Yeşilay Genel Müdürü Savaş Yılmaz, "Bonzai kullanan birinin şizofren olma ihtimali yüzde 150. Gençlerimiz büyük tehlike altında. Lise birinci sınıflarda yapılan araştırmada on çocuktan biri uyuşturucu madde kullanmış. Bonzai ile toplumsal mücadele şart ama ailelerin ve devletin de üzerine büyük vazifeler düşüyor" dedi.
Milli Gazete'den Dursun Ali Bulut, Yeşilay Genel Müdürü ile bonzai üzerine yürütülen çalışmaları konuştu. Bulut'un "Ahlaki reformlar yapılmalı" başlığıyla yayımlanan (14 Eylül 2014) röportajı şöyle:
Ahlaki reformlar yapılmalı
Uyuşturucu illeti toplumun geleceği olan gençleri tehdit etmeye devam ediyor. Son yıllarda gençliğin baş belası olan bonzaiyi Yeşilay Genel Müdürü Savaş Yılmaz ile konuştuk.
Bonzainin içerisinde çeşitli zehirler tespit edildiğini ve kesinlikle ölümcül bir madde olduğunu söyleyen Yılmaz “Bonzainin insan ruhu ve beyni üzerinde çok büyük tahribatı var. Bonzai kullanan birinin şizofren olma ihtimali yüzde 150. Gençlerimiz büyük tehlike altında. Lise birinci sınıflarda yapılan araştırmada on çocuktan biri uyuşturucu madde kullanmış. Bonzai ile toplumsal mücadele şart ama ailelerin ve devletin de üzerine büyük vazifeler düşüyor. Bu anlamda ahlaki reformlar yapılıp, gençlerin hayatı kendi kültür ve medeniyetimize uygun aktivitelerle doldurmalı” dedi.
Dursun Ali Bulut / İstanbul
Hepimize büyük görevler düşüyor
Bonzai nedir kısaca anlatır mısınız?
Bonzai sentetik uyuşturucu bir madde; laboratuvar ortamında üretiliyor ve kesinlikle ölümcül bir madde. İçerisinde çok farklı zeriler var. Bonzainin etkisini artırmak için içerisine fare zehri, tarım ilacı, klima gazı gibi insanı öldüren maddeler ekleniyor ve bunlar tespit edilmiş olanlar. Bonzai genel anlamda iki şekilde piyasaya sürülüyor. Bunlardan en yaygın olanı otlara yedirilmek suretiyle sigara dediğimiz şekilde olan. Bir de hap olarak piyasaya sürülenler var ama bu ot kadar yaygın değil. Ot olanın yaygın olmasının en büyük nedeni ülkemizdeki yanlış bir anlayıştan kaynaklanıyor. Genelde insanlarımız ottur sigara gibidir, bir şey olmaz diyerek buna alışıyorlar. Ve bunu fırsat bilen zehir tacirleri de bonzaiyi daha da yaygın hale getirmek için özellikle ota yediriyorlar.
Alt gelir grubuna yönelik olsa da ucuz değil
Bu tür sentetik uyuşturucu maddeler daha çok alt gelir grubuna dönük; hızlı bağımlılık yapan ve ölümcül sonuçlar doğuran maddeler. Bonzai, dünyada da çok yaygın olarak kullanılıyor. Özellikle Latin Amerika, Rusya ve Çin’de de çok yaygın… Son dönemde ilgimizin ve alakamızın bu yöne kaymasıyla fark eder olduk ama bizim literatürümüze de ilk defa 2001 yılında girdi. Bekli daha öncesi de vardır ama tespit önemli, bonzai ilk defa 2001 yılında tespit edildi. Ülkemizde bonzai hakkında ucuz olduğuna dair yanlış bir algı var. Bu tek kullanım için belki böyle ama bağımlı için kesinlikle öyle değil. Bir kişi bağımlı olduktan sonra günde 40-50 liralık bonzai tüketiyor. Bonzainin alt gelir grubundaki insanlara yönelik bir uyuşturucu madde olduğunu göz önüne alırsak bu maliyetin hiç de ucuz olmadığını görürüz. Yani ayda bin 500 liralık bir maliyet son derece pahalı. Tabi burada bağımlı genç ya da hangi yaş grubuysa kendini finanse etmek için müşteri bulmak zorunda; o da potansiyel olarak en yakın arkadaşını görüyor ve bu şekilde bonzai toplumda aritmetik olarak hızla yayılıyor.
