Küresel salgın Koronavirüs'ün toplumsal ve siyasal sonuçları olacak mı?
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve Murat Sabuncu ile 'Sayıların Dili'nde yorumladı.
Saha araştırmaları sonuçlarının toplumun Türkiye toplumunun yüzde 45'nin devlet kurumları ile bakanlardan gelen açıklamalara güvenmediğini gösterdiğini ifade eden Ağırdır, "Güveni inşa etmenin yolu açık ve şeffaf davranmaktan geçiyor" dedi.
Türkiye'deki ilk vakanın açıklandığı 11 Mart'tan bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hiç kamuoyu önüne çıkmamasını da yorumlayan Ağırdır "Negatif süreçlerle Erdoğan'ı yan yana göstermek istemeyen bir anlayış var ve bu yanlış" diye konuştu.
Koronavirüs salgınının dünyada toplumsal ve siyasal bazı sonuçlara neden olacağını ifade eden Ağırdır, bu krizler çözüldüğünde toplumun tercihlerinin belirleyici olacağını dile getirdi. Ağırdır, "Evlerimizden çıktığımızda yeni baştan onurlu yaşam hakkının ve vicdanın ne olduğunu düşünmemiz gerekecek. Kriz bittiğinde bu konuda aktif olmalıyız. Bu salgın bunun için bir sıçrayış yaratabilir. Eğer bu değil de devletlerin merkeziyetçileştiği bir sisteme dönersek bu kez daha otoriter yönetimler görebiliriz" dedi.
Salgının birçok farklı sonuç doğurabileceğini belirten Ağırdır şöyle konuştu:
Bu salgın birçok şeyi değiştiriyor. Salgın geçtiğinde göreceğiz ki evlerden tanı koyma teknolojileri gelişmiş olacak. Bu zorunluluklar artık kendi içinde bazı kalıcı nizamlar üretecek. Burada sorun geleceğin hikayesinin olmaması veya bunun nasıl olacağını söyleyecek bilim insanlarının olmaması.
Sosyal devletlerin bile sağlık politikaları batmış durumda. Bu salgının sonuçlarından biri devletlerin artık sorgulanacağı gerçeğidir. Dolayısıyla yeni baştan devletin aslında ne olduğu veya olması gerektiği de tartışılacaktır.
Sermaye ve burjuvazi de değişme zorunluluğu ile karşı karşıya özellikle Türkiye burjuvazisi. Türkiye sermayesi ve burjuvazisi her şeyden önce bu kadar hoyrat bir düzeni sürdüremeyeceğini anlamak zorunda. Sırtını devlete dayamaktan vazgeçmeli.
Şu anda bile heyecanla teşvik paketi bekleyenler var. Şirketler kamunun, bakanın açıklayacağı teşvikleri beklemek yerine kendi programlarını konuşmalılar.
Şirketler şunu unutuyor. Bütün bu krizler bittiğinde toplumlar hangi markaların bu yolculukta yanında olduğuna bakacak.