-ULUSLARARASI İNANÇ ÖNDERLERİ TOPLANTISI İSTANBUL (A.A) - 29.10.2010 - Devlet Bakanı Faruk Çelik, ''Keşke bugün tartıştığımız konuları, 20 yıl, 30 yıl, 40 yıl 50 yıl önce şu platformda konuşulabilseydik. Keşke bugün yakaladığımız diyalog zeminini, bu her renkten her kesimden insanların buluştuğu ortamı yıllar önce yakalayabilseydik. O zaman hiç kimse farklılıklarımızı istismar etme cesaretini bugün gösteremezdi'' dedi. Bakan Çelik, Bostancı Gösteri Merkezi'nde düzenlenen ''5. Uluslararası İnanç Önderleri Toplantısı''nda yaptığı konuşmada, bu organizasyonun, İstanbul'da yapılmasının çok önemli olduğunu söyledi. Çelik, İstanbul'un, yüzyıllar boyunca farklı inançların yan yana barış içinde yaşamasına tanıklık etmiş simge bir kent olduğunu anlattı. Her insanın, hiçbir metinde yazmasa da hiç bir kanunda yer almasa da doğuştan gelen hakları olduğunu belirten Çelik, ''Bu hakların en önemlisi de yaşama hakkıdır. Yaşama hakkı, aynı zamanda hür düşünmenin, düşündüğünü ifade edebilmenin, inandığı değerler doğrultusunda hayat sürmeyi kapsayan kuşatıcı bir haktır'' diye konuştu. Faruk Çelik, topluma, bu haklara saygı göstermek, yöneticilere ise bu hakları yasal düzenlemelerle garanti altına almak görevi düştüğünü söyledi. Çelik, bugün birçok uluslararası mevzuatta ve yasalarda inanç hürriyetini, din ve vicdan hürriyetini teminat altına alan hükümler bulunduğunu hatırlattı. Bu metinlerin, temel ve evrensel ilkeleri genel olarak ortaya koyduğunu dile getiren Çelik, toplumların tarihi tecrübelerini ihmal etmeden, özgürlüklerin çerçevesini belirlemenin, o toplumların demokrasi birikimi ile doğrudan ilgili olduğunu söyledi. Yakın tarihe bakıldığı zaman demokrasi ile ilgili pek de parlak olmayan bir dönemin görüldüğünü anlatan Çelik, şöyle devam etti: ''Burada siyasi nutuklar atıldı. Benim buradaki konuştuklarımı siyasetle irtibatlandırmayın ne olur. Şimdi ne istiyoruz, özgürlük istiyoruz, demokrasi istiyoruz da nerelerden geldiğimizi bilmemizde yarar var. Darbeler, muhtıralar, idamlar... Bakınız sağ, sol, Türk, Kürt, Alevi, Sünni kargaşaları ile yaşanan birtakım olumsuzluklar demokrasimizi sürekli kesintiye uğratmıştır. Bu da toplumsal sorunların yeterince tartışılmamasına, ötelenmesine, görmemezlikten gelinmesine ve hatta daha da bireyleşmesine sebep olmuştur. Keşke bugün tartıştığımız konuları, 20 yıl, 30 yıl, 40 yıl 50 yıl önce şu platformda konuşulabilseydik. Keşke bugün yakaladığımız diyalog zeminini, bu her renkten, her kesimden insanın buluştuğu ortamı yıllar önce yakalayabilseydik. O zaman hiç kimse farklılıklarımızı istismar etme cesaretini gösteremezdi. Kahramanmaraş'ı, Sivas'ı, Çorum'u, 1 Mayıs 1977'yi yaşamak zorunda kalmazdık.'' -''KAVGA İÇİN YOLA ÇIKMIŞ DEĞİLİZ''- Bugün faklı bir Türkiye bulunduğunu kaydeden Devlet Bakanı Çelik, ''Artık Türkiye sorunlarını ötelemek yerine, önceleyen, fırsatların karınca hızıyla geldiğini, şimşek hızıyla gittiğini bilen bir anlayış hakim. Herkes bunun farkında. Aynaya bakmaktan korkan bir Türkiye geleceğe umutla bakamaz. Aynaya bakacağız. Tablomuzu göreceğiz. Boyumuzu posumuzu göreceğiz. Eksiklerimizi göreceğiz ve bu şekilde geleceğe umutla yürümek durumundayız'' diye konuştu. Hükümet olarak, bir yandan ekonomik kalkınmayı sağlarken, bir yandan da sosyal onarım projelerini hayata geçirdiklerini ifade eden Faruk Çelik, şunları söyledi: ''Özgürlükler bağlamında, hangi alanda sorun yaşanıyorsa o alana müdahale ederek çözüm arayışlarını hızlandırmış bulunuyoruz. Bir sorunu, toplumun sadece belli bir kesimi yaşıyor olabilir ama o sorun aslında hepimizin sorunu olmalıdır. O sorunun yakıcılığı bütün toplum tarafından da hissediliyor. Bu bağlamda, çözüm aradığımız alanlardan bir tanesi de Alevi-Bektaşi vatandaşlarımızın sorunlarıdır. Bu sorunların tarihi geçmişini hepiniz, sizler özellikle çok iyi biliyoruz. Savaşa gitmiyoruz. Sorun var önümüzde. Kavga için yola çıkmış değiliz. Burada hoşa giden şeyler söyleyebiliriz. Heyecanlı, güzel konuşmalar yapabiliriz. Yapacağız, edeceğiz, çözeceğiz de denilebilir. Fakat bizim derdimiz bu değil. Biz gerçekçi davranıp, bu sorunların, bu taleplerin çözüme kavuşması konusunda kararlılığımızı ortaya koyuyoruz. Sorunları, yalnız 'ben' değil, 'biz' olarak çözmemiz gerekiyor. Dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Güç birliği yapılması gerekiyor. Aksi taktirde ben-sen meselesi değil ki... Senin meselen ne kadar ise bu mesele benim de meselemdir. Hepimizin meselesidir. Bunun iyi anlaşılmasında yarar var.'' Bakan Çelik, tarihte yaşananları değiştirmek veya yargılamak gibi bir şansları bulunmadığını, önemli olanın, tarihe mal olmuş bu olayların günümüze yansıyan sonuçları olduğunu dile getirdi. 3 Haziran 2009 tarihinde hep birlikte bir yola çıkıldığını ve ''Bu sorunları gelecek nesillere taşımayalım, bu sorunları çözelim'' dediklerini anlatan Çelik, ''Biz, bu sorunları öteleyebilirdik, görmemezden gelebilirdik, boş vaatlerle oyalayabilirdik. Ama bunların hiç birisini yapmadık. Aldatan olmadık, olmayacağız'' diye konuştu. Çelik sorunlardan beslenen bazı çevrelerin, ''Çalıştaylara ne gerek vardı? İpe un seriyorsunuz. Biz tek kelimeyle bu işi hallederiz'' iddiasında bulunduğunu ifade ederek, ''Tabii ki bunu söyleyenlere saygı duymamız lazım ama bunu söyleyenler hiç iktidar olmadı mı? Oldu. Madem bir sözle bir cümleyle oluyordu.... Bunlar çok rahat şekilde yapılabilirdi. İşte bunlar bizi politik tartışmalar götürür. Bunlar bizi istemediğimiz çözümsüz noktalara götürür. Bunlardan mümkün mertebe sakınmaya, uzak durmaya çalışıyoruz'' açıklamasında bulundu.