Chicago Üniversitesi Mart ortasında koronavirüs pandemisi nedeniyle kapılarını kapadığında öğrencilere uzaktan eğitim verilmeye başlandı.
Bu süreçte öğretmenler ve araştırmacılar da uzaktan çalışmak zorunda kaldı.
Üniversitenin işletme fakültesinde çalışan profesörler Jonathan Dingel ve Brent Neiman için bu hızlı geçiş, Zoom üzerinden ders verme ve ev işleriyle araştırmayı dengeleme gibi konuları süratle öğrenmelerini gerektirdi.
Dingel internet üzerinden ders vermeye çok çabuk alışmasının kendisini şaşırttığını söylese de, başka mesleklerdeki işçiler onun kadar şanslı değildi.
Kriz aylar boyunca uzamaya devam ederken uzaktan çalışmaya uygun olmayan işleri yapanlar gelirlerini ve hatta işlerini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya kaldı.
Bunun ekonomiler üzerinde de etkisi var:
Pandeminin bir ülkenin ekonomisine uzun vadeli etkisi, oradaki işlerin ne kadarının evden yapılabildiğiyle ilişkili olacak.
Bu konu üzerinde araştırma yürütmeye başlayan profesörler Dingel ve Neiman, 800 iş türünün hangilerinin evden yapılabileceğini araştırdıktan sonra bu işkollarının hangilerinin ABD'de mevcut olduğunu inceledi ve ülkedeki işlerin yüzde 37'sinin evden çalışmaya müsait olduğunu buldu.
Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer bulgu ise evden çalışmaya en uygun işlerin büyük şehirlerdeki yüksek maaşlı, beyaz yakalı işler olduğuydu.
Tarım ve hizmet sektöründe ise evden çalışmak çok daha zor.
Bu da pandeminin etkisinin büyük oranda eşitsiz olacağını, bazı sektörler ve bölgeleri derinden etkilerken, diğerlerine teğet geçebileceğini gösteriyor.
Dingel evden çalışabilmenin bu süreçte sadece işini kaybetmemenin ötesinde başka faydalar da getirdiğini söylüyor.
Bazı şirketlerin salgın sonrasında da evden çalışmaya devam edecek olması, pandemi bittikten sonra da eşitsizliğin artarak sürmesine yol açabilir.
Evden çalışma devriminin sürdürülebilirliği henüz bilinmese de uzmanlar bunun yeni normale dönüşmesi durumunda eşitsizlikleri azaltmak için müdahaleler gerekebileceğini söylüyor.
Eşit olmayan fırsatlar
Dingel ve Neiman'ın çalışması, ABD Çalışma Bakanlığı'nın yaptığı iki ankete dayanıyor.
Binden fazla işte çalışan 25 bin kişiye yapılan ankette, işlerinin hangi eylemler ve koşulları gerektirdiği soruldu.
İki profesör, koşullar ve eylemler arasında dışarda çalışmak, ağır makine kullanımı veya halkla yüz yüze çalışmak gibi koşulları içeren meslekleri evden çalışmaya uygun olman meslekler olarak sınıflandırdı.
Profesörler ofis yöneticileri veya muhasebeciler gibi "bilgiye dayalı" işlerin evden çalışmaya çok daha kolay geçebildiğini, inşaat işçileri ve hizmet sektöründe çalışanlar için ise durumun böyle olmadığını buldu.
Evden çalışabilme oranı hukuk işlerinde yüzde 97, finansta yüzde 88, ulaşımda yüzde 3, tarım/balıkçılık/ormancılıkta yüzde 1 çıktı.
Evden yapılabilen işlerin yüzde 37'si maaşı daha yüksek olan işlerdi. Bunlar toplam maaşların yüzde 46'sını oluşturuyordu.
San Fransisco ve Washington DC'deki işlerin yüzde 45'inden fazlası evden yapılabilirken, Las Vegas ve Florida'daki Fort Myers'da bu oran yüzde 30'un altına düşüyordu.
Türkiye'nin konumu
Eşitsizlik ülkeler arasında da belirgin.
İsveç ve Birleşik Krallık'ta işlerin yüzde 40'ından fazlası evden yapılabilirken, bu oran Meksika ve Türkiye'de yüzde 25'in altında.
