Sözcü yazarı Can Ataklı, iktidara yakın gazetelerin Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş'un "Suikastlar, canlı bombalar devam edebilir. Arkasındaki güçlerle Türkiye'nin güçlü bir şekilde yoluna devam etmesini engellemek istiyorlar" ifadesini "gaf" olarak nitelendirdiklerini öne sürdü. Ataklı, "Yandaş medya bu sözleri görmezden gelmeyi tercih etti. Dün baktığım yandaş gazetelerde haber neredeyse hiç yoktu. Yandaşların en irisi Sabah, Kurtulmuş'un sözlerini iç sayfada tek paragraf olarak yayınlamıştı" diye yazdı.
Can Ataklı'nın "CHP Anayasa Mahkemesi'ne gitmemeli" başlığıyla yayımlanan (26 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Türkiye'nin demokratik parlamenter rejimi “tek adam rejimine” dönüştürecek anayasa değişikliği Meclis'ten geçip Cumhurbaşkanı'nın onayına sunuldu. Erdoğan dün Madagaskar'dan “Hiç zaman kaybetmeden imzalayacağını” açıkladı.
Tahminler 9 Nisan Pazar günü referandum için sandık başına gideceğimiz yönünde.
CHP ise teklifin onaylanmasıyla birlikte Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağını açıkladı.
CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne hangi hukuki gerekçelerle başvuracağını bilmiyorum.
Teklifin Meclis'ten geçmesi sırasında o kadar çok hukuksuzluk ve demokrasiye aykırı olay yaşandı ki aslında CHP ne dese haklıdır.
Ancak kişisel olarak böyle bir aşamada CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne gitmesini doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum.
Çünkü öncelikle, artık ortada Anayasa Mahkemesi diye bir şey kalmadı. Neredeyse tamamı Erdoğan'ın belirlediği kişiler. Anayasa Mahkemesi artık bir yasanın anayasaya aykırı olup olmadığına bakmıyor, baktığı şu: “Bunu saray istiyor mu, istemiyor mu?”
Bu durumda CHP ne kadar haklı hukuki gerekçelerle başvurursa başvursun Anayasa Mahkemesi'nin bunu haklı bulması mümkün değil.
AKP ısrarla ve sürekli olarak “Bırakın halk karar versin, milletten niye korkuyorsunuz, her zamanki gibi milli iradenin tokadını yemekten kaçıyorsunuz” propagandası yapıyor. Konu artık halk oylamasına kadar geldiğine göre bunu mahkemeler yoluyla önlemek yerine bütün gücü halkı ikna etmeye vermek bana göre en doğrusudur.
Diyelim ki Anayasa Mahkemesi bütün tahminlerin aksine “iptal” kararı verdi. Bu konu kapanmayacak. İktidar ve yandaşları “CHP yine dolambaçlı yollarla milli iradenin önüne geçti” propagandası yapacak ve bir yıl sonra aynı teklifi tekrar gündeme getirecektir.
Bu durumda, şu anda AKP'li olup da “Bu kadar yetki de fazla” diye düşünen kesimler de bilenecek ve kesin biçimde “evet” diyecektir.
Oysa işin doğrusu AKP'yi artık sandıkta yenmek ve Türkiye'yi götürülen uçurumun kenarından çekip almaktır.
Şuna inanıyorum ki yapılacak bir referandumda “Hayır” oyları çok daha fazla çıkacaktır. AKP'nin bütün beyin yıkama ve algı yaratma operasyonlarına, devletin bütün gücünü kullanacak olmasına, her türlü hile, oyun, baskı, yıldırma, tehdit ve şantajlarına rağmen bu halkın vicdanı, ahlakı, namusu ve feraseti ağır basacaktır.
CHP Anayasa Mahkemesi'ne gidip “ters algı” oluşturmak yerine şu andan itibaren sadece ve sadece “Hayır” oyları için çalışmaya başlamalı ve bunu başaracağına gerçekten inanarak gece gündüz demeden herkese ulaşmalıdır.
