Kültür-Sanat

Venedik'te Uçsuz Bucaksız Azınlık: Sosyal konut konusunun geçmişi ve bugünü

Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu'na giden 10. Vardiya anlatıyor...

27 Ekim 2018 21:28

T24 & İKSV

26 Mayıs-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen 'Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi'nin teması 'Serbest Mekân'. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu yürüttüğü Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü Kerem Piker yapıyor. Piker'in küratörlüğündeki 'Vardiya' kapsamında dünyanın dört bir yanından mimarlık öğrencileri Venedik'i ziyaret edecek, paylaşacak, üretecek ve bienali deneyimlemenin yanı sıra onun bir parçası haline gelecek. 10’ar kişilik gruplar halinde Venedik’e gelen her bir 'vardiya', ayrı bir konuda atölyeler gerçekleştirecek. Vardiya’ya katılan öğrencilerin yaptıkları işleri, öğrenciler, küratör ve atölye yürütücüleriyle gerçekleştirilen söyleşileri ve Vardiya’dan haberleri T24’ten takip edebilirsiniz…

Dünyanın en önemli mimarlık etkinlikleri arasında yer alan Venedik Bienali’nin Türkiye Pavyonu, Vardiya projesi ile takipçilerinin karşısına çıkıyor. Bu kapsamda Venedik’e gelen 10. Vardiya Uçsuz Bucaksız Azınlık temasıyla gerçekleşti. 10. Vardiya “Uçsuz Bucaksız Azınlık”* atölyesi Herkes İçin Mimarlık Derneği ve Kerem Erginoğlu tarafından sosyal ve toplu konut konusunun geçmişini ve bugününü araştırıp tartışan ve geleceği hakkında fikirler üretmeyi amaçlayan bir çalışma olarak kurgulanan atölyede Vardiya ile sınırlı kalmayıp, konu hakkında ileride de devam edilmesi düşünülen üretimler için bir öğrenme ortamı oluşturması hedeflendi.

Vardiya’daki zamanı ile kısıtlı kalmayıp, mevcut üretimlerine yenilerini de ekleyeceği bir internet sitesi ile yoluna devam edecek olan atölyenin yürütücüleri Herkes İçin Mimarlık Derneği ve Kerem Erginoğlu  T24 için kaleme aldıkları yazıda yaptıkları çalışmaları  şu sözlerle anlattı:

10. Vardiya “Uçsuz Bucaksız Azınlık”* atölyesi Herkes İçin Mimarlık Derneği ve Kerem Erginoğlu tarafından sosyal ve toplu konut konusunun geçmişini ve bugününü araştırıp tartışan ve geleceği hakkında fikirler üretmeyi amaçlayan bir çalışma olarak kurgulandı. İtalyan Mimar Giancarlo De Carlo’nun Venedik’in Mazzorbo adasında yaptığı sosyal konut projesi örneğinden yola çıkan atölye üzerine çalışmalara şubat ayından itibaren başlandı ve bu araştırmaların Vardiya ile sınırlı kalmayıp, konu hakkında ileride de devam edilmesi düşünülen üretimler için bir öğrenme ortamı oluşturması hedeflendi.

Atölye öncesi gerçekleşen çalışmaların literatür araştırması bölümünde konunun geçmişi ve bugünü hakkında kaynak taraması yapılarak bir okuma paketi hazırlandı. Bu paket Giancarlo De Carlo’nun yazılarından pasajlar, yaptığı işlerin zaman çizelgesi ve dünya genelinden farklı örnekler için hazırlanan proje kartları ile beslendi. Bir diğer çalışma ise konu hakkında farklı uzmanlıkları olan kişilerle yapılan video röportajlar oldu. İhsan Bilgin, Ersen Gürsel, Tolga Bıyıklıoğlu, Alastair Parvin, Assemble, Kemal Özmen, Alberto Chechetto ve Giancarlo De Carlo Associati ile gerçekleştirilen bu röportajlarda sosyal ve toplu konut meselesine aktörler, devlet politikaları, üretim ilişkileri, bütçelendirme, mülkiyet durumları, projelendirme gibi çeşitli açılardan yaklaşan görüşmeler yapıldı. Bu üretimler Vardiya öncesi katılımcılarla da paylaşılarak atölyeye hazırlıklı gelinmesi amaçlandı.

