Fikret Bila
(Milliyet, 27 Nisan 2012)
Saraybosna
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Bosna Hersek gezisinde, dini kurumlara ağırlık veren bir ziyaret programı uygulaması dikkat çekiciydi.
Kılıçdaroğlu’nun Bosna şehitleri için askeri birlikte mevlit okutması, Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftüyü ziyareti, tarihi imam hatip okuluna gidişi ve Mostar’da tarihi Blagay (Muhasbe) Bektaşi Alperenler Tekkesi’ni ziyareti programının ağırlıklı bölümüydü.
Kılıçdaroğlu’nun Bosna’ya gelirken uçakta, 23 Nisan resepsiyonunda türbanlı katılımla ilgili yorumunda, “bunun aşılmasından memnunuz” yaklaşımını sergilemesiyle birlikte düşünüldüğünde, “CHP dini konuları öne çıkaran bir çizgiye mi yöneliyor” sorusu da gündeme geldi.
Kılıçdaroğlu’yla dün sabahki sohbetimiz bu soruyla başladı.
'Dine saygılıyız'
CHP lideri, şu yanıtı verdi:
“Bu ziyaret programı, Bosna Hersek’in sosyolojik yapısından kaynaklandı. Bosna Hersek’in özel koşulları nedeniyle böyle bir program uyguladık. Aliya İzzetbegoviç’in yaptıklarına, mücadelesindeki dayanaklarına ve oluşturduğu kurumlara baktığınızda da bunları dikkate almak gerekiyordu. Önce burada Türklük ve Müslümanlık eşdeğer olarak algılanıyor. Boşnakların düşmanları, onları Türk olarak algılıyorlar. Müslüman oldukları için Boşnaklara Türk diyorlar. Nitekim, bir Boşnak’ı öldürdüklerinde ‘Türk öldürdük’ diyorlar. Türklük ve Müslümanlık aynı algılanıyor. Ziyaretimizde, buradaki sosyolojik yapıyı da dikkate alarak hareket etmeye özen gösterdik. Yoksa yeni bir politika değil. CHP zaten her zaman dine ve dini değerlere saygılı olmuştur. İnançlara saygılı bir yaklaşım sergilemiştir. Zaten hangi parti ‘dini değerlere saygılı değiliz’ diyebilir ki?”
'Mevlit okuttuk'
Kılıçdaroğlu, CHP’nin mevlit okutmasının yeni ve sadece Bosna’ya özgü olmadığını da ifade ederek, şöyle devam etti:
“Biz Türkiye’de de mevlit okuttuk. Çanakkale Savaşı’nda mermiyi topa süren Seyit Onbaşı için de mevlit okutmuştuk. Burada da Bosna şehitleri için okuttuk. Şehitlerimiz için okuttuğumuzdan dolayı ve o yönde talep geldiği için de askeri birlik için de mevlit okutmuş olduk."
İmam hatip ziyareti
“Burada imam hatip okulunu da ziyaret ettik. Çünkü, Osmanlı’nın burada kurduğu ilk eğitim kurumu. 400 yıllık bir tarihi var. Bu nedenle ziyaret ettim. Ayrıca sadece burada değil ben Türkiye’de de Diyanet İşleri Başkanlığı’nı defalarca ziyaret etmiştim. Ancak bu konuların abartılı olmaması ve bir propaganda malzemesi olarak kullanılmaması gerektiğine inanıyorum.”
