Ben her gittiğim tarihi kenti İstanbul’la karşılaştırırım.. Biliyorum, o kentler katedral (baş kilise) merkezli şekillenmiş..
Kentin göbeğinde devasa bir kilise, baktığı büyükçe meydan.. Meydanın ortasında bir heykel..
Sonrası..
Sonrası kargaşa, karambol değil..
Meydan meydanlara açılır.. Her meydan bir heykelle size seslenir.. O heykeller sizi o meydana çağırır.. Eski kent dedikleri bölge böyledir..
Aslında Avrupa’nın tarihi kentleri heykeller kentidir.. Kiliseler, heykeller ve meydanlar kenti..
Kiliseler mi meydanları zorunlu kılar, meydanlar mı heykellere kucak açar, yoksa o meydanlar o heykeller yüzünden midir?
* * *
Osmanlı’da heykel âdeti olsaydı.. Resmetmek dine aykırı bulunmasaydı..
Her padişah kendi heykelini yaptırmaya kalksaydı..
İstanbul nasıl olurdu?
Meydanlar kenti. Olmaz mıydı?. 36 padişah gelip geçmiş.. Fatih Sultan Mehmet yedincisi.. Demek ki İstanbul 29 padişah görmüş..
Bu kentte 29 padişah yaşamış..
Heykel yaptırma geleneği olsaydı, en azından 29 meydan olurdu!..
Kanuni heykeli, III. Selim heykeli, Abdülmecit heykeli, Abdülhamit heykeli..
Koskoca padişahların heykeli sokak arasında olmayacağına göre her heykel kendi devasa meydanını yaratacaktı.. Minik camisiyle, medresesiyle, doğru dürüst evleriyle, çeşmesiyle, meydana gelenleri ağırlayacak oturma, dinlenme yerleriyle..
* * *
Bir de sadrazamları düşünün.. Şehzadeleri.. Valide hatunları.. Onlar da heykellerini yaptırmaya kalksa, minik minik heykellere ev sahipliği yapan yüzlerce meydancık..
Padişahın heykelinin olduğu büyük bir meydan..
O meydana açılan minik minik meydancıklar..
Sadece kişileri değil, savaşları, barışları simgeleyen heykeller de olurdu.. Avrupa’da neredeyse her kentte bir veba heykeli olduğuna göre!..
Taş binalar da o heykellere, o meydanlara uymak zorunda kalırdı..
Fatih’ten sonra İstanbul böyle kurgulansaydı nasıl olurdu? Mesela Roma örnek alınsaydı!..
* * *
Durup dururken nereden çıktı diyeceksiniz.. İki günümü Viyana’da geçirince Viyana’nın ünlü Cafe’lerinde hayatı seyretmeye dalınca bunları düşündüm..
Daha doğrusu hayal ettim..
Beynimde canlandırmaya çalıştım..
İstanbul heykeller kenti olsaydı, nasıl olurdu?
* * *
Ben söyleyeyim..
Muhteşem olurdu!.. Dünya görmek için kuyruğa girerdi..
İstanbul muhteşem değil ama harika!
İstanbul’u hiç böyle seyretmemiştim.. Hiç bu rotadan uçmamıştım.. Uçağımız Boğaz’dan girdi, Salacak’tan döndü, Kadıköy’ü takiben sahil boyu uçtu, uçtu; dönüp Sabiha Gökçen’e kondu..
Sabaha karşı, pırıl pırıl bir hava var.. İstanbul ışıl ışıl.. Uçsuz bucaksız ışıl ışıllık.. Dünyada kilometrelerce ışıldayan kaç kent var?
Bir, iki , üç!..
Sahil yoluna paralel uçuyoruz, o ne güzellik!..
Sahi bandı için Topbaş’a helal olsun..
İnsan seyretmeye doyamıyor..
* * *
Uçakta konuşuyoruz.. Sabiha Gökçen dünyanın en iyi havaalanı seçilmiş.. Nasıl olur falan diye muhabbet ederken dış hatlara yanaştık..
Size bir şey söyleyeyim mi; gerçekten hak etmiş..
Beşiktaş Avrupa’nın büyük takımı oldu
Bitiş düdüğü.. Yıldırım Demirören’in gözlerinde iki damla yaş..
Beşiktaş Rapid Wien’i yendiği için değil o yaşlar.. Beşiktaş Avrupalı olduğu için..
Bunun galibiyetle mağlubiyetle ilgisi yok.. Beşiktaş zamanında Chelsea’yi de yenmişti.. Ama Avrupalı değildi..
Dün Wien’i yendiği için de Avrupalı olmadı..
Avrupalı olduğunu kanıtladı..
* * *
Viyana’daki halimizi görecektiniz.. Büyük takımın taraftarı olarak dolaştık.. Stada da öyle gittik.. Kimsede terslik olur mu, takılır mıyız, pis bir golle başımız önde döner miyiz endişesi yoktu.. Maçtan önce Rapid’li taraftarlarla yan masalarda şaraplarımızı yudumladık, aynı sıralara oturup maçı izledik.. Önce onlar sevindi, biz onların sevinçlerini sevinçle karşıladık..
Niye mi sevinçlerini sevinçle karşıladık?
Çünkü emindik ki son sevinen biz olacağız..
Çünkü Beşiktaş büyük takım gibi oynuyordu.. Kontrollü, kendinden emin..
* * *
Barcelona, Liverpool, Real Madrid, Milan, Manchester United taraftarını şimdi anlıyorum..
Bir kente büyük takım taraftarı olarak gitmek başka duygu.. Bu duygu futbolculara da işlemiş.. Uçakta beraberdik.. Sanki sıradan bir maçı almış gibiydiler.. Çoktan unutmuş gibiydiler..
* * *
Aramızda gırgır yapıyoruz.. 20 gün sonra Porto maçı var ne olur, ne biter!..
Gruptan çıkmayı garantiledik de, birinci olsak iyi olur dedi içimizden biri..
Niye?
İkinci olursak eleme turunun ilk maçında rakibimiz Liverpool olacakmış..
Gruptan şöyle sesler yükseldi..
O Liverpool’un şanssızlığı olur..
Daha iyi ya erken final yaşarız..
Seyirciye çifte final tattırırız.... Liverpool’dan sonra finalde artık kim çıkarsa!..
* * *
Bana sorarsanız.. Biliyorsunuz yazdım.. İlk gün çıtayı koydum.. Bu yolun sonu finaldir..
(Mehmet Tezkan - Milliyet)