Yaşam

Uras: 'Bana da önerdiler, ben 7 litre kan istedim'

Helallik parası olarak 3 milyon euro isteyen Karabulut'a tepkili olan Uras, "Ben 7 litre kan istedim" dedi.

03 Eylül 2009 03:00

Helallik parası olarak Garipoğulları'ından 3 milyon euro isteyen Karabulut'a tepkili olan Boray Uras, "Bana da önerdiler, ben 7 litre kan istedim" dedi.

Türkiye Boray Uras'ı, 9 yıl önce İstanbul Bağdat Caddesi'nde Baran Balcıoğlu'nun kullandığı otomobilin çarpması sonucu ölen kızı Selin için verdiği hukuk mücadelesi ile tanıdı. Sadece kızı değil, trafik mağduru herkes adına yaptığı eylemlerle, "Boray Uras Yasası" olarak anılan, "Olası kasıt altında ölüme neden olmak" yasa maddesinin uygulanmasının önünü açmış, trafik canavarlarına ağır ceza verilmesine ön ayak olmuştu. Bu mücadele sırasında belki milyon dolarlık işini kaybetti ama bir an olsun pişmanlık duymadı, tereddüt etmedi.

Timsah gözyaşlarıymış

İşte o Boray Uras uzun süren suskunluğunu, Münevver'in babası Süreyya Karabulut'un 3 milyon euro kan parası karşılığında helallik verebileceğini söylemesi üzerine bozdu. Uras, kendisine de zamanında 'kan parası' teklifi yapıldığını belirterek şunları anlatıyor: "Bana 'kan parası' teklif ettiler. Baran Balcıoğlu'nun annesi teklif etti. Telefon açarak başsağlığı diledi. Kabul ettim, Baran'ın 7 litre kanını istedim. 'Bu kan ile takas yapın. Ödemeyi para ile değil, kan ile yapın' dedim. Ondan sonra beni aramadılar." Boray Uras, Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut'un para istemesini de tepkiyle karşılıyor: "Münevver'in yaşam değeri 3 milyon euro. Selin'in yaşam değerini ödemek için dünyanın bütün elmaslarını yığsanız ne fayda... Babadan babaya fark var. Bu bir felsefe. Benim kızımın parası ancak, öldüren çocuğun kanı olur. Kızının hayatına adam değer biçmiş. Allah yolunu açık etsin, öldüğünde eğer kızıyla karşılaşırsa ona Allah'tan bol şans dilerim. Kızının kemiklerini sızlatmıştır." Süreyya Karabulut'un 6 aydır televizyonlarda döktüğü gözyaşlarını 'timsah gözyaşları' olarak niteleyen acılı baba, kendi kızının öldüğü kaza sonrasında her gün TV ve gazetelerde haber olmasından rahatsız olduğunu belirterek, "Basın kuruluşlarından birer temsilciyi davet ettim. Onlarla yemek yedik. Sonra kendilerine, 'Konunun sürekli basında yer almasından rahatsız oluyorum. Bu haberleri artık yapmayın' ricasında bulundum. Kendileri de sağolsunlar olumlu yaklaştılar" diye konuşuyor.

Artık ziyaret etmem

Boray Uras, Süreyya Karabulut'u ziyaret etmekten neden vazgeçtiğini de şöyle anlatıyor: "Alacağı parayla kendine bir villa ve otomobil alır. Yeni bir yaşam kurar. Kendisini yakacağını söylemişti. Maalesef para isteyerek o gencecik kızın hayatına değer biçti. Adama karşı en ufak bir sempatim varsa, o da yok oldu. Ziyaret etmekten vazgeçtim."

"10 Eylül'de AİHM'ye gideceğim"

Ankara'ya yaptığı yürüyüş sırasında gittiği her yerde büyük ilgiyle karşılaşan Uras'a trafik polisleri, vatandaşlar, yaşlılar, gençler destek olmuştu. Uras, " Mahkemeler halen devam ediyor. Eğer davadan bir sonuç alamazsam 10 Eylül'de AİHM'ye başvuracağım. Çünkü AİHM kararlarına göre, bir dava en fazla 7 yıl sürer. Oysa bu kazanın üzerinden neredeyse 10 yıl geçti" diyor.

'Helallik' ilahiyatçıları ikiye böldü

Süreyya Karabulut'un zanlı Cem Garipoğlu'nun ailesinden 3 milyon euro "kan bedeli" istemesi, ilahiyatçılar arasında tartışma yarattı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi eski öğretim üyesi Prof. Beyza Bilgin, ailenin büyük acılar içinde olduğuna dikkat çekip, "Aile nasıl ayakta duruyor anlamıyorum. Para isteyebilir" derken, Prof. Hayri Kırbaşoğlu, "Kan parası kabileler için konulan bir şey. Bu olay için söz konusu olamaz" dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı ise konuyla ilgili herhangi bir değerlendirme yapmadı.

Kabilelerde olur ancak

Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu: "Kuran-ı Kerim affetmeyi teşvik ediyor. Kabile yapısı göz önüne alınarak 'kan bedeli' düzenlemesi var. Kan bedeli, katilin mensup olduğu kabile üyeleri tarafından ödenir. Bu, caydırıcılık anlamında ve kabilelerin kendi içlerinde otokontrol yapmalarını sağlamak için konulmuştur. Bu olayda içerik çok farklı. Kabile diye bir şey yok. Diyet, mahkeme marifetiyle olacak şeyler. Türkiye'de olmaz denilen oluyor. Çünkü, toplum bir cinnet geçiriyor. Vicdanen, ahlaken olmaz denilen olaylar yaşanıyor. Bir baba, 'Çocuğumu öldürürüm de keserim de' diyor. Bu olayda, baba 'kan bedeli' isteyemez. Onu oluşturan koşullar bu olayda yok."

Dinen bir mazur yok

Avukat Süleyman Akdemir (kan bedeli konusunda araştırmacı): "Sistem aynı sistemdir. O gün de aynı. Bugün de aynı. Kan bedeli isteyebilir. Katlin devamını önlemek için. Yaşama hakkı vermesi, canı kurtarmak için olabilir. Kısasın (idam) yerine isteyebilir. İslam hukuku açısından diyeti ödenirse kısas düşer. 3 milyon euro diyeti öderse biter. Dini açıdan mahzuru yok."

Babayı anlamalıyız

Prof. Beyza Bilgin: "Çok acılı bir baba. Paradan önce zanlının bulunmasını istiyor. Bana göre, aile büyük bir şaşkınlık içindedir. Sadece cinayet değil. Ölünün üzerinde işlem yapıldı. Bu nedenle, baba ne yaparsa affetmek ve hoş görmek lazım. Eskiden kabilelerde vardı. Kan bedelleri, kan davaları olurdu. Aileler arasında anlaşmazlık ölümle sonuçlanınca kan bedeli uygulanırdı. Modern haklar da oluyor. Trafik kazaları paraya çevrilebiliyor. Baba para isteyebilir. Çünkü, bizim babayı anlamamız lazım. Zavallı bir baba olduğunu düşünüyorum."