Yaşam

Zincirim koptu baba…

Murat Sabuncu: Allah’a dua ettim uzun yıllar için ama olamadı.. Biliyorum kızacaksın, ama bir sigara yakacağım..

30 Ağustos 2012 21:38

- Murat Sabuncu

 

Yurtsan,

Hani 40 gün önce buluştuk ya Bebek Kahve’de…

Evladın Tibet’le geldiğinde..

Biz seninle oturup hayatı konuşurken o da caminin avlusunda yeni bisikletine bindiğinde..

Ne çok yanımıza geldi..

Konuşmamız sık sık kesildi…

Zinciri atıyordu bisikletinin...

‘Baba yine  zincir’ diye sana koşuyordu..

Bir, üç, beş, yedi…

Sen her seferinde yüzünde şefkatli bir ifadeyle, hastalığının da zorluğu içinde yere oturup zinciri hep taktın yerine…

Sen uğraşırken ne rahattı Tibet'in hali, ‘babam nasılsa halleder’ diye..

O gün orada…

Bir babanın evladına vereceği en önemli şeyin hayatın her alanında; yaşı kaç olursa olsun "babam halleder" diye koşması olduğunu düşündüm.

Âşık olduğunda, işsiz kaldığında, her çaresiz anında…

İster 7 yaşında, ister 50…

Senin için evladın hep merkezdeydi..

Allah’a dua ettim uzun yıllar için ama olamadı..

Biliyorum kızacaksın, ama bir sigara yakacağım..

43'ümde başladım, ağzımdan düşmüyor bu ara…

Sen ne aktif sigara savaşcısıydın usta..

Kapalı yerlerde içilmemesi için ne büyük uğraş verdin..

Ama her şeyden önce sen Türkiye’de teknoloji konusunda büyük mücadele ettin..

"İnternette sansüre hayır" kampanyasının öncüsü de sendin, Q klavyeye karşı F klavyenin de savunucusu da…

Blog fikrinin ve "gelecek internette"nin bu ülkede herkesten önceki sözcüsü..

Zaten herkes bunları biliyor, yazıyor, yazacak…

Hatta seni çok sevdiğin Hürriyet’ten ayrılmak zorunda bırakanlar bile konuşacak..

Ne muhteşem işler yaptığını anlatacak..

O büyük kırgınlığının en yakın şahitlerinden biri olarak susacağım.

Onlardan çekindiğimden değil, sana saygımdan…

Ama Yurtsan bir fikrim var…

Senin adına bir ödül koymalıyız.

Yurtsan Atakan Teknoloji Ödülü…

Genç, pırıl pırıl evlatlar geliyor….

Onları destekleyecek, senin adını yaşatacak bir ödül..

Bunun olmasını sağlayacağım, söz..

Hayatımızın en zor ve işsiz yıllarında kesişen yollarımızda erken ayrılık..

Kardeşim Yurtsan..

Şu anda aynı yerde, kahvede oturarak yazdığım bu yazıyı..

İkimizin de çok sevdiği Birhan Keskin’den…

"Sen otursan, gitmemiş ki! olsan"la bitiriyorum..

Bir çiçek açtığında 

Bir eski avluda 

Diyor ki; 

Çalıda sarı bir çiğdemim ben 

Ve senin çok eski cümlen.

Sen otursan, gitmemiş ki! olsan 

Ben sana bir eski Endülüs avlusu 

İstersen serin bir Portofino getirsem 

Ya da Yedigöllerin yedisini birden.