HDP, Sakarya’da mevsimlik tarım işçilerine yönelik saldırıya ilişkin bir yaptığı açıklamada, “Bu saldırıda genç, kuvvetli bir erkeğin, çocuklu bir genç kadına attığı tokat aslında toplumun geldiği noktayı çok net ve berrak bir biçimde göstermektedir. Artık herkes herkese şiddet uygulayabilir; çünkü bu kültürle beslenen kuşaklar, bunu çok doğal ve olağan gibi karşılamaktadır” dedi.
Partinin Emek Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Şaziye Köse, Sakarya’da Kürt tarım işçilerine yönelik yapılan ırkçı saldırıya ilişkin HDP Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi. “AKP-MHP’nin linç kültürünü besleyen politikaları nedeniyle Türkiye her geçen gün daha derin krize sürükleniyor” diyen Köse, “Bu saldırıda genç, kuvvetli bir erkeğin, çocuklu bir genç kadına attığı tokat aslında toplumun geldiği noktayı çok net ve berrak bir biçimde göstermektedir” ifadelerini kullandı.
Sakarya Valiliği’nin olayı yalanlayan açıklamasını hatırlatan Köse, "Dün valilik bir açıklama yaptı. Yine 3 maymun oynandı, duymadık bilmiyoruz, görmedik. Halbuki işçilerle yaptığımız görüşmede, hem sosyal medyadaki görüntüler hem de işçilerden alınan bilgiler olayın tam tersi yönde olduğunu gösteriyor” dedi.
Valilik dün yaptığı açıklamada, konu ile ilgili araştırmada 22 Ağustos'ta Kocaali ilçesinde fındık bahçesinin sahipleri arasında yaşanan tartışmanın sonucunda arbede yaşandığı, şahıslardan birinin aracını diğer kişinin üzerine sürdüğü, bu esnada Mardin nüfusuna kayıtlı iki kadın işçi ile Düzce nüfusuna kayıtlı bir erkek işçinin yaralandığı ve olayın yargıya intikal ettiği belirtmişti.
“Saldırıyla ilgili bir soruşturma, gözaltı vb bir süreç başlatıldı mı?” sorusuna da yanıt veren Köse, “Şu anda böyle bir şey yok. Sadece, İçişleri Bakanlığının olayı takip edeceğine yönelik beyanı var. Hukuk sürecini işletmek ve takip etmek, mevsimlik tarım işçilerinin parti olarak bizden talebidir aynı zamanda. Biz de bunu yapacağız” diye konuştu.
Olayın takipçisi olacaklarını söyleyen Köse’nin açıklamalarından satır başları şöyle:
Dün ne yazık ki yine bir üzücü olay yaşadık. Mardin’in Mazıdağı ilçesinden Sakarya’ya mevsimlik tarım işçisi olarak gelen yurttaşlarımıza yönelik ırkçı, ayrımcı bir linç girişiminde bulunuldu.
TIKLAYIN - Tanrıkulu: Mardin’den Sakarya’ya gelen tarım işçilerine darp... Adli soruşturma başlatacak mısınız?
“Linç kültürünü besleyen anlayışı esefle kınıyoruz”
Bu saldırı neticesinde yaralanan yurttaşlarımıza acil şifalar diliyoruz ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Ayrıca linç girişimine dahil olanları da ve kültürünü besleyen iktidar anlayışını da esefle kınıyoruz.
AKP-MHP ittifakının linç kültürünü yaratan ve derinleştiren zehirli söylemi ve politikaları neticesinde linç kültürü her geçen gün daha da artmaktadır. Daha önce o kadar çok linç saldırısı yaşandı ki mevsimlik tarım işçilerine, bunları saymaya zamanımız yetmez. İktidarın yarattığı siyasal ve sosyal linç ortamı sebebiyle Türkiye her geçen gün daha büyük bir siyasal ve sosyal kriz girdabına sürüklenmektedir. Sürekli topun ağzında olanlar, sürekli aşağılanan ve horlananlar Kürt emekçilerdir, aynı zamanda göçmen emekçilerdir. Sürekli aşağılanma, horlanma ve saldırılar ile yüz yüzeler. Fakat durum bunun ötesine de geçmiştir.