Bonzainin gençler üzerinde ne gibi etkileri oluyor?
Bonzainin gençler ve insanlar üzerinde ölümcül etkileri yanında insan bedeni ve ruhu üzerinde de kalıcı çok büyük etkileri var. Ama bunlara geçmeden özellikle ailelere şu mesajı vermek istiyorum. Madde kullanımıyla ilgili aileler genelde çocukların fizyolojik özelliklerine dikkat edip oradan bir işaret görmeye çalışıyorlar. Aslında ilk etkiler sosyolojik ve ruhi etkiler oluyor. Aileler bunlara odaklanırsa bu olumsuz etkileri daha çabuk fark eder ve erken önlem alabilirler. Bunlar nelerdir: Mesela çocuğun arkadaş çevresi değişiyorsa, çocuğun akademik yani okulda başarısı düşüyorsa, çocuk sizinle az vakit geçiriyorsa bu vakit daha da azalmışsa, sizinle birlikte olmaktan rahatsız oluyor, genelde vaktini odasında yalnız olarak geçiriyorsa. Çocuk evinde hiç ödev yapmıyorsa; çünkü madde bağımlılarında genelde dikkat ve koordinasyon sorunu olur. İşte bu ve bunun gibi sorunları tespit ettiğimizde çocuğa biraz daha alaka gösterip, gerçekte bunların nedenlerini araştırırsak, göreceğiz ki çocuğumuz uyuşturucu kullanıyor.
Beynin karar verme merkezini etkiliyor
Fizyolojik olarak da çocukta kilo kaybı, kalpte ritim bozukluğu, böbrek yetmezliği, beyin gelişiminin durması gibi daha birçok etken sayabiliriz. Burada beyin gelişimi üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum. Beyin gelişimine en büyük zararı uyuşturucu madde veriyor. Beynin ön lobu doğru karar verme merkezidir ve ergenlerde bu bölüm gelişmeye devam eder. Bonzai bu ön lobun gelişimini direkt etkiliyor ve çocuk sürekli yanlış kararlar vermeye başlıyor. Bu silsile devam ettikçe belli bir süre sonra insanlar hayatlarını sonlandıracak kararlar verebiliyor. Burada bonzainin insan üzerindeki etkileriyle ilgili bir örnek de vermek isterim. Bir insanın şizofren olma ihtimali esrar kullanmasıyla birlikte yedi kat artarken, bonzai kullanmayla bu ihtimal yüz elli kat artıyor. Yani beyne son derece zarar veren bir madde… Son dönemde yapılan araştırmalarda da şizofreni tanısı konulan kişilerin çoğunun bonzai kullandığı tespit edildi.
Çocuğu, bonzaiye düşen ya da düşme ihtimali olan aileler neler yapmalı?
Tabi, burada aileye çok büyük rol düşüyor. Öncelikle madde bağımlılığıyla ilgili şu algıyı yenmemiz gerekiyor, benim çocuğum bu illete düşmez… Bizim en temel sorunlarımızdan birisi de bu; kabullenme. Aileler maalesef çocuklarına yakıştıramadığından kabul etmiyorlar. Bağımlılığı ne kadar erken fark edip kabullenirsek o kadar erken çözüme kavuşabiliriz. Bağımlılık nedeniyle çocuğu ölmüş ve bu da tespit edilmiş aileler biliyorum; yok diyor öyle bir şey olmaz diyor… Biraz da kendilerine yakıştıramaması, kabullenmek istememesinden kaynaklanıyor ama aileler olarak bu safhada bile bunu kabullenemiyorsak bu sorunu çözemeyiz. Sorunuza gelirsek; şuan Türkiye’de her çocuk bu illete düşebilir, bunun için tüm ailelerin bu konuda bilgi sahibi olması şart. Yani biz düşmanımızı tanımazsak, neyle mücadele etiğimizi bilmezsek onunla daha doğru ve daha etkin mücadele edemeyiz. Burada çocuğuyla ilgili bir şüphesi olan varsa mutlaka bizim merkezlerimizden hem bizzat müracaat ederek ya da telefonla arayarak, internet sayfamızdan, web sayfamızdan, bilgi edinmelidirler. Ayrıca genel anlamda madde bağımlılığı konusunda tüm yurttaşlarımızın bilgi sahibi olması gerekir.
