Donald Trump
Evet, Donald Trump başkanlık yeminini ettikten sonra esti gürledi, orada oturan önceki başkanları doğru olmayan bilgilere dayalı, sert ifadelerle eleştirdi.
Buna alışığız. Hiç değilse ne kişisel olarak önceki başkanlarına ne de seçmenlerine hakaret etmedi, ki buna alışık değiliz, kulaklarımız temizlendi.
Eleştiriler doğru değildi, çünkü ABD Covid salgını sonrası güzel bir toparlanma dönemi yaşadı. İşsizlik azaldı. Önceki başkan Biden akıllı davranıp zaaflarını teşhir etmeden adaylığını geri çekseydi ve K. Harris’i serbest bıraksaydı, herhalde dün yemin eden ve doğru şeyleri söyleyen başkan K. Harris olurdu. Geleceğe daha iyimser gözle bakabilirdik. Medya Harris’e izleyeceği politikaları Biden’den nasıl ayıracağını sorunca, patronuna sadakat gösterip kendi tercihlerini, çizgisini söylemedi.
Yemin töreninde sıralanan eski başkanlar dünyanın patronu olan ülkenin kimler tarafından yönetildiğini sergileyerek acıttı. Kimlerin elinden geçmiş insanlık ve kimin eline kaldı. Zekâsı her zaman tartışılan Bush, ayırt edici vasfı çapkınlık olan Clinton, keza ayırt edici vasfı güzel konuşmak olan Obama ve nihayet önemli özelliği sağa sola sapmayıp orta yolda insanları buluşturmayı amaç edinen Biden.
Trump’ın esip gürlemesinden herkes nasibini aldı. Avrupa artık bedava savunulmayacağını, NATO’nun 5. maddesi konusunda savunma bütçesine kaktı yapmayanların düdüğü çalamayacağını ve artık savaş alanlarından çekileceğini tekrarladı.
Bunu yaparken barışçı olacağım demedi, Meksika sınırında olağanüstü hâl ilan etmek, Panama kanalı işletmecisi olan Çin şirketinin sözleşmesini iptal etmek, Kanada’nın egemenliğini tartışma konusu yapmak barışçı sözler değil.
Panama Kanalı’nın işletmesini geçen hafta vefat eden J. Carter 10 milyon dolar artı yılda 250 bin dolar karşılığında Panama Devleti’ne devretmişti. Halen Çinli bir şirket kanalın işetme hakkını almış, yani bir sözleşme yapmış. Sözleşme kapitalizmin ana kurumu, onsuz hiçbir şey olmaz, o ihlal edilemez. Ama söz D. Trump’a gelince işler değişir. Tıpkı ülkemizde Anayasa’nın geçerliliğinin kalmaması gibi.
ABD ile Çin’in arasının Taiwan nedeniyle bozulmasından endişe ediliyordu. Şimdi yeni bir kavga bahanesi yaratıldı. Bunun örneği var. 18 Haziran 1954’te ABD ordusu CIA manevrasıyla Guatemala’yı işgal etmişti. Bu keza Panama daha yakın. CIA oradan ABD toprağına bir füze, bomba attırır, işte size işgal bahanesi. Böyle bir manevra olasılığının ülkemizde de üstelik Dışişleri Bakanlığı’nda “gizli olarak” konuşulduğunu unuttuk mu?
Trump Meksika’dan gelen göçü sıfırlayacağını tekrarlıyor. Bu bana ülkemizde Suriye, Afganistan, Irak gibi ülkelerden gelen ucuz işçiler sayesinde rekabet gücü elde ettiklerini söyleyen sözde sanayicilerimizi hatırlattı. Üstelik Meksika ABD’ne yalnız işgücü değil, imalat sanayi için girdi sağlıyor. ABD endüstrisini besleyen ülkeler Meksika, Kanada, Avustralya, Güney Afrika, Çin ve hatta Türkiye.
Bu yalnız ABD endüstrisi için değil, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere üçlüsü de Türkiye, Macaristan, Çekya, Slovakya, Portekiz, Kuzey Afrika ülkeleri tarafından besleniyor. Üçüncü olarak Japon endüstrisi, Kore, Çin, Vietnam, Filipinler, Avustralya gibi ülkelerin tedarik sanayileri sayesinde üretim yapıyor. Bunları, daha doğrusu yeni şekillenen küresel üretim modelini, değer zincirinin evriminde ayrıntılı olarak ele aldım. Keşke bazı arkadaşlarımın uyardığı gibi İngilizce yazsaydım. Benzer yaklaşımda bazı yayınlar çıkmaya başladı, ama değer zinciri kavramını kaçırıyorlar.
Trump neredeyse on yıldır Çin’den gelen mamul mallardan şikayetçi. Yakınmalar paranoya düzeyine çıkıyor. Çin’den ithal edilen elektronik malzemeye yüklenen algoritmaların, veri toplama programlarının, ABD’nin sırlarının Çin’in, CCP (Çin Komünist Partisi) ve Xi Jingpin’in eline geçeceğinden endişe ediliyor. İş buraya kadar vardıysa, Çin üretimi Volvo, Cherry, BDI marka otomobillerde bulunan basit elektronik göstergelerin, kullanıcıların alışkanlıklarını, tercihlerini Çin gizli servisine iletmesi herhalde zor olmasa gerek. Tıpkı ABD’de üretilen elektronik sistemlerin dünyanın hemen tamamında toplanan benzeri bilgiyi CIA üzerinden ABD sistemine aktarması gibi.
Sonuç olarak D. Trump, yanında Elon Musk, V. Ramasvamy, J. Bezos, M. Zuckerbeck, T. Cook gibi figüranlarla alıştığımız gösterisini yaptı. Bunların arkasında ABD politikasını düzenleyecek, uygulayacak isimlerin kredibilitesi tıpkı İngiltere, Almanya, Fransa gibi. Zaten lig düştüğü için Türkiye’yi saymıyorum. Solun adının anılmadığı, sağın kimlik yitirdiği dünya politikasını kim düzenleyecek, jeostrateji hangi parametrelerle oluşturulacak?
DNA ve genome kavramlarını fizik dünya, biyokimya bağlamında düşünüyoruz. Toplumların sosyolojik DNA’sı nasıl tanımlanabilir? Fizik dünyada DNA zincirinde bozuk molekül, hücre değiştirilebiliyor. İki bilim insanı CRSPR teknolojisiyle Nobel Ödülü’nü kazandı. Sosyolojide, siyaset DNA’sını oluşturan “moleküller” nelerdir?
Trump’ın gürlemesiyle yola çıktım, bunun arkasındaki sosyolojik evrimi bir soruya bağladım. Katkılara açığım.
Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir? Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi. T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı. 1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı. 1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu. Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir. 1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi. 2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu A. Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. |