T24 - 81 yılda aralarında İskilipli Atıf Hoca, Deniz Gezmiş, Necdet Adalı, Hüseyin İnan ve Mehmet Pehlivanoğlu'nun da bulunduğu 19 kişinin idam edildiği Ulucanlar Cezaevi '3 boyutlu' müzeye dönüştürüldü.
İŞTE ULUCANLAR CEZAEVİ
Ulucanlar Cezaevi, 81 yıllık faaliyet süresi içinde İskilipli Atıf Hoca, Deniz Gezmiş, Necdet Adalı, Hüseyin İnan ve Mehmet Pehlivanoğlu'nun da bulunduğu 19 kişinin idam edilmesiyle, işkencelerle hafızalardaki yerini aldı.
Altındağ Belediyesi, çoğu kişinin hatırlamak dahi istemediği bu mekanı, aslına uygun olarak dizayn ederek “hoparlörlerinden çığlık seslerinin” duyulduğu, koğuşlarda balmumundan mahkumların bulunduğu, o günlere yaşamak isteyenlere bir süre için de olsa “mahkumluğu yaşatacak” tecrit odalarının yer aldığı müzeye dönüştürdü.
Aslına uygun şekilde düzenlenen cezaevi koğuşlarına ve tecrit odalarına balmumundan yapılan 22 mahkum heykeli yerleştirilirken, müzenin koridorlardaki hoparlörlerinden tecrit odalarındaki işkenceleri yansıtan çığlık sesleri yankılanıyor. Cezaevi avlusundaki mahkumların dilek ağacının dallarına ise bir dönem Ulucanlar'da tutuklu kalan Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet Ran, Muhsin Yazıcıoğlu, Osman Bölükbaşı, Osman Yüksel Sedengeçti, Bülent Ecevit, Fakir Baykurt, Hüseyin Cahit Yalçın, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Ali Bülent Orkan, Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan, Cevat Şakir Kabağaçlı, Yılmaz Güney, Necdet Adalı, Erdal Eren'e kadar bir çok ismin fotoğrafları asıldı.
Ziyaret edenleri özellikle idamların, işkencelerin yaşandığı dönemlere götüren türkülerin yankılandığı müzede, Muhsin Yazıcıoğlu'nun seccadesi ve süveteri, Hüseyin İnan'ın idamdan sonra üzerinden çıkarılan fanilası, Deniz Gezmiş'in sigarası, ders notları gibi kişisel eşyaları da sergileniyor.
Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulucanlar semtinde bulunan, “Cebeci Tevkifhanesi, Cebeci Umumi Hapishanesi, Cebeci Sivil Cezaevi, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi ve son olarak Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi” olarak adlandırılan cezaevi, kurulduğu 1925 yılından kapatıldığı 2006'ya kadar Türk demokrasi tarihine ve pek çok önemli döneme şahit oldu.
81 yıllık süreçte gazetecilerin, yazarların, politikacıların, aydınların yaşamlarına, hikayelerine, idamlarına, isyanlar ve isyanların bastırıldığı operasyonlara tanıklık eden Ulucanlar, Altındağ Belediyesi tarafından meşakkatli bir sürecin ardından”Ulucanlar Cezaevi Müzesi Kültür ve Sanat Merkezi” yapıldı.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit'ten Osman Bölükbaşı'na, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Deniz Gezmiş'ten Muhsin Yazıcıoğlu'na pek çok ismin yolunun geçtiği, Türkiye'nin çalkantılı dönemlerine şahit olan Ulucanlar, ziyaretçilerini tarihi bir yolculuğuna çıkarıyor.
Cezaevinin kontrol noktasından müzeye giren ziyaretçiler, Adnan Menderes Bulvarı'ndan geçerek mahkumların manzarasından dolayı “Hilton koğuşu” adını verdikleri, 9. ve 10. koğuşlara geliyor. Ranzalar ve biyografilerin yer aldığı Bülent Ecevit ve Osman Bölükbaşı'nın kaldığı bu koğuştan çıkan ziyaretçiler, daha sonra ağır suçluların cezalandırıldıkları tecrit odalarının bulunduğu alana ulaşıyorlar.
Mahkumların kişisel eşyaları
Özel seslendirme ve ışıklandırmayla; işkenceler ve mahkumların çığlıklarının, gardiyanların bağırma seslerinin yankılandığı, balmumu heykellerin gerçeklerini aratmadığı odaları görme fırsatı bulan ziyaretçiler, ardından yine balmumu heykellerle çay ocağından ağasına kadar tüm unsurlarının yer aldığı 4. koğuşa geliyor.
Ardından 5. koğuşa gelen ziyaretçiler, Ulucanlar'da kalan tanınmış isimlerin ranzalara asılan biyografilerini görebiliyor. 6. koğuşta ise yine biyografiler ile Yılmaz Güney'in kravatı, Bülent Ecevit'in şapkası ve kravatı, idam edilen Fikri Arıkan'ın elbisesi, Mehmet Pehlivanoğlu'nun kardeşine yazdığı, AK Parti Grup konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu orijinal mektup, ayakkabısı takım elbisesi, Deniz Gezmiş'in kendi el yazısıyla Roma hukuku ders notları, sigarası ve üzerinden çıkan paraları, Yusuf Aslan'ın kaşkolu, Hüseyin İnan'ın idamın ardından üzerinden kesilerek çıkarılan fanilası, Muhsin Yazıcıoğlu'nun namaz takkesi, seccadesi, süveteri gibi kişisel eşyaları yer alıyor.