'70 model sol olmaz'
Konu CHP’deki değişimden açılınca Kılıçdaroğlu’na partide yenileşme olup olmayacağı sorusunu da yönelttik. Yanıtı şu oldu:
“Siyasi partiler, kendilerini yenilemek zorundadırlar. Bunu yapmazlarsa statükonun esiri olurlar. Biz de ekonomik ve sosyal gelişmelere göre kendimizi yeniliyoruz. Hatta önüne geçmeliyiz. Eskiden sadece IMF vardı. Şimdi alternatif finans kurumları oluşturuluyor. Brezilya, Rusya, Çin böyle bir yönelişe girdiler. ‘Çin parasını çekerse ABD ekonomisi çöker’ deniliyor. Artık 1970’lerin modeliyle sol olmaz, bu modelle solu savunamayız. O dönemde sadece işçi, patron, sendika vardı. Ama artık beyaz yakalılar, çalışanlar var. Teknoloji çok ilerledi. Beyinsel çalışmalar, buluşlar ekonomiyi etkiliyor. Artık eski anlayışla sol siyaset oluşmaz. Biz de bu nedenle parti programımızı çok geniş bir tartışmaya açacağız. Bu çalışmalarda bilim adamları, gazeteciler, uzmanlar olacak. Kuzey ülkeleri, Almanya, Norveç gibi sosyal demokrat partilerin programlarını da inceliyoruz. 350 sayfalık bir programımız var. 350 sayfayı kim okur ki? Daha kısa ve daha yeni bir program ortaya koyacağız.”
Merve Kavakçı olayı
CHP lideri, “Türban sorununun aşılmasından memnun olduğunuzu söylediniz. Bugün Merve Kavakçı’nın özlük haklarının iadesi isteniyor” hatırlatması üzerine, “Bakarız, hukukçulara sorarız” dedi. Kılıçdaroğlu, Kavakçı’nın türbanı ile Genel Kurul’a girdiği anımsatılarak, “Benzeri olsa Ecevit gibi tavır takınır mısınız” sorusunu ise, “Onu Türkiye’ye dönünce konuşuruz. Türkiye’nin bütün meseleleri getirilip yine türbana takılmamalı” diye yanıtladı.
Erdoğan’a yanıt
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1950 öncesinde tek parti dönemini sürekli eleştirmesine yönelik soruya da şu karşılığı verdi:
“Başbakan, o dönemden muhalefet üretmeye çalışıyor. Kaç defa söyledim. Tek parti dönemi ortak bir tarihtir. Bu tarih Menderes’in de Demirel’in de Erdoğan’ın da tarihidir. Kaldı ki o dönemi eleştirirken de doğruları söylemiyor. ‘Alaattin Camii ahır yapıldı’ dedi, doğru değil. İslam ansiklopedisine baksın. ‘İnönü iki kitabı yasakladı’ diyor. Ama niye yasakladığını söylemiyor. Doğru dini bilgiler yer almadığı için yasakladı. Yoksa o dönemde de birçok namaz kitabı piyasalarda mevcuttu, onlar yasaklanmadı. Bizim köklerimizde bir sorun yok.”
'MİT’e talimat vermemiş'
CHP liderine, Erdoğan’ın, kendisini kaset olayıyla genel başkan olmakla eleştirmesi de anımsatıldı. Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Kaset olayı çıktığında Başbakan Hürriyet’e bir demeç vermişti. ‘MİT’e talimat verdim’ diye. Doğruyu söylemiyor, ben araştırdım. MİT’e talimat falan verdiği yok. Sayın Baykal da söyledi, ben de söyledim. ‘Eğer bu komployu aydınlatamazsanız o komplonun bir parçası olursunuz’ dedim. Benim istihbarat örgütüm, MİT’im, TİB’im falan yok. Bu olayı aydınlatmak Başbakan’ın görevidir. Aydınlatacağı yerde dönüp bizi suçluyor.”
Tutuklu milletvekilleri
Kılıçdaroğlu’yla sohbetimiz sürerken Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, telefonla kendisine tutuklu milletvekilleri ile ilgili toplantı hakkında bilgi verdi. Kılıçdaroğlu, bu bilgiyi şöyle paylaştı:
“Sayın Cemil Çiçek de bir açıklama yapmış. Bu toplantıda muhalefet partileri arasında bir mutabakat sağlanmış. Tutukluluk halleri ile ilgili istisna hükümlerine bir hüküm daha ekleyip milletvekillerinin serbest kalması sağlanacak şeklinde bir mutabakat görülüyor. AKP de bu mutabakata katılırsa bir yasa çıkabilir.”
