T24 Kültür Sanat
CANAN’ın yeni üretimlerinden oluşan solo sergisi ’Hayal-i Âlem’ ile sanatçının masalsı mitolojik figürlerini, farklı formlarda ürettiği eserlerinde bir araya getiriyor.
Begüm Güney küratörlüğünde Akaretler Sıraevler’de izleyeceğimiz çoğunlukla enstalatif yapıtların yer aldığı sergi, 20 Kasım 2021’e kadar deneyimlenebilir. Üretmeye başladığı 1998 yılından itibaren kendisini feminist sanatçı olarak tanımlayan; toplumsal cinsiyet eşitliği, aile, kadın konularını sıklıkla kendi bedeni üzerinden düşünerek sosyolojik çıkarımlarda bulunan CANAN; performans, enstelasyon, video, fotoğraf ve heykel formunda üretim yapıyor.
‘Hayal-i Alem’ ile CANAN, sezgisel bir yaratım olarak fizikselleştirdiği mitolojik masallarını yoğun bir sembolizm ile minyatür estetiğini sentezleyerek aktarıyor. Koku temel bir öğe olarak sergiye ilk defa dahil ediliyor. Her bir duyu ile daha kuvvetli bir bağ yaratacağını düşünerek CANAN’ın ‘Hayal-i Alem’ine, kendi sesinden masallar ve müzik de eşlik ediyor.
TIKLAYIN | CANAN: Pera Müzesi’ndeki falcı
Toplumsal meselelerin çözümü ancak bireysel özgürleşmeyle sağlanabilir diyen CANAN, bu fikrini T24’e şöyle açıkladı:
“Kimsenin kahramanı olmamayı çoktan öğrendim, toplumsal sorunları çözmek gibi bir derdim yok"
"Feminist teori özel olan politiktir der ve bunun için mücadeleye davet eder. Nerede nasıl giyineceğimizi, nasıl kahkaha atacağımızı kimle evleneceğimizi toplumun karar verdiğini ve bunun için de mücadele etmemiz gerektiğini söyler. Ben de eskiden böyle düşünüyordum bir feminist olarak. Şimdi fikrim birazcık değişti.
Yani ben özgürlüğümü istiyorum ama bunun için toplumla mücadele etmem gerekiyor. Özgürlüğüm bende değil. Oysa ben kendimi özgür hisseden bir kadınım. Dolayısıyla şöyle diyorum; bireysel mutluluk politik bir edimdir. Benim mutluluğumun koşulu değil. Nerede nasıl yaşayacağıma, nerede kahkaha atacağıma, kiminle sevişeceğime, ne giyeceğime benim seçimlerim belirler, toplum karar veremez.
Kadınlar kurtulduğunda ben de kendimi özgür hissedeceğim. Hayır. Ben başkalarının kahramanı değilim. Başka bir kadını başka bir erkeği başka bir çocuğu kurtarmak gibi bir sorumluluğum yok. Kendi kendimin kahramanıyım. Kendimi özgür hissediyorum. Bireysel mutluluğum politik bir edimdir.”