12 Ekim’de gerçekleştirilecek HSYK seçimleri öncesinde hükümete yakın olmakla eleştirilen Yargıda Birlik Platformu’nun sözcülerinden, Ankara Cumhuriyet Savcısı Abbas Özden, YARSAV’ın ve Yargı-Sen’in ‘paralel yapı’ tarafından ele geçirildiğini öne sürerek “kendilerinin bu yapıyla mücadele etmek için oluşturulmuş bir birlik olduğunu” ifade etti.
Listelerinde toplumun farklı kesimlerinden adayların yer aldığını dile getiren Abbas Özden, yargıda 2 bin HSYK’da 9 cemaat mensubu olduğunu iddia etti.
Star gazetesinden Fadime Özkan’a konuşan Abbas Özden’in söyleşisinden satır başları şöyle:
12 Ekim’de yapılacak HSYK seçimlerine az kaldı. Dört ay önce kurulan Yargıda Birlik Platformu da aday listesini açıkladı. Söyler misiniz Platformun bileşenlerini bir araya getiren temel motivasyon nedir?
Platformu oluşturanlar paralel yapının yargıdaki varlığından önceden haberdar olan ve bununla mücadele eden insanlar. Örneğin ben, Ergenekon soruşturmasındaki hukuka aykırılıklarla ilgili tahkikat başlattığım için soruşturma geçirmiş, yine o yapının devreye girmesiyle disiplin cezası almış biriyim. İlhan Cihaner olayı ortada. “Bu zihniyet bir savcıyı odasından alıp cezaevine kadar götürüyor. Usulleri hiçe saydığınızda bu zihniyet yarın sizi de, Bakanı da, Başbakanı da Meclis’ten alır cezaevine götürür” diyoruz biz 2009’dan beri. Biz paralel yapının yargıdaki yapısını iyi biliyoruz. Birey olmayan bir mensubiyet yapısı bu. O yüzden bunun dışında kalan, özgür iradeye sahip herkesi bir araya getirmeye çalıştık Yargıda Birlik Platformunda. İdeolojileri ne olursa olsun. Yeter ki kişi olsun, özgür bir kişi olsun.
- Toplumdaki ve yargıdaki çoğulculuk, bu “birlik” vurgusunun hakkını verecek şekilde yansıdı mı peki platforma? Kimler var YBP’de?
Bakın biz yargı bürokrasisinde çoğulcu ve katılımcı bir yapı oluşursa yargıda birlik ve beraberliğin olacağına, bu yapıyla da mücadele edilmesi gerektiğine inandık. İnsanlar muhafazakâr olabilir, sosyal demokrat olabilir, milliyetçi olabilir, başka görüşe, yaşam biçimine sahip olabilir, önemli olan özgür birey olmaktır. Kişi bireyse eğer o kişide vicdan olur, hukuk olur ve kendi bilgisi liyakatı içinde hareket eder. Ama birey olmayınca belli bir mensubiyet adına hareket eden bir yapı varsa, kişi bir zümre adına hareket ediyorsa orada sorun başlıyor. Korkulması gereken şey bu. Buna karşı birlikte hareket edebilmek çok önemli elbette. Platformda da sosyal demokrat arkadaşlar, Alevi, milliyetçi, dindar arkadaşlarımız var.
Aleviyim ve ‘birlik olalım’ diyorum
- Yargıda Birlik Platformundaki bu çoğulculuk aday listeye aynen yansıdı mı?
Kesinlikle. Bizim amacımız birlik beraberliği sağlamak, yargıya güveni yeniden tesis etmek. Yargıya güven çok düşük. Bunu görüyor ve inanın çok üzülüyoruz. Ben 14 senedir Ankara adliyesindeyim. Herkesi tanırım. Herkes de beni tanır. Birileri Abbas Özden deyince “aa sosyal demokrat, aa Alevi” diye niteler ama benim ne kadar hukukun içinde kaldığımı, yaptığım işleri, taraflı davranmayacağımı da bilir, olumsuz bir şey söylemezler. Önemli olan saygınlıktır. Siz yargıyı birleştiremez, süründüğü yerden kaldıramazsanız yargının bağımsızlığından da tarafsızlığından da bahsedemezsiniz.
- Yargıda Birlik Platformu’nun Bakanlıkla nasıl bir ilgisi alakası var Abbas Bey?
