Kültür-Sanat

Yönetmen Emin Alper, Berlin Sanatlar Akademisi Büyük Sanat Ödülü'nü aldı

"Karamsarlıktan payımızı aldık tabi ki ama yapmaya, üretmeye, çalışmaya devam edeceğiz"

19 Mart 2017 19:08

Yönetmen Emin Alper, Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'nin olağanüstü olarak nitelediği filmleri Tepenin Ardı ve Abluka için 15 bin Euro değerindeki Büyük Sanat Ödülü'nü dün akşam Berlin'de aldı.

Özgürüz'den Elif Yalaz'ın haberine göre,  Alper aldığı ödülle ilgili konuştu ve son dönemde Türkiye'de yayımlanan kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) etkilerini ve ülke koşullarını yorumladı. 

Röportajdan öne çıkan kısımlar şöyle:

Kültür Bakanlığı'na 6 kere başvurdum, bunun sadece ikisinde destek aldım. Türkiye'de başka türlü film çekemediğimiz için, bağımsız sinema kamu fonlarına bağlı olduğundan ancak devletten para alınca filmlerimizi çekebiliyoruz. 

Daha önceki filmler için alış sürecimiz de çok sorunlu, zor geçmişti. Şimdi böyle olması da sürpriz değil. Açıkçası memleketin içinde bulunduğu hal meselesiyle biraz sürpriz olabilirdi. O sürpriz de gerçekleşmedi. 

Bütün dünyanın gözünün önünde oluyor zaten. hiç bir alanda hukuk korumasının olmadığı bir düzende yaşıyoruz. Okuldan atılanlar neden atıldığını bilmiyorlar bile. Daha kötüsü tutuklananlar neden tutuklandıklarını da bilmiyor. İddianamelerde suç unsuruna rastlamıyorsunuz. Bu zahmete bile katlanılmıyor artık. 

"Dayanışarak film çekmemizin, tiyatro yapabilmemizin koşullarını sağlamak lazım"

Kendi sanatımızı yapacak maddi koşullar kaybolmaya yüz tutmuş durumda. Kendi aramızda dayanışarak hala film çekebilmemizin, tiyatro yapabilmemizin koşullarını sağlamak lazım. 

Kuşkusuz bu yaşadıklarımız derinden etkiliyor. Sanatçılar çok güncel yaşayan insanlar değil. Gazeteci gibi anında tepki veremiyoruz. Sonradan bunları sanat diline tercüme etmemiz gerekiyor. Bunlar zaman alabiliyor, öncelik olarak bizim iş yapmaya devam etmemiz lazım. 

"Sözün dönüştürücü gücüne inanmak zorundayız"

Her sözün dönüştürücü gücü var, dolayısıyla sanatın da dönüştürücü gücü var. Buna inanmak zorundayız. Bugün benim gençlik döneminde inandığım dönüştürücülük gücünden çok daha az bulduğumu hissediyorum, görüyorum. Bu kadar çok konuşuyoruz, laf üretiyoruz. Bakıyorsunuz hiçbir şey değişmiyor. Hatta durumlar çok daha kötüye gidiyor. Sürekli her yerde insanları uyarıyorsunuz, bağırıyorsunuz, çağırıyorsunuz, gazetelerde yazıyorsunuz. Sonuca etki edemediğimizi görüyoruz maalesef. Bu bütün dünyada, özellikle entelektüellerde büyük bir karamsarlık yarattı, onlardan payımızı aldık tabi ki ama yapmaya, üretmeye, çalışmaya devam edeceğiz tabi ki.