Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Ankara katliamı sonrası AKP ve HDP'ye yönelik suçlamaları eleştirerek, son dönemde BBC, Financial Times ve Independent gazetelerinde göçmen krizi nedeniyle Türkiye ve Erdoğan'a yönelik övgüleri hatırlatarak, "Batı hükümetlerinin gazeteler eliyle 'Türkiye'ye çok ihtiyacımız var' cümlesini dolaşıma soktuğu şu günlerde böyle bir saldırının olması gerçekten hiç mi ilginizi çekmez?" diye sordu.
Kılıçarslan'ın Yeni Şafak'ta "Bombayı ben mi patlattım?" başlığıyla yayımlanan (13 Ekim 2015) yazısı şöyle:
Bazılarına göre evet. Ankara'da 97 insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan o hain saldırıyı ben düşündüm, ben planladım, ben hayata geçirdim. Bu büyük acıya sebebiyet veren benim. Peki niçin yaptım bunu? Çünkü Recep Tayyip Erdoğan'ı seviyorum ve onun ele geçirdiği iktidarı kaybetmemesi için elimden gelen her şeyi yaparım. Gözümü kırpmadan insan öldürür, Türkiye'yi kaosun hüküm sürdüğü bir cehenneme çevirebilirim. Çünkü bu bomba, 1 Kasım'da yapılacak seçimlerde AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesini ve böylelikle Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu diktatörlük düzeninin devamını garanti altına alan bir bomba. Ölen her bir insan AK Parti'ye oy desteği olarak dönecek çünkü. 'Niye' diye sormayın, 'niçin' diye sormayın. Bunun böyle olduğuna inanmanız yeterli olacaktır.
Bazılarına göreyse hayır. Ankara'da 97 insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan o hain saldırıyı bir HDP'li düşünmüş, planlamış ve hayata geçirmiştir. Bu büyük acıya sebebiyet veren bir HDP'lidir. Çünkü HDP'nin oyları günden güne erimekte, baraj altında kalma korkusuyla ne yapacağını bilememektedir. Bu bombanın patlaması ile HDP, barajı geçmeyi garanti altına aldığı gibi, geçen seçimlerden daha çok oy almayı da başaracaktır. Çünkü bu bomba, 1 Kasım'da yapılacak seçimlerden sonra başta Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmeye yarayacak; üstelik ülkemiz için aydınlık güzel günlerin de habercisi olacaktır.
Çünkü hem AK Parti hem de HDP, üstelik seçimlere 20 gün kalmışken ve üstelik bu bomba doğrudan iki partiyi de hedef alıp zor durumda bırakacakken bu bombanın fitilini ateşleyecek kadar gerzek, mankafa, aptal insanlarla doludur.
Emin olun, şu an Türkiye'nin en az yarısı için durum böyledir. Dahası durumun böyle olması taraflar açısından herhangi bir soruna sebebiyet vermemektedir. Bombaların patlamasından sadece 10 dakika sonra herkes 'seçtiği bir katil'i hedef tahtasına yerleştirmiştir. Katil ya devlet, Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti üçlüsünden biridir ya da HDP, Selahattin Demirtaş ikilisinden biri.
Şimdi bu aklın, insafın, vicdanın tükendiği noktada duralım. Ve 97 insanın hayatını kaybettiği bu hain saldırıda ölenlerin hepsine rahmet dileyelim. 'Kimse, hiçbir insan teki böylesi bir ölümü hak etmemektedir. Lanet olsun insana bunu yapana' cümlesini de ekleyelim peşine. Ve soralım: 'Bombayı kim patlatmış olabilir?'
Şurası açık. Bu türde bir eylemi planlayıp hayata geçirebilecek güçte örgütler belli. PKK, IŞİD ve DHKP-C derhal akla gelenleri. Bu saldırıyı pekala IŞİD, bir uluslararası ihaleye girerek ya da girmeksizin patlatmış olabilir. PKK ve DHKP-C de öyle. Üstelik bu eylemden her üç örgütün 'üst düzeyde haberdar olması' da gerekmez. Küçük ekipler bu işi gerçekleştirmiş olabilir.
Peki ama amaç nedir? 'Ne komplosu ulan' deyip her seferinde 'uluslararası güç odakları'nı pas geçmemizi isteyen o eksik akıllıları bir kenara bırakıp soralım. Suriye'de yepyeni bir savaş konseptine ilerleyen Rusya'nın bu eylemden elde edeceği sonuçlar var mıdır? Vardır. Rusya'nın varlığı ile yeniden biti kanlanan Esed rejiminin bu eylemden elde etmeyi umacağı sonuçlar var mıdır? Vardır. Peki 'yerli şebbihalar'ına bu işi ihale etmiş olabilir mi? Olabilir. Hatta ve hatta 'Türkiye'nin yeniden konvansiyonel pozisyonuna dönmesi gerekir' baskısı yapan NATO ve benzeri çevrelerin bu eylemden elde edebilecekleri sonuçlar var mıdır? Vardır.
Her seferinde 'bırakın bu dış güçleri, katil AK Parti'dir, katil HDP'dir, katil Erdoğan'dır, katil Demirtaş'tır' cümlelerine can-ı gönülden katılmakta bir beis görmeyen taraflara bir sorum var: Batı hükümetlerinin gazeteler eliyle 'Türkiye'ye çok ihtiyacımız var' cümlesini dolaşıma soktuğu şu günlerde böyle bir saldırının olması gerçekten hiç mi ilginizi çekmez? Cemil Bayık'ın 'metropollerde bombalar patlayabilir' tehdidi ile hiç mi ilgilenmezsiniz? Bir süredir Mesut Barzani'nin 'bütün oyunların dışına itilmeye' çalışılması falan hiç mi girmez dikkat sahanıza?
O meydandaki insanların ölüm emrini bir ülkenin Cumhurbaşkanı'nın, HDP Başkanı Demirtaş'ın, Başbakan Davutoğlu'nun verdiğine kesin olarak kanaat etmeye yatkın zihniniz, hiç mi bu emri bir terör örgütünün, bir uluslararası güç şebekesinin Türkiye'ye 'teslim ol' çağrısı olarak okumaz?
Kör müsünüz? Siz gözünüzü açana kadar daha kaç insanın hayatını kaybetmesi gerekiyor?
Ne diyordu Dante: 'Ölümden ve kaostan medet uman o karanlık var ya yeğen. Memleketi felç etmek için elinden geleni yapan o karanlık. O karanlığı dağıtmaya bir mum yetecek; fakat o mumu elbirliği ile yakabilirsek...'