Biz milliyetçi, muhafazakar ve sosyal demokrat kanatlardan oluşuyoruz ama bireyi esas alıyor, özgür bireylerden oluşuyoruz. Sorunuza sebep olan şey, birilerinin içimizdeki muhafazakârları Bakanlıkla ilişkiliymiş gibi yansıtmaya çalışmasından. Ama elbette toplumumuzu tanıyoruz, gerçekçi olmak lazım. Mesela yargıda paralel yapının bin 500 kişilik bir odak birimi varsa bir de çekim alanı vardır. Bunun kırılması için mutlaka bir karşı çekim alanının oluşması lazım. Yani içimizdeki muhafazakar kesimi Bakanlık olarak okuyan ve bunu önemseyen varsa da bunun paralel yapının ağırlığını kırmak için önemli olduğunu reddedecek değiliz. Kaldı ki Bakanlık yargı bürokrasisi dışında değildir. HSYK sicil ve atama yapar, onun dışındaki her şey Bakanlık tarafından yapılır, maaşlarımızın ödenmesinden adliye düzenine kadar. Yürütme dışımızda değildir.
Liste dayatılmadı, biz yaptık
- Bu listede Bakanlığın gölgesi var mı?
Platformu oluşturup da hakim ve savcı arkadaşlarımızı ziyarete başlayınca bize en fazla yöneltilen eleştirilerden biri şuydu: “Bağımsızız diyorsunuz ama yarın adaylar belirlenirken Bakanlık diretecek, kendi adamlarını listeye koyacak, siz de boşuna uğraşmış olacaksınız” diyorlardı. Biz hep “hayır öyle olmayacak göreceksiniz” diyorduk. Dediğimiz gibi oldu. Kurulurken ister istemez bir samimiyet sorgulamasına girdik tabi ama hep aksini tecrübe ettik. Ben en başından, kişisel ikbal peşinde koşmadığımı, aday olmayacağımı belirttim. Sonraki süreçler de aynen böyle işledi. Teamül yoklaması yaptık, çoğulcu bir seçici kurul oluşturduk. 3’er değil 6’şar aday önerildi. Liste öyle çıktı. Seçici kurulun teamüllere göre seçtiği bir liste bu, asla dayatılan bir liste değil. Süreci takip eden platformdaki herkes bunu bilir.
- Platformun iki listesinde de sadece birer kadın aday var! Yargıda kadın-erkek oranı hiç öyle değildir oysa! Niye böyle oldu?
Haklısınız, bu bizi de rahatsız ediyor aslında. Platformda da tartışıldı, Sayın Başbakanımız da “listede daha fazla kadın aday görmek isteriz” dedi. Dört aylık çalışmada ancak bu kadarı oldu, tüzel kişiliğe dönüştüğümüzde inşallah farklı olacak. Çok sayıda kadın meslektaşımız geliyor.
Listemiz paralelden yana tertemiz!
- Peki, bu listede kendini gizlemiş paralel yapı mensubu kimse olmadığından emin misiniz? Biliyoruz ki bu yapının en temel özelliği, mensuplarının işaret gelene dek kendini çok iyi gizlemesi, araziye uyum sağlamasıdır. Bu listedeki her isimden emin misiniz?
Sosyal demokrat kesimin adayları tanıdığımız güvendiğimiz arkadaşlar. Kesinlikle paralel değiller. Milliyetçi kesimden arkadaşlar da değiller, biliyoruz. Ramazan Kaya var mesela arkadaşımız, Metin Yandırmaz var. Muhafazakâr kesimdeki arkadaşlar da bize bu yapıyı iyi tanıdıklarını, zaten mağdur olduklarını ve aday gösterirken çok dikkatli davrandıklarını söylediler.
Sosyal demokratlardan blok oy çıkacak
- Listedeki herkes tehlikenin farkında mı?
Amaç o zaten yoksa bizimle olmazlardı. Sosyal demokratların yüzde 70’i Alevi’yse yüzde 90’ı ya sicili bozulmuş hal kâğıdından ya disiplin soruşturması geçirmiş mağdur olmuş insanlar. Sosyal demokrat arkadaşlardan göreceksiniz blok oy çıkacak. Kaybedecekleri bir şey kalmadı çünkü.
- Bu listedeki adaylar ve platform açısından paralelle mücadele mi, özlük hakları mı, mesleğin saygınlığı mı daha önceliklidir?