Çocukları suçlamayın… Çocuğa değer verdiğinizi hissettirin
Aileler madde bağımlılığına düşmüş çocuklarını kesinlikle hiç suçlamasınlar. Yine veliler birbirlerini de suçlamamalı; bazı vakalarda anne babayı, baba- anneyi suçluyor. Senin yüzünden oldu senin yüzünden oldu diye. Bu sefer birbirine düşen aile çocuğa da faydalı olamıyor. Ayrıca ailelerin çocuğa kesinlikle değer verdiğini, değerli olduğunu hissettirmeleri gerekiyor. Çünkü çocukların bu tür şeylere bulaşmasının temel nedenlerinden biri de kendisinin bu anlamda bir bağımlılığa ihtiyaç duymasından; aileden görmediği şefkati, ilgiyi, değeri bu şekilde doldurmasından kaynaklanıyor. Bugün anne ve baba çocuğuyla vakit geçirmek yerine git internete takıl, bilgisayarla oyna diyor; ama bunların başka maliyetlerinin de olacağını ailelerin anlaması gerekiyor. Tüm bu yapılanlarla birlikte hemen bir tedavi merkezine başvurmaları gerekiyor. Hastanelerde psikiyatri kliniklerine başvurmaları oradan da CEMATEM, AMATEM gibi madde bağımlıları merkezlerine başvurmaları gerekiyor.
Peki, çocukları bu illetten nasıl koruyabiliriz? Birkaç örnekle bunu açıklayabilir misiniz?
Burada devlete, aileye, STK’lara kısacası toplumun tüm katmalarına büyük görevler düşüyor… Bizim temelde söylediğimiz bir şey var, hayat boşluk kabul etmez. Nasıl kendi hayatımızdaki boşluğu doldurmak için kimimiz daha fazla çalışıyor, kimimiz arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçiriyor, kimimiz spor yapıyorsak, çocuklarımızın da hayatını daha pozitif şeylerle, daha düzgün şeylerle doldurmamız gerekiyor. Yapılan çalışmalarda şu tespit edildi: Çocukları faydalı işler yapmaya sevk edip; aile içi iletişimi artırarak çocuğun aile ile pozitif vakit geçirmesi sağlandığında bağımlılıkların önemli ölçüde azaldığı görüldü. Bunun içinde çocuklarımızın hayatını kendi kültür ve medeniyetimize uygun pozitif aktivitelerle doldurmak için politikalar, planlar, stratejiler üretmeli.
Rehabilitasyon merkezleri kurulmalı
Devlet bağımlılıkla ilgili neler yapmalı?
Aslında bağımlılıkla mücadele toplumsal bir mücadele… Toplumun her kesiminin bu mücadeleye aktif olarak katılması gerekiyor. Bu bağlamda devletin de üzerine büyük vazifeler düşüyor. Devletin ilk olarak yapması gereken bir şey var. O da rehabilitasyon merkezleri kurmak… Çok güzel tedavi merkezlerimiz var, insanlarımız buralarda tedavi olabiliyorlar; fakat daha sonra bu insanların rehabilitasyon ihtiyacı doğuyor ama maalesef Türkiye’de rehabilitasyon merkezleri yok. Madde bağımlılığında tedaviden sonra tekrar bağımlı olma oranı çok yüksek. Bu çocukların tıbbi tedaviden sonra kendi çevrelerinden de uzaklaştırmak gerekiyor. Çünkü çocuğu aynı arkadaş ortamına bırakırsanız bir müddet sonra tekrardan bağımlı oluyor. Bunun önüne geçmek içinde dünyada rehabilitasyon merkezleri kurulmuş. Çocukları psikolojik, sosyolojik olarak destekleyen; bunun yanı sıra çocuklara yönelik çeşitli istihdam kursları, spora yöneltme gibi etkinliklerle bağımlıyı toplumsal hayata entegre etmeye çalışan merkezler. İşte bu merkezlerin Türkiye’de olmaması, aslında çocukların bu bağımlılık sarmalından kurtulamamasında en büyük etkeni teşkil ediyor.
