Kültür-Sanat

Viyana Filarmoni 'Leylim Ley'i çaldı mı?

Viyana Filarmoni Orkestrası, 1 Ocak 2012 tarihinde Müzik Dostları

11 Ocak 2012 02:00



Viyana Filarmoni Orkestrası, 1 Ocak 2012 tarihinde Müzik Dostları Derneği’nin Altın Salonu’nda verdiği geleneksel ‘Yeni Yıl Konseri’nde ‘Leylim Ley’ çaldı mı çalmadı mı? Geçen hafta, sosyal medya dahil çeşitli platformlarda üzerine spekülasyon yapılan konulardan biri de buydu.
Hemen herkes kulaktan dolma bilgilerle, Viyana Filarmoni’nin adet olduğu üzere valsler, polkalar çaldığı yeni yıl konserinde Zülfü Livaneli’nin ‘Leylim Ley’ini de çaldığını sandı durdu. Görüşü alınan Livaneli, ‘Bu icranın kendisi için de sürpriz olduğunu, haber verilseydi daha iyi olacağını’ söyleyip eklemiş: “Viyana Filarmoni’nin yorumunu ilk kez duydum. Daha önce duysaydım izin vermezdim. Arabesk gibi çalmışlar. İbrahim Tatlıses yorumlayabilir, o onun üslubu. 


Olayın perde arkası 

Fakat, Viyana Filarmoni’nin bu yorumu yanlış.” Okuyunca gülsem mi ağlasam mı bilemedim! Livaneli gibi ciddi bir müzik adamı işin aslını astarını araştırmadan neden böyle demeçler verir ki?
Halbuki olayın özü şu: Viyana Filarmoni Orkestrası’nın Yeni Yıl Konseri’nin TV yayınını onlarca ülkeye servis eden ORF Televizyonu, konserde verilen arayı fırsat bilip, Avusturya ve Viyana’yı tanıtan görüntüler eşliğinde hafif müzikler yayımlar. Bu yılki konser arası gösteri için The Philharmonic grubu seçilmişti. Beşi Viyana Filarmoni, biri Berlin Filarmoni, biri de dışarıdan katılan piyanistin oluşturduğu bu yedi kişilik oda müziği topluluğu, Werner Boote’nin yönettiği ‘Havada Müzik’ (Musik in der Luft) adlı küçük ve son derece yaratıcı bir gösteri sundu, dünya üzerindeki on milyonlarca insana. Boote, müziğin tinselliğinden etkilenip Viyana semalarında uçmaya başlayan şehir insanlarını konu alan bu gösteriyi, Rene Magritte’nin ‘Golconde’ adı tablosuna bakarken tasarladığını söylüyor. Şostakoviç’in ünlü ‘Vals’inden Rodrigo’nun ‘Aranjuez’ine kadar pek çok ünlü ezginin arz-ı endam ettiği bu estetik potpuride bir bölüm de ‘Oryantal Süit’ adıyla Doğu ezgilerine ayrılmıştı. İşte tam burada, The Philharmonics üyeleri yalnızca ‘Leylim Ley’i çalmakla kalmadı, ‘Çadırımın üstüne şıp dedi damladı’ ve ‘Kasap Havası’nı da özgün aranjmanlarla seslendirdi.
Medyatik bir yanıltmaya kurban gittiğini düşündüğüm Livaneli’nin, her yıl ağırlıklı olarak, Strauss ailesinin valsleriyle polkalarının resmi geçidine dönüşen ve Avusturya kültürüne dahil olmayan pek az şeyin yer almasına müsaade edilen bu şovda ‘Leylim Ley’in senfonik versiyonunun çalınması ihtimalini düşünebilmiş olmasına pek şaşırdım doğrusu. Haberlerde geçen bir ayrıntıya daha takıldım. Livaneli’nin eserlerinin senfonik versiyonlarını seslendiren orkestralar arasında Berlin Filarmoni de sayılmış ki bu bilgi doğru değil. Almanya’nın saygın orkestralarından Deutsches (Alman) Senfoni Orkestrası, Berlin Filarmoni’nin konserlerini verdiği Philharmonie adlı salonda 28 Kasım 2008 tarihinde Leo Hussain yönetiminde seslendirmişti Livaneli’nin senfoni orkestrasına uyarlanan popüler eserlerini. Bunların, Türk kamuoyunun, parayla eser çaldırmanın mümkün olmadığı prestijli senfonik orkestraları yakından takip etmemesini fırsat bilerek girişilen dezenformasyon faaliyetleri olduğuna inanmak istemiyorum ama bu tip örnekler iyi niyetimi muhafaza etmemi her geçen gün zorlaştırıyor. 


TRT Radyo 3 bildiğini okuyor 

TRT Radyo 3’ün altının nasıl da oyulduğunun örneklerini bu sütunlarda son birkaç aydır yazıp çiziyoruz. Değişen hiçbir şey yok. TRT İstanbul Radyosu yönetimi bildiğini okumakta diretiyor. Birkaç hafta önce, insafsız bir programcı kıyımının altına imza attığını duyurduğumuz kurum son olarak iki skandal karara daha imza attı. Kurumun saygın spikerlerinden Saadet Baykal’ın hazırladığı, Portekiz’in dünyaca ünlü fado müziklerinin tanıtıldığı, bu yılın Sedat Simavi Ödülü’nü alan ‘Portede Hüzün’ adlı program, “Bu fado denen müzik Kasımpaşa müziğine benziyor” gibi tuhaf bir gerekçeyle yayından kaldırılıyor. Radyo 3’ün, Donizetti ve Sedat Simavi ödüllerini üst üste kazanan ünlü çocuk programı ‘Arkadaşım Müzik’ ise ‘pahalı olduğu’ gerekçesiyle, yaratıcısı, metin yazarı, kısacası her şeyi konumundaki dış yapımcı Gaye Çağlayan’ın elinden acımasızca alınıp, Radyo 1 için bu programı daha ucuza yapabileceğini yönetime beyan eden (Aynı zamanda orijinal programı hazırlayan ekibin üyesi) Defne Kayhan’ın eline veriliyor. Hem de hiçbir şey olmamış, program sanki kaldığı yerden devam ediyormuş havası estirmeyi ihmal etmeden! Müziğe, emeğe, insana saygı, TRT İstanbul Radyosu’nda işte böyle ayaklar altına alınıyor…


Serhan Bali/Radikal/11.01.2012