Medya

Yeni Şafak yazarı: Türkiye'nin beka sorunu söz konusuyken, CHP'nin savrulmasına göz yumulmamalı

''At izini it izine karıştırmamak için iyice bir araştırsanıza''

12 Eylül 2016 14:40

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, 15 Temmuz'da gerçekleştirilen darbe girişiminin ardından Türkiye'nin bulunduğu duruma ilişkin olarak ''Nasıl ki 'üst akıl' uyumuyor, 'üst bilinç' de uyumamalı, CHP'ye sahip çıkmalıdır'' diye yazdı. Tuna, ''Türkiye'nin beka sorunu söz konusuyken, CHP'nin savrulmasına göz yumulmamalı. Ne pahasına olursa olsun, CHP de MHP ve AK Parti gibi 'direniş hatlarında' tutulmalıdır'' ifadelerini kullandı.

Salih Tuna'nın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (12 Eylül 2016) nüshasında yayımlanan 'FETÖ tamam da bu çocuklar ne olacak?' başlıklı yazısı şöyle:

AK Parti'nin maruz kaldığı krizlerden binde biri başka bir partinin başına gelse bir daha ayağa kalkamazdı.

Gördüğünüz gibi AK Parti dimdik ayakta; lâkin, öteden beri de kriz yönetme sorunu var.

Diyeceksiniz ki, “çelişki” değil mi bu?

Öyle ya, onca kıyıcı krizi atlatan bir partinin “krizi yönetme sorunu” nasıl olur?

Pekâlâ olur, oluyor işte.

Şimdiye değin tüm krizler ilk elde milletin duasıyla, duruşuyla, liderin olağanüstü dirayetiyle atlatıldı, sıra krizin zaman içinde yönetilmesine gelince de kadro ve ehliyet sıkıntısı baş gösterdi.

AK Parti'nin bu sıkıntısı yazık ki müzmin bir hal aldı.

Gelgelelim, 15 Temmuz saldırısı sadece AK Parti'ye yapılmadı. Sayın Erdoğan'ın şahsında tüm Türkiye hedefe koyuldu.

Hülasa, artık bebeler de anladı ki, mevzubahis vatandır, vatanın beka sorunudur.

Madem, FETÖ'nün arkasında “küresel güçler” veya “üst akıl” var diyoruz, cevabı da her daim “üst bilinçle” vermek durumundayız.

Çok şükür öyle de oldu.

Zaten “Yenikapı ruhu” bu bilinçten neşet etti.

Ne ki, “üst akıl” bu bilinci hedef seçmekte hiç gecikmedi. Öncelikle ve ivedilikle PKK'yı yoğun bir şekilde harekete geçirdi.

Gerçi bunda da şaşacak bir şey yoktu. PKK bidayetinden beri “üst akıl” ile gayet uyumlu çalıştı. Mesela, 28 Şubat sürecinde sessizce erketede bekleyerek adeta rol çalmamaya özen göstermiş, çatapat bile patlatmamıştı. 28 Şubat süreci biter bitmez de kanlı eylemlerine yeniden başlamıştı.

Şaşılacak olan PKK'nın tavrı değil, ABD Büyükelçisiyle görüştükten sonraKılıçdaroğlu'nun ağız değiştirmesiydi.

O kadar ki, konvoyu PKK tarafından saldırıya uğradığında aslanlar gibi duruş sergileyen CHP liderinin, malum görüşmeden sonra, “hendekteki arkadaşlar” kıvamına gelmesine ramak kaldı.

Nasıl ki “üst akıl” uyumuyor “üst bilinç” de uyumamalı, CHP'ye sahip çıkmalıdır.

Türkiye'nin beka sorunu söz konusuyken, CHP'nin savrulmasına göz yumulmamalı.

Ne pahasına olursa olsun, CHP de MHP ve AK Parti gibi “direniş hatlarında” tutulmalıdır.

Açık ve net konuşalım: “Bozgunculara” karşı “vatan savunması” için “direniş hatlarını” korumak ve hatta tahkim etmek “kriz yönetimi” kapsamındadır.

Bu meyanda, FETÖ operasyonları da hiç tavsatılmamalı ama son derece özenle yürütülmelidir.

Bu acele, bu telaş nedir?

İvedilikle operasyon yapılacak yerler bellidir; TSK, polis, yargı ve istihbarat.

Bu alanlarda dakka kaybetmek olmaz. Bakınız işte, Adil Öksüz'ü yakalamışsınız, ama mahkeme bırakmış.

Kim kollamış, kim bırakmış, kim kaçmasına izin vermiş peşine düşün, fasoncuyla, küçük esnafla uğraşmayın.

Hele hele FETÖ düşmanı olduğunu herkesin bildiği yazarçizeri herhangi bir gerzek iftirası yüzünden huzursuz etmeyin.

Elbette TSK, polis, istihbarat ve yargıdan sonra FETÖ'nün para kaynakları ve bürokrasideki kritik “elemanlarının” üzerine gidilmesi gerekirdi.

Çok şükür gidildi de!

Zaten 15 Temmuz öncesi insan kaynakları mesabesindeki dershaneleri, medyası ve bankası kapatılmıştı.

Bunlar çok doğru, çok isabetli, çok hayati adımlardı.

Lakin, (FETÖ'cü belediye genel sekreterleri bile hâlâ iş başındayken) 15 Temmuz sonrası operasyonlar öğretmenlere, doktorlara, sağlık memurlarına, küçük esnafa, ne bileyim, fasoncuya kadar dayanınca feryatlar yükselmeye başladı.

FETÖ'nün iftira konusunda ne kadar maharetli olduğunu bilmiyor musunuz?

Bizzat size hem “İrancı” hem “İŞİD'ci” iftirası atmadılar mı?

Kendilerine düşman olan kimi memurları da FETÖ'cü iftirasıyla attırmak istemedikleri ne malum?

At izini it izine karıştırmamak için iyice bir araştırsanıza.

Araştırın, iyice emin olun, ondan sonra, tamam, hiç acımayın.

Mesela, meslekten ihraç edilen öğretmenlerin içinde benim yakinen tanıdığım bir öğretmen var ki, AK Parti'de FETÖ soruşturması yürütme görevi üstlenen milletvekillerinden çok daha uzak durmuş FETÖ'ye.

Sahi bu acele nedir; hangi bilmedik operasyonun telaşıdır?

FETÖ tabanını olduğu gibi “tahrip kalıbına” dönüştürmek isteyenlere karşı hangi önlem alınmıştır?

Kaçan kaçtı zaten.

Yani, FETÖ kaçırmak istediklerini Adil Öksüz örneğinde olduğu gibi 16 Temmuz sabahı alıp kaçırdı, bıraktıklarının birçoğunu da dışarıda PR malzemesi olarak kullanmak için bıraktı.

Bir de şu var…

Meslekten ihraç edilenlerin içinde maaşının dışında geliri olmayan, kirada oturan, henüz mektep çağına bile gelmemiş çocukları olanlar var.

Bu çocuklar ne olacak; ne yiyip ne içecekler?

Mankurtlaştırılmış, duyguları alınmış, insanlıktan çıkartılmış bu babaların çocukları sonuçta sabi ve günahsız.

Yürek ve merhamet devleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bu çocuklar için bir projemiz var mı?

(Bayramınız mübarek olsun.)