Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner, DP milletvekili Cemal Enginyurt ve korumasının gazeteci Latif Şimşek’i darp etmesinin ardından kaleme aldığı yazıda, “Ekranlar nefret ve kavga aleti olmamalı…” yorumunu yaptı. Metiner, "Seçimlere doğru giderken özellikle kendini göstermek için kraldan çok kralcı geçinenlerin adedi çoğalabilir" düşüncesini dile getirdi.
Metiner yazısında, “Her şey ne olduğu belli olmayan reytinge kurban edilmemelidir. Reyting denilen canavarın dişleri kırıldığında o dişliden nemalananların da tezgahı bozulmuş olacaktır. Burada ne halkımızı ne de televizyonlarımızı suçluyor değilim. Lakin sorumlu yayıncılık gereği televizyonlarımız çok daha fazla titiz çok daha seçici olmalı diyorum. Halkımız da kin ve nefreti çoğaltan, en fenası söylemleriyle toplumsal barışı bozan kişilere prim vermemelidir. O vakit yeni bir reyting düzeni kendiliğinden oluşur. Seçimlere doğru giderken özellikle kendini göstermek için kraldan çok kralcı geçinenlerin ve dahası bir mahalleye oynayıp öteki mahalleleri dilleriyle biçenlerin adedi çoğalabilir. Bu konuda televizyonlarımız ön almalı. Örnek oluşturmalı. Bu söylem ve tavırların sahiplerine kesinlikle ekranlarını açmamalıdırlar." görüşünü savundu.
Metiner şu ifadeleri kullandı:
"Nefret bir insanlık suçudur.Kin ve ayrımcılık toplumsal barışın ve huzurun zehiridir. Kavga ve saldırı görüntüleri, nefreti ve kini yaygınlaştıran kötücül tohumlardır. Elbette tartışmalar olacaktır. Bazen sert tartışmalar da olacaktır. Tartışmalarda bazen hararetin yükseldiği anlar da olacaktır. Bütün bunlar siyasetin doğasında vardır. Şoke edici düşünceler kaçınılmaz olarak sert tartışmaları da beraberinde getirecektir. Tekdüze/monoton konuşmalar dinlemeyi de izlenmeyi de olumsuz etkiler. Hararetin ve sertliğin sınırı iyi belirlenirse, o sınır az biraz aşıldığında tartışmacılar birbirinden özür dileme erdemliliğinde bulunurlarsa çok güzel örneklik oluştururlar. Fikir tartışmalarında yalnızca fikirler konuşulmalıdır.
Siyaset tartışmalarında da siyasetin üzerine oturduğu fikirler ve politikalar konuşulmalıdır. Siyaset ve fikir tartışmalarında asla şahsiyata yer verilmemelidir. Tartışmacının fikrine fikirle karşılık vermek yerine şahsıyla ilgili konulara girenler bilesiniz ki siyasi ve fikri yoksunluk ve yetersizlik içinde olan insanlardır. Fikre fikirle karşılık vermek yerine bağırıp çağıranlar, tartışmacının şahsı üzerinden hakaretamiz laflar edenler, işi daha ileri götürüp nefretle tartışmacının üzerine yürüyenler ebediyen ekranlardan uzaklaştırılmalıdırlar.
Bu tür insanlar şayet siyasetin içindelerse siyaset kurumu bu tür unsurları kesinlikle dışlayarak toplumsal barışa verdikleri önemi göstermelidir. Bir yanda kin ve nefret suçuna söylemde karşı çıkmak, öte yanda o kin ve nefretin taşıyıcı aktörlerini siyaseten baştacı etmek, siyaset kurumunu ilkesel düzeyde tutarsız kılar, itibardan düşürür. Siyaset kurumu bir bütün olarak ilkeden yana olmalı. Yanlışı kim yaparsa yapsın ona karşı durmalı.
Saldırıya uğrayan karşı mahalleden biri olunca kendi saldırganına laf etmeyen/edemeyen bir siyaset kurumunun demokrasi ve özgürlük iddiaları boşlukta kalır. Herkesin fikir özgürlüğü değerlidir. Yeter ki kin, nefret, hakaret ve saldırganlıkla buluşmasın. Saldırganın veya saldırıya uğrayanın siyasi aidiyeti üzerinden geliştirilen ilkesiz tavırlar sadece siyaset kurumunu değil bir bütün olarak insanlığımızı çürütür."