Çevre

Yangınların önüne geçilebilir mi, hasar nasıl azaltılır?

31 Temmuz 2021 15:00

Batu Bozkürk

28 Temmuz Çarşamba günü Antalya'nın Manavgat ilçesinden gelen görüntülerle yangınlar Türkiye'nin gündemine girdi. Bölgede henüz kontrol altına alınamayan alevler beş kişinin yaşamını yitirmesine sebep oldu. Bunun yanında onlarca hayvan hayatını kaybetti, evler yandı, ağaçlar kül oldu.

Antalya'nın ardından Muğla'dan, İzmir'den, Adana'dan ve pek çok şehirden de benzer haberler geldi. Peki, Türkiye'nin yangın karnesi nasıl? Yangınların sayısı yıllar geçtikçe artıyor mu?

2020'de son 13 yılın zirvesi görüldü

Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye'de 2020 yılında 3 bin 399 orman yangını çıktı, 20 bin 971 hektar alan zarar gördü. Bu, son 13 yılın zirvesi olarak kayıtlara geçti.

2021 yılının mevcut verileri henüz açıklanmadı. Ancak yangın ekolojisi uzmanı İsmail Bekar'a göre yangınların haberlerde sıkça yer alması, yangın sayısının arttığı anlamına gelmiyor. Bekar, "Yangınlar dün de vardı, geçen sene de vardı. Şu anda bu gündem olduğu için çok ciddi bir şekilde haber yapılıyor ve insanlar da bir anda her yerin yandığını zannediyor" dedi.

Yangınlar neden çıktı?

Çıkan yangınların nedeni de tartışma konusu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan araştırmaların sürdüğünü, sabotaj dahil bütün ihtimallerin üzerinde durulduğunu ifade etti.

İklim ve su politikaları araştırmacısı Gökçe Şencan, yaz mevsiminde Akdeniz iklimi görülen bölgelerde yangınların olağan olduğunu belirtti. İsmail Bekar da Akdeniz'de sıcak ve kurak havalarda en ufak bir kıvılcımın büyük yangınlar doğurabileceğini aktardı. Bu nedenle, "Bu kadar yangın çıkıyorsa kesin sabotajdır" yaklaşımının doğru olmadığını ifade etti.

Söndürme çalışmalarına yönelik eleştiriler

Yangınlar büyüdükçe "Yangın söndürme araçları yeterli mi?" sorusu sıkça soruldu. Özellikle 2019 yılında kayyum atanan Türk Hava Kurumunun (THK) uçaklarının müsait durumda olmasına rağmen kullanılmadığı iddiası muhalefet temsilcileri tarafından dile getirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "THK'nın şu anda elinde buralarda rahatlıkla kullanılabilecek uçak yok" yanıtını verdi.

Tarım ve Orman Bakanlığı, yangınlara altı uçakla müdahale edildiğini bildirdi. Bu sayının Akdeniz iklimine sahip pek çok Avrupa ülkesine göre az olması eleştirilere neden oldu. Bakanlık bunun ardından, uçaklara ek olarak 45 helikopterin söndürme çalışmalarında kullanıldığını, bunların kapasitesinin uçaklarla aynı olduğunu paylaştı; "45 uçağımız var diyebiliriz" ifadesini kullandı.

Yangınların hasarı azaltılabilir miydi?

İsmail Bekar teçhizattan bağımsız olarak, sahadan ve diğer uzmanlardan aldığı bilgilerden hareketle söndürme çalışmalarının yeterli olduğunu düşündüğünü söyledi. Ülkede yaz mevsiminde pek çok bölgede yangınların çıktığını ancak bunların büyümeden ve kamuoyunun haberi olmadan söndürüldüğünü aktardı.

Gökçe Şencan ise yangınların hasarını azaltabilmek için devletin toplumu yangınlara hazırlaması gerektiğine vurgu yaptı. Bu hazırlıklar içerisinde yangın sezonuna yönelik bilgilendirme, tahliye planlarının oluşturulması, yapılmaması gerekenlerin hatırlatılması gibi maddeler yer aldı.

Yangınları önlemek mümkün müydü?

Peki, yangınların hiç çıkmamasını sağlamak mümkün müydü?

İsmail Bekar bunun mümkün olsa bile doğru olmayacağını söyledi. Bekar iklimde bulunan canlıların yangınlarla adaptasyon geçirdiğini, örneğin bazı bitkilerin sıcaklık şoku yemeden tohumlarının yeşermediğini anlattı. Yüz binlerce yıldır yangınların çıktığını ve bunun süreceğini aktaran Bekar, "Biz tedbir alarak bir, iki, belki beş sene yangınları önleriz. Ancak beş senenin sonunda öyle bir yangın çıkar ki aylarca söndüremeyiz" dedi. Bu yüzden yangınları önlemekten ziyade kontrol altına alma gerekliliğinin altını çizdi.

"Ağaç dikmek faydalı olmayabilir"

Yangınlarla birlikte başta TEMA Vakfı ve Ankara Büyükşehir Belediyesi olmak üzere pek çok kurum ve kuruluş yanan ormanları yeniden yeşertmek için fidan dikme kampanyaları başlattı. Özellikle TEMA Vakfı'nın çağrısı sosyal medyada büyük ilgi gördü.

Her iki uzman bu kampanyaların iyi niyetle başlatıldığını aktarsalar da kontrolsüz bir şekilde ağaç dikiminin ekolojiye zarar verebileceğine dikkat çektiler. Bekar, "Biz orayı kendi haline bıraktığımızda o zaten eski haline dönecek. Mesela bugün yanan yerlere bir sene sonra gidin. Orada yeşillenmeyi, çimlenen tohumları göreceksiniz" dedi. Şencan da benzer şekilde, "Her ormanın kendi bitki örtüsü, kendi ekolojisi var. Fidan dikiminin dikkatli yapılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.