Biz diyoruz ki, bir zümre yargı bürokrasisine hâkim olmamalı. Paralel yapının yargıdaki hâkimiyetini biliyoruz. Haksız atamalar yaptı, insanları hedefsizleştirdi. Ankara’daki veda yemeklerini hep ben organize ederim. Son dönemlerde artık yaş haddi değil tahammül haddinden emekli oluyor insanlar. Çok genç emeklilikler oldu inanın. Paralel yapıya mensup değilseniz başarılı olmak, çok çalışmak hiç bir şeyi değiştirmiyordu. 12 Eylül dönemindeki gibi koridorlarda birbirimize laf atacak hale gelecektik neredeyse. Biri bir yere getirildiğinde liyakattandır demeyi bırakmıştık. Bu bizi moral olarak da çok düşürdü. Yerde sürünen yargının üzerinden herkes istediği hesabı görür. Oysa yargı bir ve güçlü olsa bu olabilir mi? Yargıda Birlik Platformu’nu işte bunun için, yargıyı ayağa kaldırabilmek için kurduk.
Platform birliği sağladı bile
- Listeniz bunu mu sağlayacak?
Sağladı bile. Platformu kurduğumuzdan beri farklı düşüncelerden insanlar yan yana geliyor kaynaşıyor. Önceden kötü şeyler oluyordu. Birbirlerinin insan olduğunun, hakim ve savcı olduklarının farkına bile varamıyordu arkadaşlar. Birlik olmak bir ihtiyaçtır. Geçen gün aday tanıtım toplantımız iki saat sürdü ama kimse o alanı terk etmedi. Üç saatten fazla oturdular kaynaştılar.
Cemaat YARSAV’ı da YARGISEN’i de ele geçirdi
-Siz YARSAV’ın ve Yargı-Sen’ın kurucularındansınız ama şimdi buradasınız. Niye?
Çok basit, YARSAV kurulduğu günkü noktada değil çünkü. Bunu Yarsav Başkanı Murat Aslan da sordu platformu kurarken. Dedim ki “demek ki oradaki üye ve yönetim yapısını gözden geçirmek lazım”. Cemaat Yarsav’ı ele geçirdi çünkü. Son Yarsav genel kurulunda biz kurucular bile yönetim kurulu aday listedeki 13 kişiden 8’ini tanımıyorduk. Yeni üyelerin yüzde 60’ı 70’i paralel. Kurucu arkadaşlar dedik ki “Madem biz guguk kuşu gibi kendi yuvamızdan atılıyoruz, şöyle yapalım, iki kişi ekleyelim listeye, hiç değilse tanıdığımız kişiler çoğunlukta olsun”.
Başkana söyledik. O “ben listemi değiştirmem ama siz ekleyin, seçtirebilirseniz de seçtirin” dedi. Biz de ekledik, ilan ettik. Ömer Eminağaoğlu dedi ki, bu iki kişi bizim adayımızdır. 580 civarında üye katılımı oldu o gün ve biz sadece 130 oy aldık! 450 kişi bizimle hareket etmedi! Dedik ki “durum netleşti biz bu kadarız”. Hal böyleyken Yarsav’ı nasıl muhatap alabilirsiniz? Cemaat çıkıyor karşınıza! Eminağaoğlu ile Yargısen’i kurarken de böyle oldu.
- Anlatır mısınız ne oldu?
Aynı toplantıda yönetim-denetim kurulları için yeterli sayıya ulaşamadık. Sonra anons yaptık “Arkadaşlar sendikanın tüzüğü imzaya açıldı, İmzalamak isteyenler dışarı çıkabilir” diye. Sonra dışarı bir çıktık, inanın beş koldan kuyruk oluşmuş! Toplantıya katılan ama kendi listelerini deldirmemek için o iki kişiyi onaylamayan paralel yapıya mensup 450 kişi Yargısen tüzüğünü imzalamak için sıraya girmişler! Duruma uyandık ve tüzüğü resmen kaçırdık! Yoksa sendika daha kurulmadan paralel yapının eline geçmiş olacaktı. Bugün ne kurarsanız kurun, birkaç günde toplu kayıtla orayı ele geçirirler. Çok örgütlüler. Yarsav’ın da Yargısen’in de durumu budur.
- Yarsav ile cemaatin işbirliği yaptığı, ortak liste çıkardığı iddiasına ne diyorsunuz?
Listedeki beş kişiyi tanıyorum, cemaatten değiller ama altısı için bunu diyemem. Yarsav’ın başındaki Murat’ı sevsem de kefil olmam. Tanımıyorum çünkü. Başka etik sorunlar da var Yarsav aday listesinde. Dört kişi Yarsav yöneticisi, üç kişi sendika yöneticisi. Şimdi bu etik midir?
- Paralel yapının yargıda hâlihazırda ne oranda mensubu var?