Avrupa Birliği'nin Mayıs ayında yaptığı bir araştırma da Dingel ve Neiman'ın öngörüleriyle uyumluydu.
Dingel araştırmalarının en önemli bulgusunun, pandeminin ekonomik yükünün daha yoksul kişiler ve ülkelerin sırtına bineceği olduğunu söylüyor.
Zengin kentler ve ülkelerde ekonominin çarkları sokağa çıkma yasaklarına rağmen dönmeye devam ederken, yoksul bölgelerin yönetimleri sokağa çıkma kısıtlamalarının ekonomiye getireceği zarar ile önlem almamanın kamu sağlığına vereceği hasar arasında sıkışacaklar.
Dingel "Bu kriz hem ülkelerin içindeki hem de ülkeler arasındaki eşitsizliği daha da artırdı" diyor.
IMF ekonomisti Era Dabla-Norris'e göre gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki uçurum bu krizle birlikte büyüyebilir.
Ekibiyle birlikte Dingel ve Neiman'ın analizini geliştiren Dabla-Norris, bunun için OECD'nin 35 ülkedeki işçilere yaptığı anketi kullandı.
Araştırma sonucunda birebir aynı mesleklerin bile gelişmiş ülkelerde evden çalışmaya daha müsait olduğunu, yoksul ülkelerde ise olmadığını fark ettiler.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında evden çalışmanın en az mümkün olduğu ülke çıktı.
Burada en büyük faktörlerden biri teknolojiye erişim: Dünyadaki insanların yarısından azının evinde bilgisayar var, yüzde 40'ının ise internete erişimi yok.
Dabla-Norris, "ABD'deki bir muhasebeci teknolojiyi kolaylıkla evden çalışmak için kullanabilecektir. Fakat Hindistan'ın küçük bir şehrinde kağıt kalemle çalışan bir muhasebeci için aynısını söylemek mümkün değil" diyor.
Bu farkın etkisi kalıcı olabilir. Dingel'a göre bu süreçte kariyeri sekteye uğrayan işçiler, onlarca yıl sonra bile diğer işçilere kıyasla daha düşük maaş alabilir.
Özetle, evden çalışamayan işçiler, kentler ve ülkeler bunun yarasını on yıllarca üzerlerinde taşıyabilir.
Büyüyen fark
Pandeminin uzun vadeli tek etkisi bu olmayabilir.
Dingel uzun zamandır evden çalışmayı deneme konusunda isteksiz olan çok sayıda şirketin bu süreçte evden çalışmak zorunda kaldığını ve geçişin beklenenden daha başarılı olduğunu söylüyor.
Denetleme şirketi PwC'nin Haziran ayında yaptığı bir araştırmaya göre ABD'deki ofis çalışanlarının yüzde 83'ü, pandeminin ardından da haftada en az bir gün evden çalışmak istiyor.
İşverenlerin de yüzde 53'ünün bu seçeneği sunması bekleniyor.
Google, Amazon ve Ford gibi uluslararası şirketler evden çalışmaya devam ederken, Facebook, Fujitsu ve Siemens'in de aralarında bulunduğu çok sayıda şirket evden çalışmayı kalıcı hale getirdiğini duyurdu.
Büyük şirketlerin CEO'larıyla yapılan bir anket, üçte ikisinin ofislerini küçültmeyi planladığını ortaya koydu.
Pinterest Ağustos ayında San Fransisco'daki 45 bin metrekarelik ofisinin kira sözleşmesini iptal etmek için 90 milyon dolar (yaklaşık 666 milyon TL) ödedi.
Dingel bunun çalışanlar için de büyük avantajlar sunduğunu söylüyor: yolda zaman kaybetmemek, ulaşıma para harcamamak ve ulaşımı kolay yerlerde oturmak için yüksek paralar ödememek anlamına geliyor.
Evden çalışanlar profesyonel görevleriyle ailevi görevlerini daha rahat dengeleme imkanına da sahip.
Oxford Üniversitesi'nden ekonomist Juan Palomino ise esas sorunun, bu avantajların zaten ayrıcalıklı konumda olan kesimler için mümkün olduğuna dikkat çekiyor.
