İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Tarım ve Çevre Komisyonu adına ‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu hazırladı. Rapora göre, 2050’den itibaren özellikle kış aylarında 250-300 mm’ye varacak olan azalmalar yüzünden, Ege ve Akdeniz kıyılarında, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde yağış eksikliği yani kuraklık yaşanması ön görülüyor. Raporda ayrıca, dünya nüfusünun 10 milyarı bulacağı ve Türkiye’de güvenli gıdaya ulaşma imkânlarının azalacağı ifade edildi.
Hürriyet'te yer alan habere göre Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Tarım ve Çevre Komisyonu adına; İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırlanan ‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ Raporu, TGDF Çevre ve Tarım Komisyonu Başkanı Ayhan Sümerli, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ile Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun katılımıyla kamuoyuna açıklandı. Raporda çarpıcı tespitler yer aldı.
"Su fakiri olacağız"
Türkiye’de hava sıcaklıklarının en kötü iklim senaryosuna göre 2100 yılına kadar yaz aylarında 4-7 °C aralığında artacağı bilgisini veren Mikdat Kadıoğlu, en yüksek sıcaklık artışlarının, Güneydoğu, Ege ve Akdeniz bölgelerinde meydana geleceğini söyledi.
Toplam yağış miktarlarında, Karadeniz Bölgesindeki 150 mm civarındaki küçük artış hariç, 2050’den itibaren özellikle kış aylarında 250-300 mm’ye varacak olan azalmalar yüzünden, Ege ve Akdeniz kıyılarında, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde yağış eksikliği yani kuraklığın yaşanabileceğini dile getiren Kadıoğlu, “Karla kaplı alanlarda, kar yağışlı gün sayısı ve kar yağışı miktarlarında azalmalar olacak, kıyılarımızda deniz su seviyesi yükselecek. Meteorolojik afetler, Türkiye’nin güneyinden kuzeyine doğru sayı ve şiddet bakımından artış gösterecek. Artan nüfus, iklim değişikliği ve azalan su kaynakları nedeniyle kişi başına kullanılabilir yıllık su miktarının 1.000 metreküpün altına inmesi ile Türkiye’nin ‘su fakiri’ olması bekleniyor.”
"Gıdaya ulaşım azalacak"
Tarım ve gıdanın, Türkiye’de iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ve en savunmasız sektörler olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kadıoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Yağış yetersizliği, su sıkıntısı ve aşırı hava olaylarındaki artış; bitkisel üretime uygun alanların azalması ve kuzeye doğru kaymasına yol açarak, tarım ve gıda üretimimizi sınırlayacağı için fiyatlar yükselecek, ithalat artıp ihracat düşecektir.
Sıcaklıktaki artış, insan, bitki ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapacak, haşere, hastalık ve ölüm oranları artacak, yarı kurak bölgeler daha kurak hale gelecek, sulama suyu talebi bugüne göre yaklaşık iki katına çıkacak. Türkiye’nin mevcut su kaynakları ve gıda sorunlarına yeni sorunlar eklenecek, sulama, içme ve kullanma suyunda sıkıntılar yaşanacak, sektörler ile birlikte iller/bölgeler arasında su için büyük bir rekabet ortaya çıkacak. Ayrıca, artan hava sıcaklığından büyükbaş hayvancılık olumsuz bir şekilde etkilenecek. Şiddetli sağanaklar ile hortum, dolu ve ani yağışlardaki artışlar da, Türkiye’de güvenli gıdaya ulaşma imkânlarını azaltacak”
"Üzerimize düşeni yapmaya hazırız"
TGDF Çevre ve tarım komisyonu başkanı Ayhan Sümerli ise BM’nin Eylül ayında açıkladığı “Gıda Güvenliği ve Beslenme” Raporunun, dünyada 10 yıldan uzun bir süredir gerileyen açlığın, 2016 yılında yükselişe geçtiğini ve 815 milyon insanın aç olduğunu ortaya koyduğunu hatırlattı. Sümerli, “Bu kadar aç insanın varlığı bir yana, 2050 yılında 10 milyara ulaşacak dünya nüfusunu beslemek için tarım ve gıda üretiminin en az yüzde 50 oranında artırılması gerekiyor.” dedi.
Sümerli, “Türkiye gıda sektörü olarak gıda güvenliğinden taviz vermeden, gelecek nesillerin en ekonomik ve en sağlıklı nasıl beslenecekleri sorusuna yanıt arayışımız kapsamındaki çalışmalarımızın bir ürünü olan raporun, bu alandaki çalışmalarda yol gösterici olacağına inanıyoruz.
Ülkemiz için bir İklim Değişikliği Acil Eylem Planı vakit yitirilmeden hazırlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Aksi halde yarın çok geç olacak. TGDF olarak biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız” diye konuştu.
Neler yapılmalı?
TGDF Raporu’nda yer verilen önerilerden bazıları şöyle:
“Türkiye’de Tarım Üretim Havzaları, değişen iklim şartları dikkate alınarak belirlenmeli, iklim değişikliğinin tarım havzalarımıza etkileri tüm tarım ürünleri için araştırılmalı ve iklim değişikliğine uyum politikaları bilimsel çalışmalara göre geliştirilip uygulanmalıdır.
İklim değişikliğine göre acilen Ulusal Arazi Kullanımı Planlaması yapılarak, gelecekte öne çıkacak tarım alanları ve su havzaları gecikmeden ve tam anlamda koruma altına alınmalıdır. Hem değişen iklim şartlarına hem de bitkilerin su ayak izine göre doğru yerde, doğru bitki türünün seçilmesi ve doğru zamanda ekilmesi teşvik edilmeli, iyi tarım ve hayvancılık uygulamaları ülke geneline yaygınlaştırılmalıdır.”