Vardiya öncesi yapılan okumalar, röportajlar ve katılımcılar kolaj üretimleri üzerine yapılan konuşmalarla başlayan atölyede, Tarsha Finney’in biriciklik yerine uygulanabilir olmayı hedefleyen yenilikçi konut projeleri, Alastair Parvin’in Wikihouse üzerinden konut üretimi ile finansmanı ve Rusty Smith’in Rural Studio mimarlık eğitimi ve pratiği anlayışı ile 20k Evleri projesi üzerine yaptığı sunumlar tartışmaları zenginleştirdi. Katılımcılardan Isra Assaf’ın Filistin’de yaşadığı Nahr El Bahred mülteci kampının yeniden inşası üzerine sunumu da konuya insani durumlar üzerinden dikkat çeken bir paylaşım oldu. Katia Truijen ve Melike Altınışık’ın Bienal’in genel teması ve amacı ile kendi işlerinden kesitler sunduğu sanal yuvarlak masa konuşmalarının yanında, Juhani Pallasmaa’nın sanat-mimarlık ilişkisi ve deneyimleme yolları üzerine yaptığı etkileyici sunumlar Vardiya ekibinin atölyeye verimli katkıları olarak kayda geçti.

Dünya’nın farklı üniversitelerinden gelen 9 mimarlık öğrencisinin tüm tartışmalara ve üretimlere doğrudan dahil olduğu ve çalışmayı sahiplenerek yürütücü-katılımcı pozisyonunu tersine çevirdikleri Uçsuz Bucaksız Azınlık atölyesi, katılımcıların Vardiya’yı incelemeye gelen uluslararası ziyaretçilerle sosyal konut üzerine yaptıkları kısa röportajlarla devam etti. Yapılan röportajlar, atölye sonunda 1.5 saatlik bir videoda birleştirildi. Tartışmalardan çıkan konu başlıkları üzerinden hazırladıkları soru kartlarını video ile eşleştirerek oluşturdukları zaman çizelgesi ise Vardiya’nın 10. Atölyesi Uçsuz Bucaksız Azınlık’ın kalıcı sergisine yerleştirildi.

Uçsuz Bucaksız Azınlık atölyesi, Vardiya’daki zamanı ile kısıtlı kalmayıp, mevcut üretimlerine yenilerini de ekleyeceği bir internet sitesi ile yoluna devam edecek. 

Öğrenciler Vardiya'yı anlatıyor

Peki yürütücü ekibin anlatımlarını öğrenciler nasıl görüyor? Vardiya’yı deneyimleyen öğrenciler anlatıyor…

1) Vardiya nasıl gidiyor?

Eda Bozkurt:  Her şey çok yolunda. Burada olmak çok keyifli.

Erkin Yaşar Çerik: Vardiya dolu dolu geçiyor. Her gün hem bienalin içnde bulunmak ve paylaşılan işleri-eserleri görmek hemde Venedik 'in gündelik yaşamında yer alarak özgün kullanımlarını deneyimlemek çok heyecan verici.

Ronay Barış Civas: Vardiya cok yogun ve dolu geciyor. Vardiya bir bilgi platformu. Aklınıza gelebilecek en yüksek oranda ve hızda bir bilgi paylaşımı atölyesi. Roundtable, online session ve keynote speaker organizasyonları ile biz ögrencileri hem katılımcı arkadaslarımızla hem de deneyimli ve meşhur mimarlarla buluşturan özverili bir proje.

Ferhat Çerkeş:  Çok keyifli gidiyor.

Elif Erez: Vardiya çok eğitici ve dolu geçti.

Duygu Gökoğlu: Vardiya, dolu ve kaliteli paylaşımların her saniye eklenip büyümesiyle, biz katılımcıların da izlerini bıraktığı dev bir bilgi topuna dönüşerek ilerledi ve ilerlemeye devam ediyor.

Sinan Birsel: Vardiya bir yandan çok eğlenceli, öte yandan beklentilerimin çok üstünde bir seviye öğretici geçti!

Isra Assaf: Tam anlamıyla harika bir deneyimdi. Benim için ufkumu genişletmek ve bilgi aktarımı açısından büyük bir fırsattı. Türkiye pavyonunun devamlı üretim hali ve canlılığı ile bienaldeki diğer pavyonlardan ayrıldığını ve bu açıdan da sergide eşi benzeri olmadığını düşünüyorum.

2) Hiç tanımadığın insanlarla üretim sürecine girmek nasıldı?

Eda Bozkurt:  Beklediğimden çok daha iyi bir iletişim kurduk grubumuzla. Verimli bir çalışma ortamı yarattık, ortak kanılarda buluştuk,  kendimizi yönlendirdik, izlenmesi gerektiğini düşündüğümüz yolu, tartışmalarımızı kendimiz belirledik. 