Bakanlıklara da büyük görevler düşüyor
Bunun yanında bakanlıklara da büyük görevler düşüyor. Mesela; aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın aile ile ilgili, aile içi iletişimle ilgili politikalar üretmesi gerekiyor. Ailedeki bu faydalı işlere çocukları sevk edecek çeşitli projeleri ortaya koyması gerekiyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın çocuklara daha çok sporu, sosyalleşmeyi öğretecek aktiviteleri üretmesi gerekiyor. Her bakanlığın kendi alanıyla ilgili politikalar, planlar, stratejiler üretmesi gerekiyor ki çocuklar bu illete düşmesin. Bakanlıklar spesifik olarak ben maddeyle ilgili eğitim vereceğim dememeli; bu eğitimleri zaten biz veriyoruz. Bundan ziyade bakanlıklar kendi alanlarıyla ilgili politikalar üretmeli. Bunları yaptığımızda çocuk kötü ortamlardan zaten uzaklaşacaktır. Tabi burada en büyük görevlerden biri de Milli Eğitim Bakanlığı’na düşüyor. Bugün dünyadaki başarılı uygulamalara baktığımız zaman okul programlarının ön plana çıktığını görüyoruz. Bu okul programları çocukları belli sürelerde spora gitmeye, sinemaya gitmeye vb pozitif aktiviteleri yapmayı zorunlu kılıyor. Biz de bu kapsamda çocuklarımızı kendi kültürümüze uygun aktivitelere yönlendirmeliyiz ve bunların bir kısmını okullarda zorunlu hale getirmeliyiz. Çünkü başta da söyledik hayat boşluk kabul etmez.
Ahlaki reformlar yapılmalı
Bir başka yapmamız gereken şey de ahlaki reformlar. Mesela eskiden mahalle kültürü vardı ve o her şeyi aslında koruyordu. Örnekse; mahalle büyüğünün yanında sigara içilmezdi. Ama şimdi her köşe başında bırakın sigarayı, uyuşturucu madde içiliyor ve bunu gençler hiçbir şekilde çekinmeden yapıyor. Bu bakımdan ahlaki reformlar çok önemli. Bizim bu anlamda bir projemiz daha var, unutulmuş sokak oyunları diye. Okullara oyun oynamak vaktini sosyalleşip arkadaşlarınla bile geçirmek için mahalle kültürünü yeniden canlandırma adına çok önemli… Kötü zararlı alışkanlıklardan korunmak için büyük bir etken. Çünkü mahalle kültürü demek saygı, sevgi, koruma, ahlak demek…
Bonzai ile ilgili mücadelede nasıl etkin olunabilir?
Biz uyuşturucuyla ilgili mücadeleyi ikiye ayırıyoruz. Arzla ilgili mücadele bir de taleple ilgili mücadele. Arzla ilgili mücadelede polis ve jandarmanın yürüttüğü ciddi operasyonlar var, dünyayla karşılaştırdığımızda bu başarıyı rahatlıkla görüyoruz. Fakat biz her zaman şunu söylüyoruz, arzla mücadele evet önemli, ama çok daha önemlisi taleple mücadele. Neden, baktığımızda dünyada çok ağır cezaların olduğu kapalı devletlerde bağımlılık oranları ciddi oranda. Bu sebeple taleple mücadeleyi daha önemli. Çocukların bu illeti talep etmemesini sağlamamız gerekiyor. Devletin bir şekilde özellikle çocukları uyuşturucudan uzak tutacak ortamları kurması lazım. STK’ların da bu konuda bizi ve devleti desteklemesi lazım. Eğer talebin önünü kesersek zaten bu illegal sektör ortada kalmaz. Ama biz çocuğumuzun bu işe hayır demesini sağlayamazsak ne kadar ağır cezalar getirirseniz getirin, bu illetin yeraltından illegal bir şekilde satılacağını düşünüyoruz.
