Medya

Yıldıray Oğur: Ruanda Katliamı, toplumlar arasındaki tarihsel bir husumetin medya yoluyla nasıl tahrik edilip insanların birbirini boğazlamasına kadar varabileceği üzerine ibretlik bir ders

20 Mayıs 2020 08:40
Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Ruanda Soykırımı'nın baş aktörlerinden Félicien Kabuga'nın geçtiğimiz cumartesi Fransa'da yakalanmasını bugünkü köşesine taşıdı. Oğur,  24 yıldır dünyanın en çok arananlar listesindeki Kabuga’nın  yakalanması Bosna Kasabı Ratko Mladiç’in yakalanmasından sonra Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin en başarılı operasyonu." düşüncesini dile getirdi. 
 
Oğur radyo yayınından soykırıma giden yolu köşesinde yazdı. Oğur, "Ruanda Katliamı, toplumlar arasındaki tarihsel bir husumetin medya yoluyla nasıl tahrik edilip, kutuplaşmanın, kamplaşmanın sonunun insanların birbirini boğazlamasına kadar varabileceği üzerine ibretlik bir ders." ifadesini kullandı. 
 
Oğur yazısında şunları kaydettı: 
 
"Ruanda’nın en zengin iş adamlarından biri olan Kabuga’nın kızı, Devlet Başkanı Habyarimana’nın oğluyla evliydi.  Dünürü gibi kendisi de ülkenin aşırı milliyetçi Hutuların yaşadığı kuzey bölgesindendi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında hazırladığı iddianameye göre Kabuga, devlet başkanının etrafındaki “Kuzeyliler” olarak bilinen dar yönetici kliğin içindeydi.

‘Hutu Gücü’ adlı aşırı milliyetçi fikriyata mensup olan Kabuga’yı soykırımın bir numaralı sorumlusu yapan ise yaptığı diğer ticari işleri değil, medya patronluğu oldu.

Önce 1990’da yayınlanmaya başlanan Kanguta adlı derginin sponsorluğunu yaptı.

Dergi, “terörist”, “vatan haini”, “dış güçlerin oyuncağı” dediği Tutsilerden “hamamböcekleri” diye bahsediyordu.

Aşırı milliyetçi dergi “Hutuların 10 Yasası”nı açıklamıştı. Bu yasalar arasında “bir Tutsi ile asla evlenmemek”, “bir Tutsi ile asla arkadaşlık yapmamak” gibi maddeler vardı.

Bu yayınlar, kutuplaşmayı, nefreti artırarak soykırımın altyapısını oluşturdu.

Ama Kabuga hakkındaki soykırım suçlamalarının esas merkezinde 1993 yılında kurduğu Radio Télévision Libre des Mille Collines (RTLM) adlı radyo istasyonu vardı.

1993 yılında kurulan radyo, devlet başkanı Habyarimana’ya muhalif Hutuları ve Tutsileri düşmanlıkla ve hainlikle suçluyor, Monique adlı bir insan hakları savunucusu için “bahçesinde çarmıha gerilip, köpeklere yedirilmeli” diyor, hamamböcekleri diye bahsettiği Tutsilere güvenilmesine karşı çıkıyordu.

Radyoda zaman zaman Tutsilerin yaptığı Hutu katliamlarıyla ilgili çıkan yalan haberler, Hutuların Tutsilere saldırmasına neden olmaktaydı.

Fakat, radyo bu yayınları yaparken 1993 yılında Tutsilerle, Ruanda hükümeti el sıkıştı ve bir ateşkes imzalandı.

Fakat itibarını çatışmadan alan herkes gibi Kabuga da barıştan endişeye kapıldı. Sert çizgisinden taviz vermedi. Dünürü ve bakanları tarafından yayınlarını yumuşatması için yapılan çağrılara kulak asmadı, kraldan çok kralcılığa devam etti.

Ceza Mahkemesi’nin iddianamesine göre Kabuga sadece yayıncılık yoluyla değil, doğrudan interahamwe adlı milliyetçi Hutu milislerin eğitilmesinde, silahlandırılmasında da rol oynamıştı.

Yıllardır süren bu kutuplaştırma siyaseti ve milislerin hazırlıkları için beklenen gün 6 Nisan 1994’de geldi.

Tutsilerle anlaşan ve yeni bir anayasa için hazırlık yapan Devlet Başkanı Habyarimana’yı taşıyan uçak başkent Kigali havaalanından kalktıktan bir süre sonra bir füze ile düşürüldü.

Tabii ki bir numaralı şüpheli ateşkes olsa da silahlı Tutsi milislerdi.

RTLM radyosu aynı gün intikam yayınlarına başladı.
Tutsilerin uzun boylarına atıfla “Şimdi ağaç budama zamanı” “Mezarlıklar henüz dolmadı”, “Ölmenize izin vermeyeceğiz, sizi biz öldüreceğiz” çağrılarıyla radyo 100 gün sürecek soykırımın sesi oldu. 

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hazırladığı iddianameye göre radyo istasyonun soykırım suçları listesi kabarık:

“10 Nisan 1994 günü Hutu milislere, Kaddafi Camii’ne sığınan Tutsi sivilleri hedef göstererek öldürülmelerine neden olmak”

“13 April 1994 günü RTLM radyosunda çalışan gazeteci Nyamirambo’daki İslami Kültür Merkezi’ne bir grup Tutsi’nin sığındığını haber yapıp, aralarından kadın ve çocukların da olduğu 300 Tutsi sivilin öldürülmesine neden olmak” diye giden uzun bir liste var iddianamede.

Dünürünün öldürülmesi üzerine çılgına dönen Kabuga, sadece radyosundan intikam ağrıları yapmakla kalmadı, Hutuların interahamwe milislerine Çin’den getirttiği palaları ve diğer silahları da dağıttırdı.

1994 yılının 7 Nisan’ında başlayıp 17 Temmuz’unda Tutsi birliklerinin başkentte kontrolü sağlamasına kadar süren katliamda 800 bin Tutsi bu silahlarla ve çoğunlukla da palalarla öldürüldü.

Ruanda Katliamı, toplumlar arasındaki tarihsel bir husumetin medya yoluyla nasıl tahrik edilip, kutuplaşmanın, kamplaşmanın sonunun insanların birbirini boğazlamasına kadar varabileceği üzerine ibretlik bir ders. 

Bir ibretlik ders de 90’lı yaşlarda yakalanıp yargının önüne çıkarılan Nazi suçlularının ardından, mahkeme önüne çıkarılacak 84 yaşındaki Kabuga’yla insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımı olmadığının bir kere daha tüm dünyaya gösterilmesi olacak."

Yazının devamı için tıklayın