T24- Basketbol Dünya Kupası finalide Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın ıslıklanması, Başbakan'ın eski danışmanlarından Cüneyd Zapsu’ya yaklaşık 40 yıl önce maruz kaldığı ayrımcılığı hatırlattı. Başbakan Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Zapsu Radikal gazetesinde 1970’li yıllarda, başı örtülü annesiyle gittiği lüks lokantalarda gördüğü tavrı anlattı. İşte Zapsu’nun bugün (14 Eylül 2010) Radikal gazetesinde yayımlanan ‘O günle bugün arasında fark yok’ başlıklı yazısı:
Dünya Kupasının finalinde Cumhurbaşkanı ve Başbakan ıslıklandı. Ben kendi arzusu ile başını örtmeye başlayan rahmetli anneciğim ile 1960'ların sonu/1970'lerin başında İstanbul'un lüks lokantalarına gittiğimde aynı grubun nasıl baktığını, ellerinden gelse bizi almamaya kalktıklarını çok iyi hatırlarım...
Merkel (CSU ile birlikte, yani yalnız da değil ) % 33,5 ile Alman Şansölyesi...
Obama % 52 ile ABD Başkanı (2 aday arasında)...
Diyelim ki Chicago’da bir Dünya Basketbol Şampiyonası yapılıyor; Obama sporculara madalyalarını veriyor...
Diyelim ki aynı şey Münih’te oluyor ve Merkel madalya veriyor...
Tam o sırada ABD’li veya Alman seyirciler başkanlarını ıslıklamaya başlıyor...
Hayatımın yarısını yurtdışında geçirdim. ‘İleri demokrasi’ dediğimiz hiçbir ülkede böyle bir şey olamaz, düşünülemez bile.
İnsanlar sevmese dahi saygı duyarlar. Kaldı ki ne Merkel ne de Obama siyaseten başarılı değil, üstelik çok da fazla ciddi gafları bulunmakta...
Ama halk milli bir meselede her zaman başkanlarının yanındadır.
Bizim ise U2 konserinde Egemen Bey’i yuhalayan ‘genç dimağlarımız’ burada da yabancılara madalyalarını vermek için gelen, kendilerine yani gençlere 25 yaşında seçilme hakkını veren başbakan ve cumhurbaşkanlarını yuhaladılar. Yabancı oyuncular Bono kadar ‘anlayışlı’ olmadığından anlamadılar ve üzerlerine alındılar.
Üstelik bu başbakan (referandumlar da sayılırsa 2002’den bu yana arka arkaya 14 siyasi parti arasında 6. seçimini kazanmış) halkın da büyük çoğunluğunun sevgisine sahip biri.
Şöyle düşünüyorum:
Bırakın başbakanı, bırakın milli beraberlik, bütünlük hissiyatını, onu Türkiye’de en sevilen lider yapan halka karşı saygısızlık, hatta belki de nefret gösterisidir bu ıslıklar.
Bırakın ‘kutuplaşma’ hikâyelerini...
Yok kendi suçuymuş, insanları kutuplaştırmış vs.
Bunlar ciddi ‘hikâye.’
Kutuplaşma mı?
O zaman tek kutuptan bahsediyoruz. Çünkü karşı taraf denilen muhafazakâr ve hakiki liberaller, hakiki sosyal demokratlar -hele siyasi bir miting değilse- hiçbir zaman karşı taraftan da olsa Türkiye Cumhuriyeti başbakanını yuhalamazlar. Demek ki bir grup kendi kendini ayırıyor...
Derin sebebini Radikal’de Cumartesi günü çıkan yazımda belirttim.
Ayrıca bu yeni bir durum da değil.
Ben kendi arzusu ile başını örtmeye başlayan - yani bu grubun düşüncesi ile baskı ile vs degil-rahmetli anneciğim ile 1960’ların sonu/1970’lerin başında İstanbul’un lüks lokantalarına gittiğimde aynı grubun nasıl baktığını, ellerinden gelse bizi almamaya kalktıklarını çok iyi hatırlarım.
Yani bu iş Tayyip Erdoğan işi değil...
Yukarıda o günlerden annemle çekilmiş bir resmim var. Haziran 1974, Alman Lisesi Mezuniyet Balosu. Gaye Hanım 38, ben 18 yaşındayım...
H. CUNEYD ZAPSU: Kıdemli Danışman, Barclays Capital Services, Londra; Kıdemli Ülke Danışmanı, Texas Pacific Group (TPG)