“Tarla sahibi Kürt işçilere hakaret ediyor”
İşçiler sabah tarlaya gitmeye hazırlanırken, tarla sahibi geliyor ve “köpek sürüleri çabuk olun, ne oyalanıyorsunuz” gibi hakaretvari bir cümle ile başlamış oluyor. Bu zaten başlı başına ayrımcılık ve ırkçılık; çünkü onlar Kürt işçi. Bunun üzerine işçiler “bize hakaret edemezsin, biz çalışmaya geldik hakaret görmeye değil” diyor. Bunun üzerine bahçe sahibi hakaretten küfürlere geçiyor. Bunun karşısında işçiler, “biz burada çalışmayız” diyorlar ve geri çekilirken köyün içinde 8-10 kişilik bir grup, işçilere ellerinde demir sopalarla saldırıyor.
“Çocuklu kadına atılan tokat bütün işçi sınıfına atılmıştır”
Bu saldırıda genç, kuvvetli bir erkeğin, çocuklu bir genç kadına attığı tokat aslında toplumun geldiği noktayı çok net ve berrak bir biçimde göstermektedir. Artık herkes herkese şiddet uygulayabilir; çünkü bu kültürle beslenen kuşaklar, bunu çok doğal ve olağan gibi karşılamaktadır. Onun için şu anda linç kültürü, saldırı, küfür ve hakaret hepimizin omuz başındadır, şu anda bunu mevsimlik ve Kürt işçiler yaşayabilir; ama sınıfın tamamı da yaşayacak ki yaşamaya da başladı. İşte Dardanel’de, Vestel’de yapılanları biliyorsunuz.
“Kürtler, kendi topraklarında tarım yapması engellenerek bilmedikleri coğrafyalarda şiddete maruz bırakılmaktadır”
4 Nisan Genelgesini hatırlayalım, pandemi ile bağlantılı olarak yayınlanan genelge. Çok güzel maddeler var; ama bunların tek bir tanesi bile uygulanmamıştır bu süreçte. Tarım işçilerinin, zaten kendi tarım alanlarında tarım yapmaları engelleniyor. Çünkü orada başka planlamalar var. Endüstriyel tarıma açılması için o arazilerden dışlanmaktadırlar. Kendi yaşam alanlarından dışa sürülerek, hiç bilmedikleri coğrafyalara, bilmedikleri kültürlerin ortasına atılarak her türlü şiddete maruz kalmaktadırlar. Çalışma hakkı güvence altındadır, onun için tarım işçilerinin de çalışma hakkı güvence altında alınması gerekiyor. Fakat bugün sosyal güvenlik ve işçilerin sağlığı açısından mevsimlik tarım işçileri yok hükmündedir. İş kanununda hiçbir tanımları yoktur, mevsimlik tarım işçilerinin.
“Mevsimlik tarım işçilerini izleme kurulları işçileri potansiyel suçlu olarak izlemektedir”
Valilik açıklamasında neden görmezden gelmektedir? Halbuki jandarma aranmıştır ve bilgi verilmiştir, ama jandarma köye gelmemiştir; buna rağmen valilik, “böyle bir olay yaşanmamıştır, emniyete böyle bir şikayet yok, bu bambaşka iki kişi arasındaki küfürleşme ve saldırıdır” diyor. Halbuki öyle değil olay. Tabii ki valilik açıklaması öyle olmak zorunda. Çünkü valilik tarafından oluşturulan mevsimlik tarım işçilerini izleme kurulları, Kürt işçileri potansiyel suçlu olarak görüp kendi güvenlikleri açısından işçileri izlemekteler. Halbuki bu kurulların görevleri, mevsimlik işçilerin bütün sorunlarına; sağlık, beslenme, barınma, konaklama, ulaşım, eğitim gibi sorunlarına çözüm bulmaktır. Genelgeler çıkarmakla bu işe çözüm bulunmaktadır.
"İşçiler birbirlerine saldırmak yerine hakları için birlikte mücadele etmelidir"
Bir çağrı yaparak bitirmek istiyorum. Ayrımcılık ve linç girişimleri, şiddet hepimizin omuz başında. İşçilere seslenerek bitireceğim. İşçiler aslında şu anda salgın sürecinde ekonomik kriz gibi bambaşka bir şiddet ve saldırı ile yüz yüzeler. Tam olarak linç girişimiyle yüz yüzeler. Birbirlerine saldırmak ve şiddet uygulamak yerine kendi sorunları ve talepleri doğrultusunda ister tarım işçileri olsun, ister fabrikada olsun, ister beyaz yakalı olsun, bir araya gelerek bütün ayrımcılığı ortadan kaldırarak kendi çalışma haklarını kullanmak için elimizden gelen her çabayı göstereceğiz.