Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la birlikte efsane boksör Muhammed Ali’nin cenaze törenine katılmak için ABD’ye giden gazeteciler arasında bulunan Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, "Cenaze töreni ABD'deki İslamofobik faşizmin ne kadar tehlikeli bir hal aldığına dair endişelerimizi haklı çıkardı" görüşünü savundu. Karagül, yaşanan anlaşmazlık sonucu yarıda kesilen ziyaret için, "Obama ırkçılığa boyun eğmiştir. Yok organizasyon şirketi, yok aile içi anlaşmazlıklar hepsi hikaye. ABD yönetimi açıkça işe el koymuş. Talimatlar vermiş, uyarılar, tehditler yapmış. Cenazeyi sulandırmış, Müslüman hassasiyetinin yükselmesine engel olmuş" iddiasında bulundu.
Kulislere dayandırılan haberlere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretini yarıda kesmesinin perde arkasında organizasyon şirketi ile yaşanan anlaşmazlıkların etkili olduğu ileri sürülmüştü. Erdoğan'ın cenazede Kur'an okumak istediği, ardından yanında getirdiği Kâbe örtüsünden bir parçayı, törene katılan diğer Müslüman önderlerin de önerisiyle Ali’nin tabutunun üstüne bırakmak istediği, ancak ailenin buna izin vermediği iddia edilmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, Bir müslüman olarak dini görevimizi yerine getirdik. Cuma olan tören, daha ziyade genel bir anma etkinliği biçiminde bir tören olacak denildi. Perşembe günü cenaze namazının kılındığı törene katılmakla maksadın hasıl olduğunu düşündük. O nedenle daha fazla kalmadan dönelim istedik" açıklamasını yapmıştı.
Karagül'ün Yeni Şafak'ta "Muhammed Ali ve Euro 2016: Batı kendi evinde vurulacak" başllığıyla yayımlanan (13 Haziran 2016) yazısı şöyle:
Muhammed Ali'nin cenaze töreni ABD'deki İslamofobik faşizmin ne kadar tehlikeli bir hal aldığına dair endişelerimizi haklı çıkardı. O hem Müslüman hem siyahtı. Beyaz Amerikan ırkçılığının zirvede olduğu, İslamofobik dalganın ABD'yi rehin aldığı bir dönemde elbette Ali kimliği asla öne çıkmamalıydı.
Çıkmadı da. Çıkarmadılar. Bunun için çok yoğun ve bir o kadar da utandıran tavırlar takındılar. Kuvvetle muhtemel hem ailesi hem de organizasyon şirketi bu konuda uyarıldı.
İslami kimlik öne çıkmayacak, Müslüman değerler öne çıkmayacak, Muhammed Ali yeniden bir sembole, efsaneye dönüştürülmeyecek, Müslüman dünyanın cenazeye ilgilisi minimum düzeyde tutulacak,Tayyip Erdoğan gibi, Türkiye gibi, işi büyüten, işe sahip çıkanların girişimleri boşa çıkartılacak. Öyle de oldu.
Obama ırkçılığa boyun eğmiştir
Yok organizasyon şirketi, yok aile içi anlaşmazlıklar hepsi hikaye. ABD yönetimi açıkça işe el koymuş. Talimatlar vermiş, uyarılar, tehditler yapmış. Cenazeyi sulandırmış, Müslüman hassasiyetinin yükselmesine engel olmuş.
Burada, bir cenazeye yönelik politik tavır ciddi biçimde sorgulanmalıdır. Melez bir devlet başkanı bile Ali'nin cenazesinesahip çıkamamış tam aksine İslam karşıtı dalgaya, beyaz Amerikalıırkçılığa boyun eğmiştir.
Bu merasim üzerinden, Muhammed Ali kimliği üzerinden Batı dünyasını, Amerika'yı, Atlantik'in iki yakasını kontrol altına alan ırkçı dalga ciddi biçimde sorgulanmalıdır. Yaklaşan büyük bir tehlikedir, bütün dünyayı, insanlığı tehdit etmektedir.
Bütün terör ve kaos Batı'nın tezgahıdır
Batı, yirmi yıldır kendi sorunlarını dışarıya ihraç etmekte, zaaflarını bu şekilde örtmekte, kendini ayakta tutmak için dünyanın bir çok bölgesinde krizler çıkarmakta, onlara travmalar yaşatmaktadır.
Yirmi yıldır özellikle bizim coğrafyamızda yaşanan bütün terör, iç çatışma, etnik ve mezhep kavgaları Batı tezgahıdır, onların senaryosudur. Örgütler kurmakta, silahlandırmakta, Müslüman ülkelerin üzerine salmaktadırlar.
Nereye kadar? Kendi ayıplarını, zayıflıklarını, zaaflarını, kimlik problemlerini, etnik huzursuzluklarını, sosyal dengesizliklerini nereye kadar kontrol edebilecekler? Bizim üstümüze ateşler salarak kendi günahlarını ne kadar gizleyebilecekler? Çok daha dayanamazlar. Bu stres birikimi bir yerde patlayacak, patlamak üzere de.
