Kültür-Sanat

Yaşadım Demek İçin | Büşra Sanay sordu, 109 yaşındaki Muazzez İlmiye Çığ, tarihsel yolculuğunu anlattı: Bir şeyler değişecek, değişmek zorunda!

Muazzez İlmiye Çığ: Koşullar sizi yoruyor, biliyorum. Yine de ölüm hariç her şartta, sizi mutlu edecek detayların gizli olduğunu bilin. Ve asla kin beslemeyin. Hepinizi gözlerinizden öpüyorum.

23 Nisan 2023 17:08

T24 Kültür Sanat

Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’dan 109 yıllık bir deneyim: "Yaşadım Demek İçin Ne Yapmalı? 100+ Yılın İzinde Hayatı Güzelleştirme Yolları" Tuhaf Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Örnek olaylar, idari ve yargısal süreçler, uzman değerlendirmeleri eşliğinde 2018’de yazdığı, “Kardeşini Doğurmak / Türkiye’de Ensest Gerçeği” adlı kitabı büyük bir ilgi gören gazeteci Büşra Sanay, yaklaşık 5 yıl sonra Muazzez İlmiye Çığ kitabıyla raflarda.

Hayattan ne anlamalıyız? Peki, kariyerimizi nasıl doğru planlarız ya da yaşam kalitemizi nasıl yükseltebiliriz? Büşra Sanay sordu, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, 109 yıllık hayatının deneyimiyle yanıtladı. Tanıtım bültenindeki ifadelerle, “Nelere cevap aranmıyor ki bu kitapta; geçmişten çıkarmamamız gereken dersler neler? Nasıl güçlü kadın olunur? Uzun, sağlıklı ve huzurlu bir hayatın reçetesi nedir?..”

Bilginin ve bilmenin peşinde 109 yıllık ömür

Çığ’ın mücadelelerle, hüzün ve mutluluklarla, ama en önemlisi de, “bilginin ve bilmenin” peşinde geçen 109 yıllık ömrü aynı zamanda bir, “cumhuriyet tarihi” olarak da okuyucunun karşısına çıkıyor.

1914'te, savaşların gölgesindeki Anadolu coğrafyasında dünyaya gelen bir kız çocuğuna “İlmiye” ismini vermek, bir anlamda onun yazgısının çizilmesi anlamına da gelmiş olabilir mi? Sanay, hayata, insanlığa ve mutluluğa dair sorduklarıyla, tarihsel nitelikte bir hayatın gölgesinde, “Yaşadım diyebilmek için ne yapmalıyız” sorusuna yanıt arayarak, okuru bir ömrün deneyim dolu yolculuğuna çıkarıyor.


Muazzez İlmiye Çığ

Nasıl mutlu olurum?

"Yaşadım’ Demek İçin Ne Yapmalı? 100+ Yılın İzinde Hayatı Güzelleştirme Yolları" kitabı, çocukluğu Osmanlı Devleti’nin yıkılışına denk gelen, sonrasında cumhuriyetin kuruluşuna bizzat tanıklık eden ve yüzüncü kuruluş yıldönümüne ulaştığımız cumhuriyeti ilk gününden itibaren yaşamış olan belki de son insan Çığ’ın hayatını konu alıyor.

Atatürk ve cumhuriyet sevgisi ile bilime ve öğretmeye olan büyük aşkını Sanay’la söyleşisinde okurlarla paylaşan Çığ, uzun hayatında biriktirdiklerini yazdığı onlarca kitaba da aktarmış bir isim.

Çığ, anılarının yer aldığı kitapta hem kendi ömrünün bir değerlendirmesini yapıyor hem de yeni kuşaklara, “Nasıl mutlu olurum” sorusuna bir cevap bulmaları adına yol gösteriyor.

Sanay’ın günlerce süren görüşmelerinde sorduğu sorulara içtenlikle cevap veren Çığ, insanın yaşama sebebi ve kendisini geliştirme yolları hakkında kendi merceğinden ipuçları verirken, Türkiye ve toplumsal gelişmeye ilişkin olarak tespitlerini de aktarıyor.

“Ne büyük bir gurur, ne güzide bir şeref”

Tuhaf kitap etiketiyle çıkan kitabın Muazzez İlmiye Çığ tarafından kaleme alınan önsözü şöyle:

"1914 yılında doğmuşum. Hayata gözlerimi açtığımda Birinci Dünya Savaşı başlamış. Aynı yıl Atatürk yarbaylığa yükselirken, Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş açmış. Avusturya-Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand o dönemde hayata gözlerini yummuş. Yine, ne güzeldir; Orhan Veli ve Orhan Kemal gibi şahsiyetli edebiyatçılarımız da aynı tarihlerde doğmuş. Charlie Chaplin’in ilk sinema filmi aynı yıl vizyona girmiş. O tarihlerde İngiltere’de, Lordlar Kamarası tarafından ‘kadınların oy hakkı’ reddedilmiş.

