Medya

Yeni Şafak yazarı: "Sözcü susturulamaz" kampanyası dümendi; 'Abdülhamit'le yeni oyun devreye girdi

"Abdülhamit yazılarıyla birlikte CHP için 15 Temmuz süreci resmen sona erdi"

24 Eylül 2016 20:56

Yeni Şafak yazarı Faruk Aksoy, 'FETÖ' suçlamasıyla savcılık tarafından dosya hazırlandığı duyumuna ilişkin "Sözcü susturulursa FETÖ'nün ekmeğine yağ sürersiniz" manşetiyle çıkmasına dair sosyal medyada başlatılan "Sözcü susturulamaz" kampanyasının "dümen" olduğunu iddia etti. Aksoy, "Gezi ile birlikte Cumhuriyet gazetesini görevlendirenler, şimdi Sözcü'yü sahaya sürdüler! Dünün Cumhuriyeti ile bugünün Sözcü'sü, aynı ihanetin farklı maskeleriyle sahnedeler. Güya mağdur edilmek istenen bir yayın organı havası oluşturuldu ve 'Abdülhamit' yazılarıyla yeni oyun devreye girdi" görüşünü savundu.

Faruk Aksoy'un YeniŞafak gazetesinin bugünkü (24 Eylül 2016) 'Cumhuriyet başaramadı sıra Sözcü’de!..' başlıklı yazısı şöyle:

Sözcü'nün tetikçileri tarafından kaleme alınan “Abdülhamit”yazılarıyla birlikte CHP için 15 Temmuz süreci resmen sona erdi.

“Zaten sürece gönüllü olarak mı dahil olmuşlardı?” derseniz,“Ben de Yenikapı'da, Kılıçdaroğlu'nu nezaketen alkışlamıştım”derim.



Perşembe günü, “Tarık Akan'ın yolu…” adlı yazıda anlattığım şeySözcü'nün devreye girmesiyle berraklaştı, haklılık kazandı.

Neydi o mesele;

İslamcıların, 15 Temmuz'dan bu yana elde ettiği psikolojik üstünlüğün itibarsızlaştırılması, demokratik kazanımlarının siyasi alanda karşılık bulmaması için oyunbozanlığın devreye sokulması...



Herkes şunu kabul etmeli ki; Türkiye siyaseti, sert, öldürücü, yok edici darbelerin öne çıkacağı, acımasız bir döneme giriyor, büyük kavgaya geri dönülüyor.

15 Temmuz'da, darbe önlendi fakat yıkıcı muhalefetin merkezine bir şey olmadı, sadece dışarıdan içeriye taşındı.



Çok çok önemli bir şey söylüyorum; Gezi ile birlikte Cumhuriyet Gazetesi'ni görevlendirenler, şimdi Sözcü'yü sahaya sürdüler!

Dünün Cumhuriyeti ile bugünün Sözcü'sü, aynı ihanetin farklı maskeleriyle sahnedeler.

“Sözcü susturulamaz!...” kampanyası da dümendi, ön hazırlık yapıldı, güya mağdur edilmek istenen bir yayın organı havası oluşturuldu ve“Abdülhamit” yazılarıyla yeni oyun devreye girdi.



En başından beri Kemalistler, 15 Temmuz'u, muhafazakar kesimin kendi iç hesaplaşması olarak görüyorlardı zaten.

Daha önce FETÖ'nün yanında saf tutan ılımlı Kemalistler de,İslam'ın budandığını gördükleri için oradaydılar.

Bu kesim kendini çok daha güçlü hissediyor şimdi.



Sanıyorum Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, son dönemde Mustafa Kemal'le ilgili kurduğu olumlu cümleleri “Kemalizm'in zaferi” olarak görüyorlar.

FETÖ ihanetiyle birlikte, siyasal İslamcıların devleti yönetme konusunda kendilerine muhtaç olduklarını düşünüyorlar.

Esas büyük hesabı görme peşindeler.



Muhtemelen Sözcü etrafında kümelenen İzmir CHP'sine, 15 Temmuz'un esas karargahından 'birlikte çalışma' teklifi gelecektir, belki de gelmiştir.

Bundan sonra Sözcü'nün yol haritasını iyi izlemek lazım, Gezi gibi toplumsal ayaklanmaları tetikleyecek bir plan devreye girerse, bu işin medya ayağındaki sorumluluk Sözcü'ye aittir, hesap onlardan sorulacaktır.



Çok ama çok tehlikeli bir oyun oynanıyor.

15 Temmuz'dan sonra, tir tir titreyen kalemleri, sanki önemli merkezlerle iletişime geçmenin rahatlığıyla tekrar millete küfretmeye başladı.

Bir gün önceden, “Abdülhamit'i” yazdığı için tek başına reklama sokulan provokatör, yarın meydana gelecek olayların da baş sorumlusu olacaktır!



Vaktiyle bazı İslamcılar, siyasi alanı tetikleme adına bu gibi hatalara düştüler, yanlış yaptılar.

91'de, genelevlerle ilgili yasa yapan Meclis'e “P…. meclisi” diyenRefah Partili Şevki Yılmaz'ı, CHP'li Sabri Ergül, “Deyyus-u Ekber” pankartıyla karşılamıştı, genel kurul salonunda.

Herkes birbirine girmişti, berbat bir gündü…

Daha öncesinde Şevki Hoca, hem Celal Doğan için, hem de Turgut Özal için çok ağır sözler sarf etmişti, bunlar yüz kızartıcı konulardı ve kapanmıştı.

Madem Sözcü'nün provokatörü, kerhane işlerine merak saldı bu aralar, daha eskiye gitsin o zaman, komşuları, belki akrabaları olan Eski Yunan'a kadar gitsin mesela, kerhaneciliğin dibini bulsun, aydınlatsın milleti!

Sonra gelsin cumhuriyet tarihine, devam etsin anlatmaya, içinde bulunduğu medyanın, genelev patroniçelerini vergi rekortmeni olarak kutsadığı parıltılı haberleri hatırlasın!

Öyle yarım bırakmasın işi, hizmetini tamamlasın, millet de görsün, harbi kerhaneci kimmiş!...



Ayıptır yahu!...

CHP'nin bu gibi ayak oyunlarına ihtiyacı mı var, zorla kulağından tutupYenikapı'ya mı getirildi, Kılıçdaroğlu?

Milyonlarca insanın huzuruna çıkıp tarihin en can sıkıcı konuşmasını yaparken, aleyhinde bir tek söz söylendi mi, kendince anlattı derdini, çekti gitti sonra.

Adam gibi safına dönersin, kendi siyasetini dillendirirsin, yasal zeminde en sert muhalefetini yaparsın, bu kadar basit.

Milletin saygı duyduğu, hayırla yad ettiği yıldızlaşan isimler üzerinden polemik yapıp, çatışma ortamı hazırlamanın alemi nedir?!...



En hafif tabiriyle söylüyorum; bu eşsiz memlekette sizin de atınız koşsun istiyorsanız, itinize sahip çıkın!

Sahibinin hatırı da bir yere kadar, haberiniz olsun…