6. koğuşun duygusal ortamından çıkan ziyaretçiler, mahkumların cezalandırıldıkları zindanlardan geçerek büyük avluya çıkıyorlar. Büyük avluda mahkumların banyo yaptıkları hamamın ardından, Ulucanlar'da kalan kişilerin resimlerinin yer aldığı ağacı görebiliyor.
Ziyaretçiler, İskilipli Atıf Hoca, Necdet Adalı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mehmet Pehlivanoğlu'nun da aralarında bulunduğu 19 kişinin idam edilerek cezaevinden çıkabildiği “Dar ağacı”nı da görerek müzeden ayrılıyorlar.
Duvarlardaki yazılar bile duruyor
Ulucanlar Cezaevi Müzesi Proje Genel Koordinatörü Deniz Yavuz AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ulucanlar Cezaevi'nin 2006 yılında tahliye edilerek Altındağ Belediyesi'ne devredildiğini, ardından da müze restorasyon ve içerik araştırma çalışmalarının başladığını söyledi.
Cezaevinin arşivinin 2 kez yangın geçirmesi nedeniyle ellerinde kesin bir kayıt olmadığını anlatan Yavuz, uzun ve titizlikle yürütülen çalışmaların ardından mahkumların ve idam edilen isimlerin aileleriyle görüştüğünü belirterek, şunları kaydetti:
“Müzemiz açılış için gün sayıyor. Süreç uzun ve yorucuydu. Mahkumlarla, aileleriyle görüştük. Onları ikna ettik. Başta bize itimat etmiyorlardı. 'Eski defterleri açmayın, kapatın' diyorlardı. Aileler eşyaları bize güvenerek müzemize bağışladılar. Çok ciddi bir projeydi. Ankara için çok iyi bir kazanım oldu Ulucanlar Cezaevi Müzesi. Ulucanlar'da kalmış mahkumların yazdıkları kitaplar ve Türkiye'nin geçirdiği siyasi dönemleri anlatan kitaplar ve mahkeme tutanaklarının bulunduğu kütüphanesi, film platoları, açık hava fotoğraf sergileri, balmumu heykellerin sergilendiği koğuş ve tecritler, mahkum özel eşyalarının sergilendiği koğuş, avlularında duyulan seçilmiş cezaevi türkü ve şiir sistemi, hamamı, ziyaretçi görüş mahalli, tecritlerde yankılanan mahkum-gardiyan konuşmaları ses ve efekt sistemleri, hatıra ürünleri satış bölümü, orijinal darağacı ve orijinal yağlı urgan, mahkumların yazdıkları orijinal duvar yazıları, yağlı boya tabloları özenle muhafaza ediliyor.”
Yavuz, müzedeki eşyaların tamamının orijinal olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Ranzalar burada kullanılmış, posterler, radyolar var. Tamamı orijinal. Hiçbir şekilde dışarıdan girme yeni bir eşya yok. Duvarlardaki yazılar bile duruyor. Bunların Hepsi uzun süre bir çalışmanın ardından ortaya çıktı. Cezaevinin önemli unsurlarından biri fareleri. Müzemizde farelere de yer verdik. Çok anlamlı çok duygulandırıcı bir müze. Müzede özel olarak seçtiğimiz müzikler ziyaretçilere eşlik ediyor. Burayı gezenler çok duygulu anlan yaşayacaklarına inanıyoruz. Aileler bize güvendiler. Hiç kimsenin üzerini çizmedik bu projede, es geçmedik, atlamadık. 1925'ten kapandığı güne kadar düşünceleri, yaptıkları ve söyledikleri için hüküm giymiş, idam edilmiş ne kadar insan varsa hepsine yer verdik. Biz objektif davrandık. Başkanımız Veysel Tiryaki de çalışmaları yakinen takip etti. Çok hassas davrandı bu konuda çok özverisi vardır. Sonuçta güzel bir çalışma ortaya çıktı.”
Özel tecrit odası
Müzede vatandaşlardan gelen istek üzerine özel bir bölüm oluşturduklarını vurgulayan Yavuz, “Tecritlerin üst bölümünde, gelen talep üzerine, tamamen cezaevi koşullarını daha iyi algılayabilmeleri adına bir tecrit odası oluşturduk. Burada ortamı görmek isteyen kişiler, cüzi bir ücret ödeyerek 15 dakika veya 1 saat kalacak. Üzerlerindeki saat, telefonları alınacak. Cezaevi ortamını yaşayacaklar. Kelepçelenecekler, gardiyan eşliğinde hücreye konulacaklar. Süreleri dolmadan çıkarılmayacaklar. Tutsaklıkla özgürlük arasındaki farkı anlayacaklar. Bunu tamamen vatandaşlardan gelen talep üzerine oluşturduk” diye konuştu.
Yavuz, Ulucanlar için “Tevkıfhane'den Müzeye Ulucanlar” ismiyle bir kitap ile 1925-2006 yılları arasını kapsayan bir belgesel hazırladıklarını kaydetti.