"Şeytana uyma hayır de"
Bazen herkesle birlikte tepki gösterdiğiniz bir konuda biri o kadar güzel bir saptama yapar ki, “benim niye aklıma gelmedi” diye hayıflanır, açıkçası kıskanırsınız.
Saray ünlüler arasında bir kampanya başlatmış. Cumhurbaşkanının kardeşinin ortağı futbolcu Rıdvan Dilmen'in başını çektiği bu kampanyada ünlü futbolcu ve şarkıcılar “Güçlü Türkiye için ben varım, evet diyorum” videolarını paylaşıyorlar.
Sosyal medyada “lehte‐aleyhte” bir anda günün konusu haline gelen bu kampanyaya karşı en güzel eleştiriyi CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan göstermiş.
Biliyorsunuz Rıdvan'ın futbolcu olduğu dönemdeki lakabı şeytandı.
İşte Tuncay Özkan buradan hareketle “Şeytana uyma, hayır de” demiş gece attığı bir twitte. Bayıldım. Hatta Rıdvan bile bayılmıştır.
Bu arada daha dün “Bizim sanatçılarımız hayır diyebilecek mi?” diye sormuştum. Daha siz yazıyı okumadan “baskıcı bir kampanya” başlattı bile yandaş ünlüler.
Hayır demeyi cesaretle dile getiren ilk sanatçı Meltem Cumbul oldu. Bazı sanatçılar ise açıkça “hayır” demediler ama twitter hesaplarından Atatürk fotoğrafı paylaşarak bir anlamda tavır koydular.
Yandaş medya Kurtulmuş'un sözlerini 'gaf' olarak niteledi
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un “Referandum sürecinde suikastlar ve bombalamalar sürecek ama halkımız evet dedikten sonra hepsi bitecek” şeklindeki sözleri hâlâ tartışılıyor.
7 Haziran‐1 Kasım sürecini hatırlayanlar “İktidar terörü kontrol mu ediyor” kuşkusunu dile getiriyor.
Kurtulmuş'un sözleri çeşitli gazete ve televizyonlarda geniş yer aldı.
Ancak yandaş medya bu sözleri görmezden gelmeyi tercih etti.
Dün baktığım yandaş gazetelerde haber neredeyse hiç yoktu.
Yandaşların en irisi Sabah Kurtulmuş'un sözlerini iç sayfada tek paragraf olarak yayınlamıştı. Haberde “Evet çıktığında terör bitecek” sözleri ise hiç yoktu. Sadece “terör artabilir ama tedbirimizi alıyoruz” ifadesi verilmişti.
Öyle sanıyorum ki Kurtulmuş'un bu sözleri “referandumun aleyhine işleyecek bir gaf” olarak nitelenmiş iktidar tarafında.
Boğaz Köprüsü'ndeki tümsek giderildi
Bundan 15 gün kadar önce İstanbul Boğaz Köprüsü'nde küçük ama tehlike yaratan bir tümsekten söz etmiştim.
Anadolu Avrupa geçişinde köprü ayağını hemen geçtikten sonraki bir bağlantı noktasındaki üç dört santimetre yüksekliğindeki tümseğin bir gün kazaya yol açabileceğini belirterek “Çünkü özellikle bu noktayı bilen metrobüs sürücüleri hafif sola kıvırıyor bu da tehlike yaratıyor” demiştim.
Araya uzun kar yağışı ve kötü hava koşulları girdi. Her geçişimde “Keşke bu uyarıyı dinleseler” diye düşünüyordum.
Önceki gün aynı noktadan geçerken gördüm ki o tümsek giderilmiş.
Artık benim yazımı görüp mü yaptılar yoksa zaten görmüşlerdi de programa mı alamamışlardı bilemem. Sonuçta Karayolları'na teşekkür ederim. Benim yazımdan görüp de yaptılarsa bir kere daha teşekkür ederim.