Erkin Yaşar Çerik: Daha öncesinde yaşamadığım bir deneyim değildi ancak ekip arkadaşlarımın her zamanki gibi zengin ve farklı kültürlerden düşüncelere sahip olması konumuz olan sosyal konut araştırmasında ufkumu açtı.

Ronay Barış Civas: Hic tanımadığımız insanlarla beraber başkalarının karşısında bir takım oluyoruz, sorular soruyoruz, gelen soruları kapışıyoruz ve ortaklaşa bilgileniyoruz. Bu durumu bir haftalık ütopya olarak tanımlayabilirim, giderimizin olmadığı ve herkesin mutlu bir şekilde üretime dahil olduğu ve bu üretimi en çok besleyen durumun saglanan tartışma ortamlarıyla ogrencilerin bilgilenmesi olması, bir ütopya simülasyonu.

Ferhat Çerkeş:  Daha önce pek çok kez tanımadığım insanlarla üretim süreçlerinde birlikte çalışmıştım. Bu deneyimi tekrar yaşamak benim için çok güzeldi.

Elif Erez: Beklemediğim kadar kisa bir sürede çok verimli ve canli bir grup dinamiğine sahip olduk. Her an paylaşılan fikirler, sorular ve düşünceler grubun içinde katla derinleştiriliyor, her bireyin katılımı ile farklı bir boyut kazanıyordu.  

Duygu Gökoğlu: Çok keyifli bir deneyimdi. Kısacık bir tanışma sürecinin ardından, birbirinden değerli bilgilerimizi birleştirerek üretim yapmak üzere muazzam bir sinerji yaratarak altın bir grup olduk.

Sinan Birsel: Çok ilginç bir deneyim oldu! Bu kadar kısa sürede bu kadar canlı ve sistematik çalışabileceğimizi tahmin etmemiştim. Her birimizin fikirlerini ve düşüncelerini ekledikçe tartışmalarımızın kalitelerini yeni bir düzeye çıkarıyordu.

Isra Assaf: Diğer katılımcılarla ana dilimiz farklı olduğu için başlangıç süreci biraz zorlu oldu. Ancak bu durum zaman içerisinde değişerek süreci hepimiz adına yeteneklerimizi geliştirmek için bizleri motive eden özel bir deneyime dönüştü.

3) Vardiya projesinde bugüne kadar geçirdiğin süre içerisinde öğrendiğin en önemli şey ne oldu?

Eda Bozkurt:  Bir konunun farklı noktalardan ele alınması ve tartışılması gerektiğini bir kez daha gözlemlemiş oldum. Verimli bir grupla, üretken bir süreçte bulunmanın, fikir alışverişine ne ölçüde fırsat tanıyabileceğini öğrendim.

Erkin Yaşar Çerik: Sağlıklı şehirler oluşturmak için sağlıklı-katılımcı konut üretiminin bir kültür merkezi veya toplum işlevli başka bir yapı tasarlamaktan daha önemli olduğunu öğrendim.

Ferhat Çerkeş:  Üzerinde çalışılan bir konuya  çok farklı bakış açılarından yaklaşılabileceğini öğrendim diyebilirim. Bu aslında bildiğim bir şeydi ama kendine yeni bakış açıları katarak vizyonumu genişlettim.

Elif Erez: Vardiya’dan öğrendiğim en önemli şey, okuldan veya kitaplardan çok arkadaşlarımdan, meslektaşlarımdan, hatta bazen mimar olmayan insanlardan mimari hakkındaki en değerli dersleri öğrenebileceğim oldu. Bir hafta içinde edindiğim içgörülerin çoğunluğu, katılımcı arkadaşlarımın online tartışma seansları ve atölye çalısmaları sırasında sorduğu sorular ve yaptıkları yorumlardan, pavyonumuzdan geçen ve bizimle ana konumuz olan sosyal konutlandırma üzerine söyleşi yapmaya gönüllü olan ziyaretçilerden dolaylı oldu. Bunların arasında sevgiyle en çok anacağım, beni en çok etkileyenleri zaten Bienal’deki atölye saatlerimizin dışına, Venedik sokaklarında dolaştığımız vakitlere taşan konuşmalarımızdır.

Duygu Gökoğlu: Birbirinden farklı birikimde insanlara çekinmeden, tereddüt etmeden sorular sorup, bilgi alış-verişinde bulunarak ufuk açan deneyime sahip olmak en önemli şeydi benim için. Öyle ki ortaya çıkan çeşitliliği kutlayarak, sürecin önemine tanık olmak ise bu deneyime daha fazla değer kattı.