Uyuşturucu bağımlılığı hakkında istatistiki bilgi olarak ne söylemek istersiniz?
Elimizde birçok istatistikî bilgi var ve bunların hepsi medyayla paylaşılıyor. Bu verilerin çoğunu sizde yayımlamışsınızdır. Şuan bizim üzerinde durduğumuz bir araştırma var, ondan bahsetmek istiyorum. 2012 yılında lise bir yaş grubuna yönelik bir araştırma yapılmış. Oradaki veri çok çarpıcı ve üzücü… Araştırmada lise bir öğrencilerinin yüzde 10’unun uyuşturucu kullandığı tespit edilmiş. Bu ne demek on çocuğumuzdan biri bu batağın içine düşmekte veya düşmüş. Neden düşmekte ya da düşmüş diyorum çünkü sorularda bağımlılıkla ilgili bir soru yok bir kere kullandıysa bile veri olarak alınmış. Ama biz bu bağımlılık döngüsünde ilk kullanımı çok önemsediğimizden bu veriyi özellikle söylemek istedim. Ve ilk kullanım aslında o döngünün içerisine düşeceğinizi gösteriyor. Kafanızdaki madde kullanma tapusunu ya da kuralını yıktığınızı gösteriyor. Bu veri çok önemli olduğu için biz bunu önemsiyoruz, böyle bir rakam var maalesef.
Yeşilay genel anlamda uyuşturucu maddelerle nasıl mücadele ediyor?
Yeşilay olarak yıllardır tüm bağımlılıklarla mücadele ediyoruz. Çünkü bağımlılıkların hemen hepsi birbirini tetikleyen ve birbirinin arasından geçişleri olan bağımlılıklar. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki uyuşturucu maddesi kullananların yüzde 99’u sigara kullanıyor. Çoğunluğu alkol alıyor. Bir defa bu yıl uyuşturucuyla mücadele yılı ilan ettik. Faaliyetlerimizden özellikle bahsetmek istediğim, Türkiye bağımlılıkla mücadele eğitim programı. Bu program bağımlılıkla ilgili öğrencilere eğitim verilmesini kapsıyor. Türkiye’de tüm okullarda yaygınlaştırılacak bir program. Geçen yıl pilot bölge seçtiğimiz İstanbul’daki liselerde uygulamasını yaptık. Önce rehber öğretmenleri eğittik. Altı günlük yoğun bir formatör eğitimine tabi tuttuk. Onlar sahadaki öğretmenlere iki gün boyunca madde bağımlılığı ve diğer bağımlılıkla ilgili eğitim verdiler. Öğretmenlerde tüm liselerdeki çocuklara bu konularda eğitim verdi. Yani İstanbul’da biz geçen sene 44 tane formatör yetiştirdik, 830 tane rehber öğretmeni eğittik ve yaklaşık 60 bin de lise öğrencisini eğitime tabi tuttuk. Bu pilottu, inşallah Ekim’de tüm Türkiye’yi kapsayan çalışmaya başlıyoruz. Bu kapsamada; yaklaşık 500 civarında formatör eğitmenimiz olacak ve bu eğitmenler 20 bin rehber öğretmenin hepsini eğitecek. Sonuç olarak 8 milyon öğrencimize bu eğitim programını vermiş olacağız.
Madde kullananların yüzde 75’i zararlarını Bilmiyor
Yapılan araştırmalar eğitimin çok önemli olduğunu gösteriyor. Burada da bir örnek vermek istiyorum. Madde bağımlılarıyla ilgili yapılan bir araştırmada madde bağımlılarının yüzde 75’inin maddenin beyne ve ruha o kadar zararlı olduğunu bilmediği söylüyor. Yani madde bağımlısı çocukların yüzde 75’i bunun zararlarını bilmiyor. Bu yüzde 75’in yüzde 92’si de eğer ben zararlarını bilseydim kesinlikle başlamazdım diyor. Burada çocukları doğru bilgilendirirsek, bonzai örneğinde öyle, çocuklar ölümcül olduğunu bilse çoğu bonzaiyi kullanmaz; çünkü satılırken sigara gibi olduğu söyleniyor. Fare zehrini alıp içen birini düşünebiliyor musunuz? Dolayısıyla bilgilendirme ve doğru bilgilendirme çok önemli. Biz şimdi okullarda ne yapıyoruz her yaş grubu için ayrı bir eğitim kitimiz var. Anaokulu için aydı, ilköğretim ve lise için ayrı bir eğitim kitimiz var. Bunun yanında açtığımız fotoğraf sergileriyle uyuşturucunun insanlar üzerindeki etkilerini ve insanların bu anlamda farkındalık göstermesi ve durumun vahametini görmesini önemsiyoruz.
