Yaşam

Uzay kolonileri ne tür güçlüklerle karşı karşıya kalacak?

Uzay yolculuğu kulağa harika geliyor. Ancak Mars ve Ay'da kolonilere yerleşme hayali kuranlara rehber niteliğinde bir kitap yazan astronom Neil F. Comins, uzay kolonilerini bekleyen büyük güçlükler olduğunu anlatıyor.

28 Temmuz 2017 12:03

DW: 21. Yüzyılda uzay yolculuğu hakkındaki en kapsamlı, en anlaşılabilir ve doğrusunu söylemek gerekirse en 'makul' rehberlerden birini yazdınız. Bazı bölümlerinde, uzay yolculuğu pek cazip olmayan bir fikirmiş gibi geliyor okura. O zaman baştan açıklığa kavuşturalım: Siz uzay yolculuğu hakkında ne düşünüyorsunuz? Ticari uzay yolculuğundan yana mısınız, değil misiniz?

Neil F. Comins: Kısa cevap vermemi isterseniz, evet, uzay yolculuğundan yanayım. Ancak insanların nasıl bir işe kalkıştıklarını, başlarına nelerin gelebileceğini bilmeleri lazım. Astronot arkadaşlarımın anlattıklarına göre çok eğlenceli bir tecrübe olabilir, evet. Fakat tehlikeler de mevcut ve bu tehlikeler uzun vadeli olabilir. Uzayda bir miktar radyasyona maruz kaldığınızda, geri dönüşünüzden sonra uzun vadede herhangi bir sorunla karşılaşmadan yaşayabilirsiniz. Ama bunun aksi de olabilir ve bu radyasyon size sorun yaratabilir. Uzayda vakit geçirmelerinin sonucu olarak kemik kaybı yaşayan insanlar tanıyorum ve bu ciddi bir sorun olabiliyor.

Uzayın yeni hudut olduğuna inanıyorum ve şimdi uzaya gitmenin iyi ve kötü taraflarını değerlendirmeye başlayıp mantıklı bir karar vermemiz gerek. Hem uzay turistleri hem de koloni kuracak kişiler ciddi zorluklarla karşılaşacaklar zira bedenlerimiz uzaydaki herhangi bir alan için inşa edilmedi. Ama belli bir süre sonra, mühendislikte, bilimsel alanda ilerleme sağlanınca ve muhtemelen evrimin de katkısıyla dünyamız dışında da yaşayabileceğimize inanıyorum.

DW: Cinsellik gibi en basit konularda bile uzay söz konusu olunca yeterli araştırma mevcut değil. Ancak yerleşimciler için cinsellik büyük önem taşıyacak. Uzayda evrimsel biyoloji veya nasıl adapte olabileceğimiz ve belki de varlık varlıklara dönüşebileceğimiz konularını araştırıyor olmamız gerekmez mi?

Neil F. Comins: Evet, bir yandan insanoğlunun şu anki haliyle uzayda işlevlerini nasıl yerine getireceğini, cinsellikten yemek yemeye kadar çeşitli faaliyetleri anlamanın kısa vadede çok önemli olduğuna inanıyorum. Bir yandan da radyasyon veya normal bir insandan daha az bir ağırlığa indiğiniz düşük yer çekimi gibi çevresel etkilerin uzun vadede insanların gelişimine nasıl yansıyacağının ortaya çıkarılması gerek.

Örneğin insanlar, yerçekiminin Dünya'dakinin üçte biri olduğu Mars'ta çocuk sahibi olmaya başlarlarsa, yeni nesiller nasıl yetişecek? Fizyolojik olarak farklı mı olacaklar? Bu çok önemli bir konu. Tabii ki, bunu daha Mars'ta tatbik edemeyiz zira henüz orada bir kolonimiz bulunmuyor. Aynı şekilde, önceden bilmemiz gereken birçok konuyu, önceden tatbik edemeyeceğimiz için öğrenme imkanına sahip değiliz.

Ama yine de bazı çalışmalar yapılıyor. Bir süre önce tek yumurta ikizlerinden biri bir süreliğine uzaya gönderilmiş, dönüşünde kardeşi ile karşılaştırılmıştı (Söz konusu astronot Mart 2015 ile Mart 2016 arasında Uluslararası Uzay İstasyonu'nda bulunan ABD'li Scott Kelly, dünyada kalan kardeşi de emekli astronot mark Kelly idi). Bu araştırmanın sonuçları hakkında bir bilgi duymadım ama sonuçta önemli olan, ihtiyacımız olabilecek verileri sağlaması muhtemel araştırmaların yapılıyor olması.