Sinan Birsel: Tartışma sanatının nasıl kendiliğinde sorulara cevap ürettiğini ve nasıl doğru bir şekilde ele alınmış bir sürecin her zaman sonuçtan daha önemli olduğunu. Bir konuyu sadece tartışmak ve ele almak aslında ister istemez zaten bu konunun ufkunu genişletir.

Isra Assaf: Sahip olduğunuz bilgilerin sınırında takılı kalmamanın önemini öğrendim.

4) Vardiya’nın mimarlığı yapı yapmanın ötesine taşıdığı yorumuna katılıyor musun? Mimarların, yapı tasarlamanın ötesinde bir konumları var mı olmalı mı?

Eda Bozkurt:  Kesinlikle katılıyorum. Mimarların üretim pratiklerinde sosyal sorumluluk taşımaları gerektiğini düşünüyorum. Ortaya çıkacak sonuç ürün odaklı düşünmektense, toplum, kullanıcı açısından yarar kaygısı da taşımaları gerektiğine inanıyorum.

Erkin Yaşar Çerik: Kesinlikle katılıyorum yapı içinde oluşacak olan yaşam görmezden gelinerek sadece belli biçimsel öğelerin peşine düşülerek tasarlanamaz. Bu noktada mimarlar gerçekten olamasalarda bir sosyoloğun yerine kendini koymaya çalışmaladır.

Ronay Barış Civas: Vardiyanın mimarlığı yapı yapmanın ötesine taşıdığına inanmıyorum. Mimarlık zaten yapı yapmanın ötesindedir. Mimarlık insan yaşantısı kadar kompleks ve aynı zamanda komplike olan bir konu için türemiştir. Bilge mimar Juhani Pallasmaa’nın da masa buluşmamızda dile getirdiği üzere mimarlık empatiyle paralel hayal gücünün birleşmesi durumunda insanın beş duyu organına hitap eder.

Ferhat Çerkeş:  Kesinlikle inanıyorum. Biz de kendi okulumuzda kulüp olarak bunun farkındalığını arttırmaya çalışıyoruz.

Elif Erez: Bence bu sorudaki “ötesine taşımak” terimi, mesleğimizdeki sorunların kaynağı olan düşünce tarzını çok isabetli bir şekilde özetliyor. Sosyal, ekonomik, politik ve çevresel soruları mimarlığın “ötesi” olarak düşünmeye devam edersek, ne konutlandırma sorununa çözüm bulabiliriz, ne de yapı tasarımı ve inşaatının dünya şehirleri ve geleceği ile olan ilişkisini olumlu bir konuma getirebiliriz. Mimarlığın “ötesi” olarak tanımlanan bu sorular, mimarinin aslinda öncesidir, arka planıdır, köklerini salıp yaşam gücünü çektiği altyapısını oluşturur. Bunları gözardı edemeyiz.

Duygu Gökoğlu: Mimarlık ve mimarlık eğitimi ile sosyo- ekonomik, kültürel verilerin de katkısıyla ‘’gösteren ve gösterilenler’’ sürekli olarak birbirinden ayrılması ve bir araya gelmesiyle toplum tasarlanır; yapı ise bir araçtır ve mesajdır. Sonuç olarak, Vardiya’nın bunu geniş bir kitleye iletebildiğine inanıyorum.

Sinan Birsel: Bir mimar yapı tasarımcısından önce bir fikir tasarımcısıdır.. Bütün duyuların, hayal gücünün ve "halden anlamanın” sonucudur mimari. Yapı ve haricindeki her şeyin birleştiği daldır.

Isra Assaf: Kesinlikle katılıyorum. Mimarlar yapı inşa etmenin yanı sıra belli bir alan ve atmosfer ürettikleri için kendi konumlarının farkında olmalılar ve bunun üzerinde daha çok çalışmalılar.

5) Venedik Mimarlık Bienali’nin bu seneki küratörü sen olsan hangi temayı seçerdin?

Eda Bozkurt:  Önereceğim tema katılımcı üretim sürecinde ütopik ve realist yaklaşımları ön plana çıkarmak üzerine olurdu.

Erkin Yaşar Çerik: Freespace ana temasıyla ilgili olarak gelecekteki alanımızı korumak (protecting our future space) seçebilirdim.

Ronay Barış Civas: Ben küratör olsam bu yıl ki konuyu ‘mimarın mimariyi hissettirmesi’ üzerine alırdım. Bunun insanlar için tasarım yapan birçok mimar üzerinde farkındalık yaratabileceğini düşünürdüm.

