Yeni Şafak yazarı Faruk Aksoy, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün MİT TIR'ları soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından bazı yazarların "Dündar'ın tutuklanması haklı, Erdem Gül serbest bırakılmalı" görüşünü değerlendirdi.
“Erdem Gül'ün paralel yapıyla uzaktan yakından alakası yoktur, tutuklama kararı hatalıdır, diyenler yanlış düşünüyorlar" diyen Aksoy, Bu savunmada kişisel dostlukların, tanışmışlıkların payı olduğunu düşünüyorum ama asıl konu devlet sırrının ifşası… Can Dündar, paralel yapıyla ilişkisi olduğu için değil, devlet sırrını ifşa ettiği için tutuklandı" ifadesini kullandı.
Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek'in “AK Parti, bizim istediğimiz çizgiye geldi” sözlerine de değinen Aksoy, "AK Parti seçmeni bu söylemden rahatsız olmuyor mu zannediyorsunuz" dedi.
Aksoy'un Yeni Şafak'ta “Can Dündar’a ohh olsun, Erdem Gül bize yeter!” başlığıyla yayımlanan (3 Aralık 2015) yazısı şöyle:
Basın dünyası üzerinden sürdürülen 'tutuklu gazeteciler' tartışmasının aslında çok derin ideolojik boyutları var.
Mesele yandaşlık, candaşlık, taraftarlık meselesi değil.
Ben size işin aslını anlatayım…
AK Parti ve Cemaat, Kemalist yapının, Cumhuriyet tarihiyle başlayan eylemsel statükosuna karşı işbirliği yaptı.
Bürokrasiyi Cemaat, siyaseti de AK Parti şekillendirdi.
Bu planın uygulanabilmesi için Cemaat'in mi AK Parti'yi iktidara taşıdığı, yoksa AK Parti'nin mi Cemaat'i devletleştirdiği başka bir konu, bunu sonra konuşuruz.
...
Devletin tepeden tırnağa el değiştirmesi, önceki devlet yapısına itirazla başlamalıydı ve öyle de oldu.
İtiraz edecekleri 'şey' konusunda hemfikir olan Cemaat ve AK Parti, istedikleri 'şey' konusunda anlaşamadılar.
Neo Amerikancılığı, Neo Osmanlıcılık diye kakalamaya çalışan Cemaat'e, Siyasal İslam'ın, Neo Ümmetçilik haline getirilebileceği cevabını verdi, AK Parti…
Oslo, Hakan Fidan, 17/25 Aralık, MİT Tır'ları ve dershaneler, esas amacını gerçekleştirmek isteyen tarafların malzemeleri oldu.
Gerisini zaten biliyorsunuz…
…
Artık yeni bir evredeyiz, Cemaat tartışmasız olarak saf dışı kaldı, yani Erdoğan, yani devlet kazandı.
Gerçi Cemaat, Erdoğan'ı tasfiye edebilseydi, onlar da devlet kazandı, diyeceklerdi ya, neyse!
Kavganın zirve yaptığı dönemlerde yaşanan gelişmelerin dosyaları bir bir açılıyor şimdi.
Uzun soluklu tartışmalara hazır olun, diyorum.
Bakın şöyle;
MİT Tır'larının durdurulması ve dünyaya servis edilmesi olayında, kabak Can Dündar'ın başına patladı.
Yargı, devlet sırrının ifşa edilemeyeceğini, bunu gazetecilik kapsamında değerlendirmediğini, verdiği kararla gösterdi.
Erdem Gül de, Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara temsilcisi olarak bu olayın içinde görüldü ve tutuklandı.
Bazı arkadaşlar Can Dündar'ın tutuklanmasını takdis ederken, Erdem Gül konusunda verilen kararın yanlış olduğunu yazdılar.
Gerekçeleri de şuydu;
“Erdem Gül'ün paralel yapıyla uzaktan yakından alakası yoktur, tutuklama kararı hatalıdır.”
Bu savunmada kişisel dostlukların, tanışmışlıkların payı olduğunu düşünüyorum ama asıl konu devlet sırrının ifşası…
Can Dündar, paralel yapıyla ilişkisi olduğu için değil, devlet sırrını ifşa ettiği için tutuklandı.
Paralel yapıyla ilişkisi olmayan gazeteci, devlet sırrını ifşa etse de bir sorun yok mu, bunu mu diyorsunuz?
Ben, tam tersini düşünüyorum…
Cumhuriyet Gazetesi'nin ve Can Dündar'ın ve Erdem Gül'ün, Suriye konusundaki hassasiyetlerinin, mezhepsel bir yakınlıkla, derin Kemalist ideolojinin bölgesel denkleminin devamına yönelik olduğunu söylüyorum!
Esed'in de paralel yapıyla ilişkisi yok, ne yapacağız şimdi, Suriye Türkmenlerini ve özellikle Suriyeli 'Sünni Müslümanları' katleden bu zalimi, savaş suçlusu ilan etmeyecek miyiz…!?
Gazeteci kimdir, Türkiye'de özgür müdür, kaçıncı kuvvettir, gibi başlıklar başka zeminlerde konuşulması gereken şeylerdir.
Ben, Can Dündar'ın tutuklanmasını haklı, Erdem Gül'ün tutuklanmasını haksız bulan arkadaşların bu durumu hukuk çerçevesinde açıklamalarını istiyorum, hepsi bu…
...
Suriye rejimini açıktan destekleyen Doğu Perinçek; “AK Parti, bizim istediğimiz çizgiye geldi” derken sorun yok mu yani, AK Parti seçmeni bu söylemden rahatsız olmuyor mu zannediyorsunuz!
Doğu Perinçek, AK Parti'nin, Cumhuriyet Gazetesi'nin, paralel bağlantısından önceki halini onayladığını söylüyor aslında!
Cumhuriyet Gazetesi, hala 'kuruluş ilkelerine' sahip midir, yoksa başka merkezlerin eline mi geçmiştir, onu bilemem.
Fakat kimse, muhafazakar siyasetin sözcülüğüne soyunup, Cumhuriyet Gazetesi'nin kuruluş ilkelerini, misyonunu ve bu millete yaptıklarını 'kuzu postuna' sarıp satmaya kalkmasın!
Cumhuriyet Gazetesi'nin hem dününe, hem bugününe itiraz eden insanların toplandığı meydandır, AK Parti meydanı!
Cemaat, siyasal İslam'ı kullanıp bir yere varmak istedi, çuvalladı, bedelini ödüyor, ödesin.
Şimdi görüyorum ki, AK Parti meydanında, paralel işini paravan yapıp, çaktırmadan 'Kemalizm' yaygarası yapanlar var.
'Andımız' kaldırılırken alkışlarıyla destek verenler, Doğu Perinçek'in açıklamalarına ne diyecekler, merakla bekliyorum doğrusu.
Bu arada,
Her meselede, ekranına uyarıcı spotlar yazan Ulusal Kanal da, “Can Dündar'a ohh olsun, Erdem Gül bize yeter” yazarsa, manzara tamamlanacaktır…