Kulağa masal gibi geliyor, öyle değil mi?

Dile kolay: Dünyanın en uzun yaşayan insanlarından biriyim. Ne şanslıyım ki umudumu hep canlı tutarak, pişmanlıklardan azade bir ömür geçirdim. Hâlâ güzel bir konser, nitelikli bir tiyatro eseri ya da bir tablo karşısında heyecan duyuyorum. Sanat beni ilk günkü gibi heveslendirmeye devam ediyor, bilim keza öyle...

Bugün bilimde, teknolojide, sanatta ve daha birçok alanda son derece başarılı, ödüller alan insanlarımız, bilhassa da kadınlarımız var. Onlara bu yaşımda şahitlik edebilmek ne büyük gurur, ne güzide bir şeref.

İtiraf etmem gerekirse, artık bacaklarım beni eskisi gibi taşımıyor. Fakat beynim ve aklım, tıpkı üniversite yıllarımdaki gibi açık ve taze. Çok yaş alabilmemizin elbette genetik sebepleri vardır; bu tartışılmaz. Peki ya zihnimizin berraklığı ya da düşüncelerimiz öyle mi? Aklımızı kullanma biçimimiz ve hayata daha başka bir pencereden bakabilmemiz, bir o kadar bizim elimizde.

Bir şeyler değişecek, değişmek zorunda.

Peki biz ne yapacağız?

Elimizi taşın altına koyacak, sorumluluk alırken tereddütsüz olacağız.

İlkin kendimizi değiştirecek, kendi potansiyelimizin en iyisine ulaşmak için gayret göstereceğiz. Unutmayalım ki Avrupa’nın Rönesans’ta 400 yılda yaptığı ilerlemeyi biz 80 yılda yaptık. İnanıyorum ki er ya da geç, tekrar o eski güzel duygularımıza kavuşacağız.

Sevgili kızım Büşra ile birlikte yola çıkma ve bu kitabı oluşturma gayemiz de budur. Dilerim ki; deneyimlerim, yaşadıklarım ve birazdan anlatacaklarım, kendinizi keşfetme yolculuğunuzda size rehberlik etsin, zihinlerinize ışık tutsun. Açıkçası kendime verebileceğim daha büyük bir hediye yoktur.

“Yapmak istediğim hemen her şeyi yaptım”

Bu hayatta yaşayacağımı yaşadım, alacağımı aldım. Yapmak istediğim hemen her şeyi yaptım. Aklımda “keşke” diye bir şey kalmadı. Ne diyor Sumerliler? ‘Biliyorsun, neden öğretmiyorsun?” Benim de tüm mirasım öğretebildiklerimdir. Hâlâ gelip benden bir şey öğrenmek, almak isteyene kapım her zaman açık.

Hepinizden tek beklentim var: Yaşınız kaç olursa olsun, okumaktan ve yorumlamaktan vazgeçmeyin. Ne, neden olmuş, fikir edinin. Ne olursa olsun iyi düşünmekten feragat etmeyin. Koşullar sizi yoruyor, biliyorum. Yine de ölüm hariç her şartta, sizi mutlu edecek detayların gizli olduğunu bilin. Ve asla kin beslemeyin.

Hepinizi gözlerinizden öpüyorum."

“Kimse bunları bana sormadı kızım…”


Büşra Sanay

Kitabın, gazeteci Büşra Sanay tarafından kaleme alınan önsözü de şöyle:

“İstanbul’daki o ilk karşılaşmamızın üstünden yıllar geçti. Şimdi ise bu satırları, Muazzez İlmiye Çığ ile anlatacak uzunca hikâyesi olan biri olarak yazıyorum.

Muazzez Hanım ile Mersin’deki evinde yan yana gelmiş olduğumuz o anları, şimdi bambaşka bir yerden izliyorum: Hazırlıklarımı yapmaya başlamıştım, öyle heyecanlıydım ve öyle benzersiz bir his vardı ki kalbimde, içim içime sığmıyordu. Mersin’e doğru yola çıktım. Meslek hayatımda çok fazla insanla röportaj yapmıştım ama kimseyle, bir kitaba dönüşecek uzunca bir yolculuğa çıkmamıştım. Bu bir anlamda size, soru sorduğunuz insanın yaşamına bizzat tanıklık etmek fırsatı da veriyordu.

Bu hayatta, suya yazı yazmamanın ne kıymetli olduğunu ikinci kez tadıyorum. Ülkenin kıymetli, saygıdeğer insanı Muazzez İlmiye Çığ’la bir kitapta buluşmak müthiş bir duygu ve tecrübe kattı hayatıma. Bir asrı devirmiş güzide bir ömre tanıklık etmek, yaşama dair aktardığı deneyimlerini ilk ağızdan dinlemek, bir zaman tünelinin içinde, sayısız sahnenin ortasında gidip gelmek... Şüphesiz en önemlisi de nasıl yaşamak gerektiğini, yaşayışıyla hepimize örnek teşkil etmiş bir insandan duymak, tespit etmekti.