Uyuşturucuyla ilgili dünyadaki en büyük sempozyumu düzenliyoruz
Bu sene yine bir ilki yapıyoruz ve Türkiye için önemli bir faaliyet içerisindeyiz. 29 Eylül -01 Ekim tarihi arasında İstanbul’da dünyanın en büyük uyuşturucu sempozyumunu gerçekleştireceğiz. Dünya Sağlık örgütü, AB, Avrupa Komisyonu ve Türkiye’de Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi bakanlıklarında katılımıyla gerçekleşecek sempozyuma bin kişi katılacak; yüze yakın ülkeden konuşmacı gelecek. Dünyada uyuşturucuyla mücadeledeki örnekler, konuşulan meseleler, yapılan mücadele tartışılmış olacak. Bütün ilgili kişilerin internet sitemizden sempozyuma kaydolup gelmelerini istiyoruz. Yine Yeşilay olarak sosyal medyayı, yazılı ve görsel medyayı etkin kullanıyoruz. Bu konuda bu yıl film ve dizilerde uyuşturucuyla ilgili mesajlar vermeleri için girişimlerimiz oldu. Ayrıca bu yıl bir dizi projemiz olacak, maalesef biliyorsunuz ülkemizde en çok diziler izleniyor ve bunların da çoğunu gençler izliyor; biz bu anlamda dizi sektörünü de kullanmak istiyoruz. Amacımız özellikle toplumun dinamiği ve geleceği olan gençleri bu beladan kurtarmak…
Yeşilay Danışmanlık Merkezi (Yedam) Kurduk
Dediğim gibi bu yıl uyuşturucuyla ilgili çok büyük mücadele başlattık. Yine bu sene Türkiye’de önemli bir çalışmaya imza attık. Yeşilay danışmanlık merkezi (YEDAM) kurduk. YEDAM’ın Büyük bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz. Burada temel hedef kitlemiz bağımlılık riski taşıyan çocuklar, aileleri ile tedaviden sonra biraz daha yönlendirmeye ihtiyacı olan bağımlılar ve tedavi olan çocukların ailelerine bir psikolojik destek sağlamak onları başka meşgalelerle bu işlerden uzaklaştırmaya çalışmak. Projede ortaklarımız var; Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Halk Sağlığı Müdürlüğü ile bunu yapıyoruz. Şuan proje resmi olarak başladı bir iki ay içerisinde hizmete girmiş olacak. Hem yedi yirmi dört telefon ve online destek hattımız olacak hem de burada aileler bilgilenecek. Özellikle telefonda destek vermemizin nedeni: çocuklar bazen yaptıklarının yanlış olduğunu bildiklerinden yüz yüze görüşmek istemiyorlar. Telefonla veya online başvurup destek alabilecekler.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Öncelikle toplumun yarası olan bu konuya eğildiğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Ben madde bağımlılığıyla ilgili medyaya da çok büyük görevler düştüğüne inanıyorum ve medyaya şunu söylemek istiyorum. Daha düzgün insanları gençlerin önüne rol model olarak koysunlar. Çünkü gençlerin önüne koyduğunuz rol model çocuğu son derece etkiliyor. Televizyon sahiplerinin ve yapımcıların şunu düşünmelerini istiyoruz. Bir gün sevdiğiniz, yakınınızın o insanları rol model alarak doğru yaptığını zannedebilir ve batağa düşebilir. Bu nedenle topluma sunulan rol modellere son derece dikkat etmeleri gerekiyor.