Seçmen arasında yüzde bir, yüzde bir buçuk gibi oyları varsa da bunun yargıya yansıması çok daha fazladır. Yüzde 25-30’larda olduklarını düşünüyoruz. 3500-4000 civarında cemaatçi var deniyor ama bence sayı 2000 civarıdır.
- HSYK’da ne kadar olduklarını düşünüyorsunuz?
En az 9 kişi tavrını açıkça ortaya koyuyor zaten. Çekinmiyor, tutumlarıyla biz beraber hareket ediyoruz diyor. Gerçi gerek adliyede, gerek platform çalışmaları için dolaşırken bize açıkça “biz cemaatiz” diyenler de oldu ya neyse. Erzurum’da bir kadın arkadaşımız çıktı, “Öğrenciliğimden beri onlarlayım. Savcılığımı onlar sağladı. İlk maaşımı onlara verdim. Kurban kestim, daha sonra da her ay ödemelerimi yaptım” dedikten sonra karşı masada oturan birkaç kişiye hitaben “ama yeter arkadaşlar ben her zaman sizinle birlikte olmak zorunda değilim, düşün yakamdan” diye de yakındı.
- 12 Ekim’de diyelim ki umulan olmadı, sizin listeniz değil paralel yapının listesi ipi göğüsledi. Ne olur?Allah korusun de önce ona.
Biz şuna inanıyoruz: “Hiçbir devlet böyle bir yapıya izin veremez, biz istiyoruz demokratik yollarla çözülsün. Daha önce çekim alanına girdiği için ya da bir başka nedenle bu yapıya oy verenler sonra pişman oldular, elim kırılsaydı diyenler var”. Biz bu yapının kazanamayacağına inanıyoruz.
- 30 yıldır savcısınız anlatır mısınız; Cemaat hakim savcılar üzerinde nasıl tahakküm kuruyor? Her hikaye öğrenci evinden başlıyor olamaz?
Cemaat 30-40 yıldır eğitime önem veriyor. Çocukları alıp burs verdiler, evlere yerleştirdiler, yurt dışına gönderdiler. Zeki çocukları özellikle prens olarak yetiştirdiler, birkaç dil öğrenmesini sağladılar. Halen YARSAV’ın yönetiminde olanlar var, iyi biliyorum. Ayrıca kullanabilecekleri türden zayıf karakterli, muhakemesi zayıf, sorgulayamayan ama bu yapıya sorgusuz sualsiz hizmet edebilecek insanları seçtiler. Bunları biliyor, atamaları da buna göre yapıyorlar. Vakti gelince o kişiler verilen talimatları harfiyen uygulamak zorunda kalıyor.
Hakim savcıları korkutuyorlar
- Bu sadece vefa duygusu mu, başka etkenler de giriyor mu devreye?
Korkuyor tabi insanlar. Sicilleri, atamaları... Belki de aile sırları. Cemaate “yeter artık yakamı bırakın” diyen arkadaş “hemen ertesinde iki müfettiş geldi” diye anlatıyor. “Geldiler ve bir tutanakta yanlışlıkla önce Ahmet yazılan bir ismi silip Mehmet diye düzelttiğimiz için hakkımda resmi evrakta sahtecilikten hakkımda soruşturma başlattılar” diyor.
- Paralel yapının hakim ve savcıları tahakküm altında tutabilmek için özel hayat kasetleri vesaire gibi şeylerle tehdit ettiği şeklinde haberler yansımıştı medyaya. Doğruluk ve yaygınlık oranı nedir?
Var idiyse de yüksek yargıdaki insanlar için söylendi o. Ellerinde hazır edilmiş böyle bir görüntü varsa mutlaka kullanmışlardır. Bu adamın illa cemaatten olması gerekmez ama bize hizmet etsin, sözümüzden dışarı çıkamasın demişlerdir. Cemaat dışındakiler için uygulanan bir yöntem bu.
- Paralel yapının sistemi nasıl işliyor işledi peki yargıda?
Hukuku suistimal ettiler. Hakim savcıdan tutun, teknik ekipten tutun hizmetlisine kadar her yere cemaatçileri doldurdular. Korkunç bir yapılanma oluştu. Önce sistemi ele geçirdiler, sonra o kurum, o makam için öngörülen yasal anayasal her türlü koruma ve güvenlik tedbirlerini örgüt adına kullandılar. Bugün yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi dedikleri şey aslında örgütü koruma amaçlı. Yargıyı yargıcı değil örgütü korumaya çalışıyorlar.