Ferhat Çerkeş:  Mimarlık ve sinema temasını seçerdim.

Elif Erez: Bu temayi seçebilmek için yeterli bilgi ve deneyime sahip değilim, ama aklıma gelen ilk temayı söylemem gerekirse “su” derdim. Birkaç gün önceki Endonezya tsunamisinin, Amerika’nın güneyini yakın zamanda vuran kasırgalardan Florence ve Maria’nın örnek oldukları gibi su, yapılı çevremizin karşısında son derece zayıf kaldığı bir unsur. Dünyanın doğal kaynakları tükendikçe susuzluk sorunu kaçınılmaz bir öncelik kazanacak. Öte yandan, su, mimari inşaat malzemelerinden çelik, plastik, beton, ahşap gibi maddelerin üretim endüstrisinin önde gelen öğelerinden biri; bina tasarımlarımızın en zayıf noktaları da suyun buhar ve rutubet formuyla savaşabilme kabiliyetidir. Dünya yüzeyinin yüzde 71’i, ve insan vücudunun %60’ı sudan oluşur. Venedik adası, suyun üzerine inşaa edilmiş ve yavaşça batmakta olmasına rağmen mimarinin en muazzam örneklerine sahip. Su, mimari tarihi, şehirler, ve insanların çevresindeki yapılarla ilişkisi açısından son derece ilginç bir konu bence.

Duygu Gökoğlu: Temayı Deleuze ve Guattari’nin ‘’organsız beden’’i üzerine belirlemek isterdim. ‘’Şey’’lerin değişim odaklı, alışkanlıklardan uzak dengeye dönüşmediği; güç ve soyut düşüncenin ‘göçebe’ olduğu teritoryal olmayan bir yer olarak Biennale ve saf özgür deneyimleyenleri.

Sinan Birsel: Kendimi bu boyutta bir temayı seçebilecek kadar bilgili bulmuyorum ama genel olarak konuşursak, mimarın çağdaş dünyadaki yerini sorgulayan bir tema olurdu.

Isra Assaf: Farklı yaklaşımları ve deneyimleri bir araya getirirken aynı zamanda global problemleri tartışmaya fırsat veren ve bu tartışmaya dünya çapında katılımcıların dahil olabileceği bir tema belirlerdim.

6) Venedik’ten döndüğünde ilk olarak ne yapmayı planlıyorsun?

Eda Bozkurt:  Kendi tez araştırmalarım üzerine yoğunlaşacağım. 

Erkin Yaşar Çerik: Ana eksenin vardiyalar halinde öğrenme ve paylaşım olduğu 2018 yılında bende kendi bienal deneyimlerimi yazarak paylaşmayı ve insanların benim gözümden Venediği deneyimlemelerini istiyorum.

Ronay Barış Civas: Venedikten döndüğümde ilk olarak okula gideceğim. Herkese iyi haftalar.

Ferhat Çerkeş:  Öğrendiklerimi ve yaşadığım süreci arkadaşlarımla ve hocalarımla paylaşmayı planlıyorum. 

Elif Erez: Düşündüğüm ve üzerinden zaman geçince unutmak istemediğim şeyleri elimden geldiğince yazdim - aslında bu soruları cevaplamak, Vardiya ile geçen son bir haftaya geniş kapsamlı bir bakış açısı edinmem ve olup bitenleri hafızama işlemem için de çok faydalı oldu.

Duygu Gökoğlu: Deneyimlerimin, yeni arkadaşlıklarımın kazandırdıkları, zihnimdekilerin ve aldığım notların da verdiği muazzam ilhamla tezime odaklanacağım.

Sinan Birsel: İlk önce bu vardiya sürecini hazım etmeyi! Sonrasında üstüne daha çok okumayı, konuştuğumuz konuların üstünden geçip hakkında daha çok düşünmeyi ve en önemlisi kaçırdığım onca dersi tekrar yakalamayı.

Isra Assaf: Aslında Venedik’e gelmeden önce bambaşka planlarım vardı ancak Vardiya deneyiminden sonra planlarım değişti. Döndüğümde kentsel çalışmalar yapan ve aynı zamanda sanat ile yakın ilişkili bir kurumda çalışmak için araştırma yapacağım.


*Kesmeşeker dinleyicileri için Cenk Taner’in kullandığı sıfat

“Onlar ki uçsuz bucaksız azınlıktır, onlar kaç değil kimdir.”