DW: Kitabınızın bir yerinde, uzaya gitmek isteyenlerin uygunluğunun saptanması için psikolojik testlerin söz konusu olduğuna değiniyorsunuz. Adaylara bir nevi psikolojik bir filtre uygulanması ve sadece belli tip insanların uzaya gitmesine izin verilmesi, uzayda yaşayanların yoğun bir şekilde tek tip olması tehlikesi endişe verici. Bu toplumlar, Dünya'daki toplumlar kadar çeşitli olmayacak. Belli bir kesimin kaderi çoğunluğun kaderinden büyük öncelik kazanacak. Bize sık sık insanlığın varlığını sürdürebilmesi için gezegenimizden uzaya açılmamız gerektiği söyleniyor, ancak bu şekilde bazı tip insanların hayatta kalma şansı bile olmayacak. Bu bir risk değil mi?

Neil F. Comins: Evet. Bu gerçekten de çok derin bir soru.

Dünya dışındaki ortamlarda, Mars'ta veya Ay'da hatta Mars'ın asteroitleri veya aylarında kurulacak kolonilerde toplumların Dünya'dakinden daha homojen bir yapıya sahip olması, bu toplumların gelişiminde de etkili olacaktır. Çeşitliliğin eksikliği nedeniyle gittikleri yön, geride kalan bizlere, ya da çoğumuza hem kendimiz hem de onlar için çok kötü bir yön olarak gelebilir. Günümüzdeki siyasi veya dini inanç sistemlerini düşünün. Eğer uzaya giden küçük gruplar içinde çeşitlilik ve farklı inançların kabul görmesi sağlanamazsa, bu insanlık için ciddi ve derin bir sorun olacaktır. Bu durumda ne yapacağımız da inanılmaz karmaşık bir soru teşkil etmektedir.

Tabii ki farklı inançlara sahip oldukları için bu grubu ortadan kaldırmak veya desteği durdurmak söz konusu olmayacaktır. Ama onlarla bir şekilde işbirliğine devam etmek, sahip oldukları veya içinde bulundukları Dünya'dan soyut durumda geliştirdikleri farklı görüşleri anlamak önemli olacak. İki yönlü iletişimin devam etmesi büyük önem taşıyacak. Zira bu şekilde Dünya'daki insanlar o toplumda sorunların doğduğu konusunda tetikte olabilecek ve belki de gittikleri yönün kendileri için tehlikeli olabileceği konusunda o toplumu uyarabilecek.

DW: Bu tanıdık bir görüş: İletişim sürdürülmezse, günün birinde uzay kolonileri kendilerinin artık Dünya'ya, yasalarına, adetlerine bağlı olmadıklarını düşünecek veya hissedecekler…

Ve değişim geçirecekler… Örneğin şeker tüketmeyi tamamen bıraktıklarını ve bunun biyolojik etkileri olacağını varsayalım ve bizim Dünya'da bu yönde edindiğimiz tecrübeleri onlarla paylaştığımızı, onlara yardımcı olmak istediğimizi anlayabilecekleri şekilde bilgileri aktardığımızı farzedelim. Sanırım herhangi bir gidişatı durdurmamız imkansız ama o takdirde bizim toplumumuzdan kopma ve iletişim imkanımızın ortadan kalkma tehlikelerini asgariye indirebileceğimizi umuyorum. Zira şu anki şartlarda uzaydaki herhangi bir koloninin tek başına hayatta kalmayı başarması çok zor.

Umarım kendi kendine yeterli oldukları bir noktaya geleceğiz. Ama eğer bize ihtiyaç duyarlarsa ve bizden hoşlanmıyorlarsa, bizi dinlemek istemiyorlarsa, ne olacak? Sanırım er ya da geç karşı karşıya kalacağımız zorluklardan biri bu.

Neil F. Comins, Maine Üniversitesi'nde fizik ve astronomi profesörü ve eski bir ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) bilim insanı. "Dünya'nın İki Ay'ı Olsaydı Ne Olurdu?" ve "Göksel Hatalar: Evrenin Gerçek Doğası Hakkında Yanılgılar" bazı kitapları. Son eseri ise "Tek Yön Yerleşimciler ve Tura Çıkan Turistler İçin Uzay Seyahati Rehberi" adını taşıyor.

©Deutsche Welle Türkçe

Zulfikar Abbany