Distopya ile ütopya arasındaki ince bir çizgide yazdığı kitaplarla dünya edebiyatına büyük katkılarda bulunan Ursula K. Le. Guin’in, pazartesi günü 88 yaşında, Portland’daki evinde hayatını kaybettiği açıklandı. Ünlü yazarın ölümünü teyit eden oğlu, New York Times’a yaptığı açıklamada ölüm nedeniyle ilgili detaylı bilgi vermedi, ancak Le Guin’in sağlığının birkaç ay kötü olduğunu söyledi.
Kitaplarında, ataerkiyi yıkan toplumlardan dünyalar arası çatışmalara, ejderhalardan büyüye insan aklının sıkıcılık pasını bir nebze de olsun silen Le Guin, 40’ten fazla dile çevrilen 20’nin üzerinde romanın yanı sıra; 10 şiir, 7 cilt deneme ve 13 çocuk kitabının da yazarı. Çeviri de yapan Le Guin’in 100’den fazla öyküsü de farklı derlemelerde bir araya getirildi.
"Özgürlüğü hatırlayabilecek yazarlara ihtiyacımız olacak"
En bilinen kitaplarından biri olan ‘Mülksüzler - The Dispossessed’ın sonsözünde Bülent Somay’ın kullandığı ifadelerle "anarşist, feminist, Taocu; bunların hepsi ve hiçbiri" olan Le Guin, 2014’te Ulusal Kitap Ödülü’nü almasının ardından New York’ta yaptığı konuşmada, zor zamanların yaklaştığına dikkat çekerek, “Kapitalizmde yaşıyoruz, onun iktidarı içinden çıkılamaz gibi görünüyor - kralların kutsal hakları da öyle görünüyordu. İnsana ait her iktidar, yine insanlar tarafından direnişle karşılaşabilir ve değişebilir” demişti. Le Guin’in konuşmasının tamamı şöyleydi:
“Şimdi yaşadığımız hayatın alternatifini görebilecek, korkudan katılaşan toplumumuzun içine bakabilecek ve hatta umut için gereken gerçek temeli hayal edebilecek yazarların seslerini duymak isteyeceğimiz zor zamanlar geliyor. Özgürlüğü hatırlayabilecek yazarlara, -daha büyük bir gerçekliğin realistleri olan şairlere, vizyonerlere- ihtiyacımız olacak.
Hemen şimdi, pazar için üretmekle sanat yapmak arasındaki farkı bilen yazarlara ihtiyacımız var. Kurumsal kârı artırmak ve gelirin reklamını yapmayı hedefleyen hazır dikim satış stratejilerine uygun yazılı materyal üretmek ve sorumluluk sahibi şekilde kitap yayımlamak ile yazarlık aynı şey değil.
Yine de satış bölümlerinin editörlük üzerindeki kontrolü ele geçirdiğini görüyorum. Kendi yayımcılarımın kibir ve hırsın aptal paniği içinde, elektronik kitaplar için kamu kütüphanelerinden müşterilerinden aldıklarının 6-7 katı daha fazla para aldıklıklarını görüyorum. Daha geçenlerde bir fırsatçının itaatsizlik sebebiyle bir yayımcıyı cezalandırmaya çalıştığına ve yazarların kurumsal bir fetvayla tehdit edildiğine şahit olduk. Ve büyük bir kısmımızın, kitaplar yazan ve onları yapan üreticilerin bunu, -fırsatçıların bizi deodorant gibi satmasını ve bize neyin yayınlanacağını, neyin yazılacağını söylemesini- kabul ettiğini görüyorum.
"Direniş ve değişim çoğunlukla sanatta başlar"
Kitaplar sadece meta değildir, kar amacı sıklıkla sanatın amaçlarıyla çatışır. Kapitalizmde yaşıyoruz, gücü kaçınılmaz görülüyor, -ancak krallıkların kutsal hakları da öyleydi. İnsana ait her iktidar, yine insanlar tarafından direnişle karşılaşabilir ve değişebilir. Direniş ve değişim çoğunlukla sanatta başlar. Sıklıkla da bizimkinde, kelimelerin sanatında.
Güzel insanların yardımıyla, bir yazar olarak oldukça uzun ve iyi bir kariyerim oldu. Şimdi, bunun sonunda, Amerikan edebiyatının ihanetini izlemek istemiyorum. Biz, yazarak ve yayımlayarak yaşayanlar, gelirden kendi payımızı istemeli ve talep etmeliyiz: fakat bizim harika ödülümüzün adı kâr değil: Onun adı özgürlük.”