Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü ve yazarı Ali Karahasanoğlu, aynı gazetede yazan Abdurrahman Dilipak’ın, İstanbul Sözleşmesini hedef aldığı 'AKP'nin papatyaları' başlıklı yazısı nedeniyle AKP İl Kadın Kolları Başkanlıkları’nın suç duyurusunun ardından açılan davayı köşesine taşıdı. Hâkimin sosyal medya hesabında Atatürkçü paylaşımlarda bulunduğunu yazan Karahasanoğlu, duruşmayı Kasım ayına erteleyen hâkim için Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) inceleme çağrısı yaptı.
Dilipak’ın AKP’yi değil AKP’ye menfaatleri için hakim olmak isteyenleri eleştirdiğini öne süren Karahasanoğlu, dava sürecinde ilginç şeyler yaşandığını öne sürdü. Akit yazarı, şu ifadeleri kullandı:
"Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, ilk duruşmaya çıkan hakime hanım, AK Parti’nin avukatlarına biraz sert çıkmıştı.. ‘Bu vekalet ile bu dava açılmaz’ anlamında uyarılarla.. Ara kararı oluşturmuş.. İstenilen şekilde vekaletname çıkarılması için AK Parti’nin avukatlarına süre vermişti.. Öyle ki.. AK Parti’nin avukatları, biraz da üst düzey yöneticilerin böyle bir vekalet talebine kızabilecekleri düşüncesi ile.. Duruşmada hakime hanıma ‘Ama efendim’ itirazları, karşılıksız kalmıştı.. Evet, o itiraz, davalı sıfatı ile bizden gelmişti.. Yapmamız gereken bir itirazdı.. Yaptık.. Ama sonrasındaki gelişmeleri de aktarayım ki, yaşananları daha iyi değerlendirebilelim.. Vekaletnamenin davayı açmaya yeterli olmadığı itirazımızı haklı gören hakime hanım. Hem de bunu biraz da abartılı şekilde dillendiren hakime hanım.. Ne oldu ise oldu.. Duruşma arasında, kendi kararından döndü.. Ben, 36 yıla varan hukukçu kimliğimle, neler gördüm, nelere şahit oldum. Duruşmayı bile beklemeden, arada karar değişikliğini, yine de iyi niyetle, ‘Olabilir’ diye yorumladım.”
Bir sonraki duruşmanın adli tatil öncesi Temmuz ayında görüleceğini yazan Karahasanoğlu, "Her tazminat davasında şahit olduğumuz hakime düşen görevi.. CHP’nin Akit’e açtığı davada. Kemal Kılıçdaroğlu’nun akit’e açtığı davada şahit olduğumuz iki tarafa birden yapılan hatırlatmaları. Biraz da ‘adet kabilinden hatırlatıyoruz’ noktasına gelen, kanuni zorunluluk olan hatırlatmayı. Hakime hanım, ‘Sulh’ çağrısını yapmadan. Adeta, çok hızlı olarak, bir yere bir şeyler yetiştirmesi gerekirmişcesine.. Kanunun da lafzına aykırı olarak.. Ne ‘sulh’, ne ‘anlaşma ihtimali’nden bahsetmeksizin.. Ama, ‘Taraflar sulhe teşvik edildi, ayrı ayrı soruldu, sulh olma durumu sözkonusu değildir, dediler’ ifadesini de, şablon duruşma zabtında tutarak.. Ara kararına geçti. Davacının avukatları da. Davalıların avukatları da. Olaya şahit.."
Hâkimin, bir sonraki duruşmayı 9 Eylül’e ertelemek istediğini ancak davalı ve davacı avukatlarının o gün başka duruşmaları olduğu için farklı bir gün talep ettiğini yazan Karahasanoğlu, “Ne beklersiniz? 10 Eylül, 11 Eylül, artık en yakın ikinci müsait gün ne ise, onun verilmesini.. Hakime hanım, bir şeylere kızmış olmalı ki.. “Siz bilirsiniz, o zaman 25 Kasım” diyor.. Yani. Bir çırpıda.. 2 ay 16 gün farklı bir duruşma tarihi belirliyor” dedi.
Hâkimin sosyal medya hesaplarını incelediğini aktaran Akit yazarı, şöyle yazdı:
"Bu yaşanılanı, avukatımız Ali Paccı anlatınca. Bir dakika dedim. Hakime hanımın ismi ile arama yaptım.. Sosyal medya hesabından, Atatürkçü paylaşımlarını görünce.. Tamam dedim.. AK Parti ile akit davalık olursa.. Hepimiz gibi bir fani olan Atatürk’e “ölümsüz” nitelemesi yapan da hakim olursa.. “Siz kardeşsiniz, sulh olmaz mısınız” diyecek hali yoktu herhalde.. Bu vesile ile HSK’ya bir çağrı yapmış olayım. 9 Eylül duruşma günü önerildikten sonra, taraf avukatları müsait değiller ise, 25 Kasım’a gün vermek, adetten midir? O mahkemenin adeti midir, bir inceleyi versinler.”