Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle Savunma Sanayi Destekleme Fonu'ndan (SSDF) Türkiye Varlık Fonu'na 3 milyar lira aktarıldığını belirterek "Bütçeden geçen sene SSDF’ye verilen pay 5 milyar TL’ye yakın. Yani SSDF’nin 6-7 ay boyunca birikimli olarak kendisine aktarılan bir tutarı, tek kalemde TVF’ye verdiği bir operasyondan söz ediyoruz. Peki, biz bu 3 milyar TL’nin nerelere ve nasıl harcandığını biliyor muyuz? Cevap: Hayır" ifadesini kullandı.
Çiğdem Toker'in "Görev zararı ve şeffaflık" başlığıyla yayımlanan (21 Şubat 2017) yazısı şöyle:
Ocak ayı bütçe verileri geçen hafta açıklandı. Biliyorsunuz, Ziraat Bankası ile Halk Bankası bu ayın ilk haftasında bir OHAL KHK’si ile Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredildi. İki banka, bu devir nedeniyle özel bir dikkati hak ediyor. Zira son iki yıldır kamu bankalarının görev zararlarında belirgin artışlar var.
Geçen ay iki kamu bankasına aktarılan görev zararı tutarları şöyle:
Ziraat Bankası: 225.3 milyon TL
Halk Bankası: 85.9 milyon.
Bir önceki yılın aynı dönemine baktığımızda, 2016’da Ziraat Bankası’na 219, Halk Bankası’na ise 67 milyon TL görev zararı aktarıldığını görüyoruz.
***
Bütçeden 12 ayda aktarılan toplam tutarlar ise şöyle:
-Ziraat Bankası: 1 milyar 751 milyon 603 bin TL. (Bu tutar, bir önceki yıla göre 380 milyon TL artışı ifade ediyor. 2015: 1 milyar 371 milyon.)
-Halk Bankası: 941.5 milyon TL. (Bir önceki yıla göre 251 milyon TL artış. 2015 bütçesinde 690.4 milyon TL.)
***
Görev zararı, KİT sistemine yasayla verilmiş bir “sosyal görev”i ifade ediyor. Kuruluş yasalarına bakılırsa, Ziraat Bankası tarım ve hayvancılık; Halkbank ise esnaf kesimini finanse ediyor.
Dolayısıyla görev zararının, “banka zararı” anlamına gelmediğini biliyoruz. (Bunu not düşüyorum; çünkü ne vakit, görev zararlarıyla ilgili bir konu olsa, sanki yanlış yazılmış gibi her iki banka da bu ayrıntıyı vurgular.)
Ancak görev zararı meselesinin övünülecek bir noktada olmadığını bilelim. 2001 krizinin ardından, devasa görev zararının acı fatura kesilerek tasfiye edildiğini, dönemin bakanı Ali Babacan’ın “hamdolsun bitti” dediğini hatırlatarak.
***
Görev zararıyla ilgili en hassas konuyu bu güncel tutarlar oluşturmuyor. Aktarılan rakamlar, gerek bütçe, gerekse bankalar bakımından tolere edilemez büyüklükte değiller. Konuyu ele almamın nedeni, iki kamu bankasının TVF’ye devri karşısında, 2001 krizi ve görev zararları ilişkisini hatırlatmak.
KİT’lerin görev zararları, 2001 krizinde “halının altına süpürülen pislikler” olarak anıldı. KİT’lere kaynağı olmayan harcamalar hovardaca yaptırılmış ve bu tutarlar saklanmıştı. Krizin patlamasında, eksik raporlama ve yanlış bilgilerin payı büyüktü.
Yıllar sonra yeniden konuşmaya başladığımız görev zararları, bugün için düşük tutarlarda görünse de TVF’nin Sayıştay denetimi dışında tutulması, çok eskide kaldığı sanılan bu riski yeniden gündeme taşıyabilir.
Biz şu anda Maliye Muhasebat Genel Müdürlüğü verileri altında, iki kamu bankasına aktarılan görev zararı tutarlarını izleyebiliyoruz.
Peki, bundan sonra Meclis adına denetim yolu kapatılan bir TVF yapısının, görev zararının gerçek boyutlarını örtmeyeceğini kim söyleyebilir?
Bu soruyu sormak için haklı nedenlerimiz var.
TVF’ye yine OHAL KHK’siyle Savunma Sanayi Destekleme Fonu’ndan (SSDF) 3 milyar TL aktarılmasına karar verildi. Bütçeden geçen sene SSDF’ye verilen pay 5 milyar TL’ye yakın. Yani SSDF’nin 6-7 ay boyunca birikimli olarak kendisine aktarılan bir tutarı, tek kalemde TVF’ye verdiği bir operasyondan söz ediyoruz.
Peki, biz bu 3 milyar TL’nin nerelere ve nasıl harcandığını biliyor muyuz?
Cevap: Hayır.