Araştırmasının Avrupa'da uzaktan çalışmanın yüksek maaşlarla ilişkili olduğunu, mevcut eşitsizliklerin uzaktan çalışmanın avantajlarına erişimdeki farklılıklarla artacağını söylüyor.
Bu avantajlar insanların başarısını daha da artırarak aradaki farkın iyice büyüdüğü bir döngüye yol açabilir.
Ofislerin terk edilmesi kalabalık kent merkezlerine ihtiyaç duyan taksi sürücüleri, restoran çalışanları, temizlikçiler gibi çeşitli meslek gruplarının iş imkanını daha olumsuz etkileyebilir.
California Üniversitesi'nden Enrico Moretti'nin yaptığı bir araştırma Silikon Vadisi gibi merkezlerde kalifiye her işçinin üç hizmet sektörü işi yarattığını gösteriyor.
Dengeyi yeniden kurmak
Dingel uzaktan çalışma devriminin etkilerinin, bazılarının tahmin ettiği kadar dramatik olmayacağına inanmak için de nedenler olduğunu söylüyor.
Bunun teknolojik altyapısı 20 yıl önce hızlı internetin ortaya çıktığı dönemlerden beri mevcuttu. Fakat gelişmiş ülkelerde bile bunu tam zamanlı yapanların sayısı çok azdı.
"Kentlerden kitlesel bir çıkış görmedik" diyor.
Ekonomistler arasındaki baskın görüş, yalnızca ofislerde mümkün olan spontane etkileşimlerin önemli bir faydası olduğu yönünde.
Dingel'e göre işçilerin evden çalışma düzenlemelerine dair memnuniyeti, şirketlerin iş süreçlerini nasıl yapılandırdıklarıyla ilişkili.
Uzaktan çalışma genellikle esnek çalışma saatleriyle el ele gidiyor. Bu da işçilerin farklı saatlerde çalışıp birbirine bağımlı olmadan projeleri yürütebilmesini gerektiriyor.
9'dan 5'e kadar sabit saatlerde çalışmanız gerekiyorsa uzaktan çalışmanın faydaları azalıyor.
Dingel uzaktan çalışmaya geçen çok sayıda işin ofise geri dönmeyeceğini düşünüyor.
Bu yüzden uzaktan çalışabilenlerle ofise gitmek zorunda olanlar arasında açılan farkı kapatmak için yaratıcı yaklaşımlar bulmak gerekeceğini söylüyor.
Hükümetin eşitsizliklerle başa çıkmasının standart yolu vergi sistemiyle yeniden dağıtım yapmak.
Dingel "Esnekliğe erişim veya hayattan tatmin olmadaki eşitsizliği giderme konusunda mevcut vergi sistemlerinde kullanılabilecek bir araç yok" uyarısında bulunuyor.
Palomino bir seçeneğin evden çalışamayanların sorunlarına odaklanmak olduğunu söylüyor. Bu sübvansiyonlu toplu taşıma, şirketlerin daha iyi çocuk bakımı sunmasını sağlama gibi uygulamalarla denenebilir.
"Evden çalışanları vergilendirip parayı diğerlerine dağıtmak yerine daha hedef odaklı, ayrıntılı politikalar üretilebilir" diyor.
Muhtemelen daha önemlisi ise bu insanların daha yüksek maaşlı, uzaktan yapılabilir işlere erişimini artırmak.
Dabla-Norris bunun için pek çok ülkenin yüksek hızlı internet ve güvenilir elektrik hatları gibi büyük altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyacağını, çocuk bakımının da bir diğer önemli konu olduğunu söylüyor.
Pandemi okulları ve kreşleri kapattığından beri destek almadan ev ve aile görevlerini profesyonel iş ile birlikte yürütmek zorlaştı, özellikle de bu yükün büyük kısmını taşıyan kadınlar için.
Palomino araştırmasında bir kişinin uzaktan çalışmaya erişiminin olup olmamasını belirleyen en büyük faktörün yüksek eğitime erişim olduğunu ortaya koydu. Aynı faktör, maaş potansiyelini de belirliyor.
Bu da hükümetlerin yapabileceği en önemli yatırımın eğitim ve kurs yatırımı olduğuna işaret ediyor.
Palomino "Eğitim her zaman anahtar öneme sahipti ama gelecekte bu önemin daha da artacağını düşünüyorum" diyor.