Avrupa'nın faşizm tarihi bugüne geldi
Gezi olaylarında bütün istihbarat ağlarıyla İstanbul'da ve Anadolu'nun bir çok bölgesinde isyanlar organize edenler,bugün Avrupa şehirlerini kontrol etmekte zorlanıyor. Sosyalkrizler, ekonomik sebepler, hatta Avrupa Şampiyonası maçları bileşiddet dalgasına, öfke nöbetine yol açıyor ve Avrupa'nın yarın yaşayacaklarını bugünden görüyoruz.
Siz bunları sadece ekonomik, sadece sosyal gerekçelerle okumayın. Derin bir kültürel çatışma tarihi var Avrupa'nın.Irkçılık tarihi var, etnik kavgalar tarihi var. Avrupa'nın bir faşizm tarihi var.
İkinci Dünya Savaşı ile 11 Eylül saldırıları arasında bu karanlık tarihlerini bir şekilde gizlediler. Ama 11 Eylül'den sonra sadece iki yıl içinde bu değerleri silip attılar ve yeniden aşırı sağa, ırkçılığı yelken açtılar.
Nefret dengesi bozulmak üzere
Şimdi bu yeni kimlik, Avrupa'yı bölmek, parçalamak, kamplara ayırmak ve çok yoğun çatışma alanları oluşturmak üzere.Marsilya'daki İngiltere-Rusya maçından önce ve sonra yaşananlaraslında derinlerde gizlenen öfkeyi, nefreti gün yüzüne çıkardı.
Bu hiçbir şekilde holigan terörüyle açıklanamaz. Bu başka bir şey. NATO ile Rusya'nın Baltıklardaki gerilimleri o futbol maçından daha çok besliyor bu şiddeti.
Fransa şehirlerinde yaşananlar, Batı'nın düşmanının aslında kendi içinde olduğunu, bir nefret dengesinin hakim olduğunu, bu denge bozulduğunda Batı ortak değerleri ve kimliği diye bir şeyin aslında hiç olmadığının ortaya çıkacağını gösteriyor.
Bütün terör, çatışma, işgal, iç savaş, etnik ve mezhep krizlerine rağmen,Fas'tan Endonezya'ya uzanan geniş coğrafyada etkili olan“ortak dil ve değerlerin”, Batı ortak değerlerinden çok daha güçlü ve dinamik olduğunu kabul etmeliyiz. Bir süre sonra, Avrupa kerdi içinde çatışmalara sürüklendiğinde, bugün inanmadığımız o dilin ne kadar büyük bir güç olduğunu göreceğiz.
Hadi biraz onların zaaflarına bakalım
Onlar çatışmaları krizleri bizim coğrafyaya ihraç ederek, aslında kendilerini korumaya Avrupa'yı korumaya çalışıyor. Kötülüklerinibize göndererek kendi kıtalarını biraz daha ayakta tutmaya çalışıyor. Biz çatışmasak, biz terörle yüzleşmesek bütün bu şiddet dalgası Avrupa'yı kasıp kavuracak.
Gözlerimiz hep kendi coğrafyamızda olduğu için dünyanın diğer bölgelerine fazlaca tartışamıyoruz. Bizdeki iç savaşların, etnik çatışmaların, terörün bin bir türlüsünün kaynağının bizim dışımızda olduğunu bilmemize rağmen tartışamıyoruz. Kendizaaflarımızla o kadar meşgulüz ki, kafamızı kaldırıp onların zaaflarına bakma fırsatı bulamıyoruz.
EURO 2016'nın siyasi okuması
Avrupa patlarsa birden patlayacak. Sınırları aşan bir toplumsal dalga ile sarsılacak. AB projesinin sonuna gelinmişken, AB-Rusya krizi tırmanırken, İngiltere'nin ayrılış süreci tartışılırken, Doğu ve Güney Avrupa'nın huzursuzlukları artarken ortak Avrupa düşüncesi hızla zayıflayacaktır.
Hiç değilse, Euro 2016 Avrupa Şampiyonası'nı biraz siyasi okumasını yapmaya çalışalım. Bambaşka şeyler göreceğiz. Bambaşka şeylerin yaklaşmakta olduğunu göreceğiz.
Avrupa kendi içinde savaşacak
Bazılarına delice gelecek belki ama şunu açıkça ifade edeyim. Hani“İslam kendi içinde çatışacak” projesi uyguluyorlar ya bunlar. Coğrafyamızı kan gölüne çeviriyorlar ya…
Tam tersi olacak: Avrupa, Batı kendi içinde çatışacak. Bunu anlamak için tarihe bakmanız yetiyor. Ama biraz bakmayı bilenler bugünleri okusa da yetiyor. İçten içe büyüyen bir ırkçı kriz, cinnet hali, Batı'yı kendi evinde vuracak. Bunun çok güçlü işaretlerini görüyorum ben.