Cumhuriyet’in kuruluşu, savaşlar, değişen dünya, teknolojik devrimler, nesiller arasındaki farklılıklar, insanoğlunun tarih boyunca değişen yaşam algısı... O anlattı ben şaşırdım, o anlattı ben öğrendim.

“Hayatını değil, hayatı dinlemek için…”

Bu kitabı hazırlamaya başladığımız gün ve devamında bana söylediği şu sözü unutamıyorum: ‘Kimse bana bunları sormadı kızım...’ Zamanla sohbetimizden onun da hoşlandığını hissettim. Bu önemliydi. Dünyanın en uzun ömürlü insanlarından biri olmanın yanında kendini bilime adamış bir şahsiyetti Muazzez Hanım ve elbette konuşulacak çok fazla konu vardı. Bu kitap, Muazzez Hanım’ın hayatını dinlemek için değil, Muazzez Hanım’dan hayatı dinlemek için hazırlandı. Peki ama fark neydi? Hiç şüphesiz bir asrı devirmiş bilge bir ömrün, hepimize söyleyecek epey sözü vardı. Benim yaşımdayken ne yapıyor, ne hissediyordu? İnsan hayal kırıklığına uğradığı zaman nasıl refleksler göstermeliydi? Yanlışlardan dönmek için neler gerekliydi? Aile olmak ne demekti? Eğitimimiz ve meslek seçimlerimiz hayatımızı nasıl etkiliyordu? Bugünün insanı, bilhassa ilişkiler söz konusu olduğunda, en çok hangi hataları yapıyordu? Cevapların heyecanlı sorular doğurduğu bu kitapta, Muazzez İlmiye Çığ’ın hayattan öğrendiklerini anlamaya ve anlatmaya çalıştım.

Görüşmelerimiz boyunca, öğrendiklerini anlattığı sesinde, anlatırken uzaklara daldığı gözlerinde, mizacına anlam veren yüzündeki çizgilerde; bir asrı devirmiş güzide bir ömrün bütün inceliklerine tanık oldum.

Dilerim ki bu kitap, yaşamda yolunu arayan ve doğru kararlar vermek için çabalayan bizlere, dinlerken bana olduğu kadar rehberlik etsin, ne yapacağımızı bilemediğimiz anlarda yolumuza ışık tutsun, bizi yönlendirsin.”

Künye

Söyleşi:
Büşra Sanay

Anlatan: Muazzez İlmiye Çığ

Yayınevi:
Tuhaf Yayınları


Tür: Yaşamöyküsü/ Kişisel Gelişim

Yayın Direktörü: Gülşen İşeri

Editör: Gökçe Şenoğlu

Son Okuma: Saliha Ulusoy

Kapak Tasarım: Beyzanur Karabulut

Sayfa Tasarım: Beyzanur Karabulut

Sayfa Sayısı: 232

Birinci Baskı: Nisan 2023

Muazzez İlmiye Çığ kimdir?


Sümerolog, bilim insanı, tarihçi Muazzez İlmiye Çığ, 20 Haziran 1914’te Bursa’da dünyaya geldi. Ailesi Kırım göçmenlerinden olup babası Kırım’dan Merzifon’a, annesi de Kırım’dan Bursa’ya göç etti. 1919'da İzmir’de ikamet ederlerken, şehrin Yunan ordusu tarafından işgal edilmesi üzerine güvenli bir yer olan Çorum’a yerleştiler.

Çığ, Çorum’da ilkokula başladı. Ailesi Çorum’dan Bursa’ya taşınınca bu şehirdeki “Bizim Mektep” adlı özel bir okula devam etti. Bu okulda Fransızca ve keman dersleri de aldı.

1926 senesinde Bursa Kız Muallim Mektebi sınavını kazandı ve 1931’de mezun oldu. Öğretmen olan babası gibi öğretmenlik yapmak üzere Eskişehir’e atandı. Babası da Eskişehir’de öğretmenlik yapıyordu. Bu şehirde 4,5 sene çalıştı.

1936'da , Atatürk’ün emriyle kurulan A.Ü Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin Hititoloji Bölümü’ne girdi. Burada, Nazi yönetimindeki Almanya’dan kaçıp Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Hans Gustav Güterbock’tan Hitit dili ve kültürü, Prof. Dr. Benno Landsberger’den da Sumer ve Akad dilleri ve Mezopotamya kültürü dersleri aldı. Ankara Üniversitesi’nden 1940'ta mezun oldu ve İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Çiviyazılı Belgeler Arşivi’ne uzman olarak atandı.

