Tunus'la başlayıp Mısır, Yemen, Ürdün ve Lübnan'la devam eden hareketlilik, bugüne kadar bölgeye fazla ilgi göstermeyen üniversiteleri de harekete geçirdi. Akşam gazetesinde yer alan haber şöyle:
Üniversiteler, Ortadoğu ve Arap ülkelerini, gelişmeleri mercek altına aldı. Konferanslar birbirini izliyor. Ortadoğu ve Arap ülkeleri konusunda otorite kabul edilen isimlerden olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ortadoğu Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü üniversitelerin gözdesi. Üniversiteler, Hürmüzlü'ye hem konferans vermesi, hem de okullarında 'Ortadoğu Kürsüsü' kurulmasına destek olması için yarışa girdi.
KÜRSÜLER PEŞ PEŞE
Son bir ayda Elazığ Fırat Üniversitesi, Denizli Pamukkale Üniversitesi, Şanlıurfa Harran Üniversitesi, KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi'nden davet alan Hürmüzlü'ye, çok sayıda rektör de şifahi davette bulundu. Hürmüzlü, Köşk'teki mesaisinin yanı sıra, bu programlara da yetişmeye çalışıyor. Ortadoğu kürsüsü kurmayı planlayan eğitim kurumları, Hürmüzlü'nün hem teknik hem de akademik bilgilerinden yararlanmak istiyor.
EL HAYAT DA YER AYIRDI
Her yıl bir ülke seçerek, o ülkeden bir otoriteye 'değerlendirme yazısı' davetinde bulunan ünlü El-Hayat Gazetesi de bu yıl Türkiye ve Hürmüzlü'yü seçti. Erşat Hoca, Londra'da Arapça yayın yapan gazete için '2010 yılı değerlendirme makalesi' yazdı. Makale geçen ay yayımlandı.
'MAZİDE YAŞANMAZ'
Hürmüzlü'nün El-Hayat Gazetesi'nde yayınlanan makalesinden bir bölüm şöyle: 'Bu bölgede bazıları 'mazi'de yaşamakta ısrar ediyorsa da Türkiye, geleceğe dönük yaşamaya bakıyor. Son zamanlarda Türkiye'de üzerinde durduğumuz konu, yasa ve yönetmenliklerin değiştirilmesinden çok 'düşünce tarzımızı' değiştirmek oldu. Bu bir devrim gibi geleceğe doğru yönelmemizi hızlandırdı ve pekiştirdi. Bir ülkede en önemli yatırım, insana dönük yatırımdır. Onu dikkatlice yaptığımızda ekonomik ve sosyal değişim daha çok kabul görür. Ülkeler arasındaki ilişkilerin iki ana temeli vardır; birincisi tarihi, sosyal ve kültürel ilişkilerdir. Öteki temel de ekonomik boyuttur. İlişkiler sadece birinci temel üzerine kurulursa korkarım ki bunlar kitaplarda, konferanslarda ve makalelerde saklı kalır. Sadece ikinci temel taban alınırsa da o zaman da her ülkenin özel şartlarına göre her zaman alternatifler belirlenebilir. Ancak bu iki temel yan yana taban alınıp yürütülürse ilişkiler kalıcı ve sarsılmaz olur. Bizim bölgemizdeki ülkeler de artık bunun farkındadır ve onun için bu bölgede atılımlarımız hız kazanmaktadır.