Pazartesi günkü Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından arama kurtarma ekiplerinin ilk 24 saatte büyük yıkım meydana gelen 10 ilin birçok bölgesine ulaşamaması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) afet çalışmalarında daha aktif rol alması gerektiğine yönelik çağrıları beraberinde getirdi.
Ankara, ilk etapta bölgeye TSK’ya bağlı İnsani Yardım Tugayı’nı gönderirken; ilk depremden yaklaşık 32 saat sonra, salı günü saat 14.00 sularında 2. Ordu Komutanlığı’na bağlı tüm komando tugaylarının deprem bölgelerine sevk edileceği açıklandı. Salı günü Ankara'dan yapılan açıklamada, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya illerine sadece İçişleri Bakanlığı'nca bin 536 AFAD, 893’ü Polis Arama Kurtarma (PAK) olmak üzere 6 bin 183 polis, 296 Jandarma Arama Kurtarma (JAK), 216 Jandarma Özel Harekat (JÖAK), 17 bin jandarma personeli, 7 bin 510 gönüllü, 5 bin 219 güvenlik korucusu olmak üzere toplam 37 bin 960 personel gönderildiği, bölgeye ayrıca personel sevkiyatının sürdüğü belirtildi.
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, mevcut “siyasi idarenin askerin görünür olmamasını istediğini” söyledi.
T24’e açıklamalarda bulunan Yavuz, “Siyasi irade askerin görünür olmasını istemiyor. Çünkü ‘her şeyi biz yaparız’ diyorlar. Sanki bu asker farklı bir ülkenin askeri gibi davranıyorlar” dedi.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi’nin (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen de 1999 Gölcük Depremi’ne TSK’nin EMASYA Protokolü sayesinde daha müdahil olabildiğini, ancak bu konuda karar vericinin artık sivil irade olduğunu vurguladı.
1997'de Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan ve "askeri vesayet" bağlamında önemli tartışmalara neden olan Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) Protokolü, askere toplumsal olaylara müdahale yetkisi veriyordu. Protokol, 2018'de yürürlükten kaldırıldı.
Asker, deprem durumunda ne yapabilir?
Emekli Tümgeneral Yavuz, “Askerin depremde görev almasıyla ilgili herhangi tahdit yok. Siyasi irade askere görev verdiği zaman, asker görevini yapar. Önce güvenliği sağlar; yağmayı önler, otoriteyi zayıflatıcı faktörlerin oluşmasını engeller, caydırır. Güvenlik boyutu bu” dedi.
TSK’nın çok sayıda iş makinesi de bulunduğunu ve bunların enkaz kaldırmada kullanılabileceğini ifade eden Yavuz, “TSK’nın istihkam birlikleri ve köprücü taburları var. Bunlar yol onarımı yapabilir, süratle bazı hasır yollar serebilir” diye konuştu.
Yavuz, “Ordunun helikopterleri var, hava ulaştırması için görevlendirilebilir. Ayrıca İskenderun ve Mersin bölgesine çok sayıda askeri gemi gönderilmek suretiyle bunlar barınma için kullanılabilir” ifadelerini kullandı.
Yavuz, ayrıca ordunun seyyar mutfaklara sahip olduğunu; bunların bölgeye kurulup depremden etkilenenlere yemek dağıtabileceğini vurguladı.
“Ordunun sağlık sistemi bozuldu”
“2016 Darbe Girişimi’nden sonra TSK’nın bazı işlevlerinin önemli ölçüde eksildiğini görüyoruz” diyen Yavuz, “En basit örneği; sağlık sistemi bozuldu TSK’nın. Tamamıyla sivil sağlıktan faydalanacak bir sisteme gidildi. Bu örnek bile tek başına eski gücünün olmadığını gösteriyor” ifadesini kullandı.
Askerlerin kamu gözünden uzaklaştırıldığını vurgulayan Yavuz, geçmişte bu tür olaylara karşı garnizon komutanı, vali, emniyet müdürü ve jandarma komutanlarının aylık asayiş toplantıları yapıldığını; ancak bunların devam edip etmediğini bilmediğini belirtti.
Bu tür afetler karşısında bir ordunun etkili olabilmesi için “hazırlıklı” olması gerektiğini vurgulayan Yavuz, geçmişte depremler için TSK’da seminerler yapıldığına dikkati çekti.
“Asker, bu tür işlere hazırdır” diyen emekli Tümgeneral, “Siyasi irade, askerin görünür olmasını istemiyor. Çünkü, ‘her şeyi biz yaparız’ diyorlar. Sanki bu asker, farklı bir ülkenin askeri gibi davranıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
“3. Kolordu, yapılacaklar konusunda know-how’a sahip”
EDAM Direktörü Sinan Ülgen de Türkiye’de mevcut olarak afetle mücadele inisiyatifinin sivil tarafta olduğunu, başta AFAD’ın koordinasyondan sorumlu olduğunu söyledi.
Depremlerin 10 ili etkilediğine ve çok büyük ölçekte yaygın yıkıma sebep olduğuna dikkati çeken Ülgen, “Bu sebeple ne AFAD’ın kendi personeli ne de elinde bulundurduğu lojistik imkan buradaki müdahaleyi yapabilecek ölçekte değil. Yanlış anlaşılmasın, AFAD’ı eleştirmiyorum onlar da iyi niyetle bütün çalışmaları yapıyorlar ama kapasite yeterli değil” değerlendirmesinde bulundu. Ülgen, “Onun için bence ülkenin bütün afetle mücadele kapasitesinin sahaya sürülmesi lazım. Onun da önemli bir kısmı TSK’da. TSK geleneksel olarak bu kapasiteye sahipti” ifadelerini kullandı.
TIKLAYIN | AFAD'ın arama-kurtarma personeli yeterli mi?
Özellikle 3. Kolordu’nun bu tür bir afette etkili olacak teçhizat ve birikime sahip olacağını söyleyen Ülgen, şu değerlendirmeyi yaptı:
“3. Kolordu, Türkiye’nin NATO High Readiness Force olarak konumlandırılan ilk ve tek kolordusu. Zaman zaman Afganistan’da görev yaptı. Orada da üstlenmiş olduğu görev muharip değil, destek göreviydi. Havalimanını da korudu, ancak yerel halka bu tip yardım hizmetleriyle görevliydi. O kolordunun elinde teçhizat vardır, bu işi yapmıştır, know-how’ı vardır. Kolordunun tamamının sevk edilmesi değil, ama afet mücadele bölümünün teçhizatıyla bulunması çok önemli. Uluslararası alanda bunu yapmış bir kolordu bu.”