1940’ta okul arkadaşı, Türk dili uzmanı, sanat tarihçisi ve tarihçi Kemal Çığ ile evlendi. Müzede çalıştığı 31 sene boyunca meslektaşı Hatice Kızılay ve Dr. Fritz Rudolf Kraus ile beraber burada bulunan Sumer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce tableti temizleyip sınıflara ayırarak numaralandırdı. 74 bin tabletten oluşan çiviyazılı belgeler belgeliğini oluşturdu. 3 bin tabletin kopyasını katalog yapıp yayımladı.

Muazzez İlmiye Çığ, İstanbul Arkeoloji Müzesi bünyesindeki Eski Şark Eserleri Müzesi’nde görev yaptığı süre zarfında burayı; Paris-Louvre Museum, Londra-British Museum, Berlin-Vorderasiatisches Museum gibi bir Eski-Önasya Dilleri Araştırma Merkezi haline getirdi. Almanya, ABD ve Finlandiya’dan gelen uzmanlarla Sümeroloji yayınları yaptı.

Münih’te 1957'de gerçekleştirilen Oryantalistler Kongresi’ne katıldı. Heidelberg Üniversitesi’nde 1960'da 6 aylık bir çalışma yaptı. Roma’da açılan Hitit sergisini 1965’te bu şehirden Londra’ya götürdü. Londra’da kısa bir süre kaldı ve çalışmalarını sürdürdü.

1972'de Arkeoloji Bölümü’nden emekliye ayrıldı. 1988’de Philadelphia’daki Asuroloji Kongresi’ne katıldı. Philadelphia Üniversitesi Müzesi Tabletler Bölümü Başkanı Prof. Kramer ile yaptığı çalışmalar ve araştırmalar sonucu Sumer edebiyatına yeni konular kazandırarak eksik olan bilgileri tamamladı. Türkçeye çevirdiği Kramer’in "Tarih Sumer’le Başlar" yapıtı 1990'da Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Kitabın çok ilgi görmesi üzerine 1993 senesinde çocuklar için Zaman Tüneliyle Sumerlere Yolculuk kitabını yazdı. İlerlemiş yaşına rağmen yeni yapıtlar üretmeye devam ederek Sumer ve Hitit kültürlerini tanıtan pek çok kitap yazdı.

Çalışmaları nedeniyle 2000'de İstanbul Üniversitesi tarafından “Fahri Doktor” unvanına layık görüldü. 2005 senesinde Osmaniye’nin Çardakköyü’ndeki Anadolu Kültür Araştırmaları Derneği tarafından kendisine ‘Özgür İnsan Ödülü’ verildi.

2007 senesinde, Vatandaşlık Tepkilerim adlı kitabıyla, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” savıyla yargılandı ve ilk duruşmada aklandı. Çığ’ın, "Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sumer’deki Kökeni" adlı eseri, Galatarasaray Rotary Kulübü tarafından İngilizceye çevrilip yayımlanarak Avrupa ve Amerika’daki üniversite kütüphanelerine dağıtıldı.

Muazzez İlmiye Cığ, davet edildiği bazı konferans ve organizasyonlar ile televizyonlarda da Sumer tarihi ve toplum sorunları hakkında konuşmalar yaptı. Yunan Mitolojisi’nin Sumerlerden alınmış olduğu iddiasında bulundu. "Sumerli Ludingirra" adlı kitabı 2004 senesinde İran’da basıldı.

Çok sayıda ödüle değer görülen Muazzez İlmiye Çığ, on yıllara yayılan çalışmaları sırasında anne olarak iki kız çocuğunu büyüttü. Halen 109 yaşında ve Mersin’de yaşıyor.

Büşra Sanay kimdir?


Dagu ve Büşra Sanay

1986'da , üç kardeşin ikincisi olarak İstanbul’da doğdu. Selçuk Üniversitesi Gazetecelik Bölümü’nden mezun oldu.

Cumhuriyet gazetesinde staj yaptı. 2009-2021 arasında CNN Türk haber merkezinde haber spikerliği görevini yürüttü. “Umut Çocukta” adını verdiği kampanyayla, Türkiye’nin her şehrinde ihtiyacı olan çocuklar için yardımlar topladı ve pek çok kütüphane kurulmasına önayak oldu.

Üzerinde uzun araştırmalar yaptığı "ensest" konusuna dair yazdığı 2018 yılında çıkan ilk kitabı, "Kardeşini Doğurmak / Türkiye’de Ensest Gerçeği" ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Ödülleri seçici kurulu tarafından, “Övgüye Değer Ödülü”ne layık görüldü. TEDx Alsancak’ta, “Kızlar Kardeşini Doğuruyor” başlıklı konuşmasıyla milyonlara ulaştı. Çikolata labrador Dagu’nun annesi.