'Silivri film olacak'
Kılıçdaroğlu, tutuklu milletvekilleriyle ilgili sözlerine şöyle devam etti:
“Hükümet artık bu olayı taşıyamıyor. Silivri’de çektirilen işkenceyi artık bütün dünya biliyor. Bu konuda iyice sıkıştılar. Dikkat ederseniz ancak Arap ülkelerine gidebiliyor Başbakan. Ama Batı ülkelerine gidemiyor. Çünkü gittiği her yerde bu konu karşısına çıkıyor ve bu konu soruluyor. Türkiye’de gittiği yerlerde de öyle, batı ülkelerinde de bu konu takip ediliyor. Çok sıkıştılar ve bundan sonra da çok sıkışacaklar. Silivri’nin bir toplama kampı olduğunu söylemiştim. Milletvekili arkadaşlarımızın raporlarında da bu var. Silivri filmlere konu olacak. Orada çekilenlerin filmleri yapılacak. Tıpkı 2. Dünya Savaşı’ndaki toplama kamplarıyla ilgili filmler gibi.”
THY ve TİKA
Kılıçdaroğlu, Bosna Hersek’in Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya üye olması gerektiğini de savunarak Türkiye’nin bu konuda güçlü destek vermesini istedi. Bosna Herseklilerin Türk işadamlarından yatırım beklediğini belirtti. Türk Hava Yolları’nın (THY) sefer azlığı ve fiyatlarının yüksek oluşundan şikâyetçi olunduğunu, Türkiye’ye döndüğünde bu konuyu THY ile görüşeceğini vurguladı. Ayrıca somut yatırım projeleri geliştirilmesi gerektiğini, ağaç işleri ve turizm alanında Bosna Hersek’e yatırım yapılabileceğini, bu konuda TİKA’ya da büyük görevler düştüğünü kaydetti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç ile görüştü.
‘Sadece din eğitimini öne çıkarıyorlar’
Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi’ne götürdükleri 4+4+4 yasasıyla ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yaptı:
“Yasayla eğitim müfredatı belirlenmez. Bu Talim Terbiye Kurulu’nun işidir. Şimdi yasayla ‘şu iki seçmeli ders verilecektir’ deniliyor. Yarın başka iktidar gelirse başka dersleri yasayla belirler. Müfredat, yasa konusu olmamalı. O zaman her sene bütçe kanununun arkasına bir ek koyalım, ‘şu dersler okutulacaktır’ diyelim. Başbakan sürekli olarak imam hatip okullarını öne çıkarıyor, ‘bu okullar parlayacak’ diyor. Ama bu okulların başarıları da ortada. İşte üniversite giriş sınavı sonuçlarını görüyorsunuz. Sadece bu okullara ağırlık vermek aslında toplumda da tepki doğuruyor. Zaten zenginler özel okullarda çocuklarını okutuyorlar. Yoksul kesim çocukları da bu okullara yönlendiriliyor. Ama sonuçta üniversite başarısı çok düşük. Sadece din eğitimini öne çıkarıyorlar. Oysa eskiden de şimdi de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde zaten bu bilgiler veriliyordu. Peygamberimizin hayatı da okutuluyordu ama Başbakan bu konuyu siyasete alet etmek istediği için sürekli bu okullar üzerinde duruyor. Biz, yasayı usul açısından iptal talebi ile Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Sonraki aşamada içerik olarak da yine Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz.”
Vekiller iki haftaya çıkabilir
Kılıçdaroğlu dönüş yolunda, Meclis’te oluşan mutabakatın bozulmaması halinde tutuklu milletvekillerinin serbest kalmasını sağlayacak yasanın süratle çıkabileceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı’nın da bekletmeden onaylaması halinde tutuklu milletvekillerinin iki hafta içinde serbest kalabileceğini kaydetti. Gazetecilerin sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, böyle bir yasa çıkarılması halinde bunun anayasa çalışmalarında olumlu bir hava yaratacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, Irak’tan davetler geldiğini, Bağdat’a ve Erbil’e gitmeyi düşündüğünü de sözlerine ekledi.