Yıl 1926... Genç Sovyet Cumhuriyeti, dünyaya rüştünü ispatlamak için “uzak diyarlara” sivil uçuş kararı aldı. İlk hedeflerden biri Ankara’dır. “24 Saatte Moskova- Angora” sloganı ile proje duyurulur. Karadeniz ilk defa, havadan, baştanbaşa geçilecektir. Bu “Moskova- Harkov- Sivastopol-Ankara” uçuşu büyük heyecan yaratır. Pilot “Yoldaş Mejeraul “ve teknisyen “Yoldaş Galovanov" bu zor hedefe ulaşacaktır...
Tarihimizdeki bu parlak sayfayı, Rasim Örs Rus arşivlerinde araştırdı ve Kompas-Pusula için kaleme aldı.
“Sayın Yolcularımız, uçağımıza hoş geldiniz!
Şu anda Moskova’dan Türkiye’ye kalkış için hazır durumdayız!
Şimdi, lütfen kemerlerinizi iyice gevşetiniz ya da hepten çözünüz! Kemeriniz yoksa da, kafaya takmayınız! İkram edecek olduğumuz nefis yiyecekleri düşününüz!
Uçuş boyunca, lütfen gerekmedikçe yerinize oturmayınız! Oynayıp, zıplayıp, yolculuğumuzun tadını çıkarmaya bakınız!
Cep telefonlarını da uçuşumuz boyunca açık tutmanızı özellikle rica ediyoruz! Çünkü bu uçuş sırasında yapacağımız çekilişlerde, şanslı yolcularımıza pek çok değerli armağanlar vereceğiz. Kazananları bizzat cep telefonlarından arayacağız!
Kaptanımız ve uçuş ekibimiz de, zaten sizinle beraber çiftetelli oynayacak, birlikte göbek atacak; ve şarkı türkü söyleyecek; bu güzellikleri sizlerle birlikte yaşamak için elinden geleni ardına koymayacak.
Tekrar anımsatıyoruz, uçuşumuz yaklaşık on saat sürecektir!
Kaptan ve uçuş ekibi adına hepinize tekrar iyi yolculuklar diliyor, sizlerle tekrar karşılaşmak istiyoruz! Havayolumuzla uçtuğunuz için teşekkür ederiz!”
Hepinize iyi uçuşlar diliyoruz!...”
Neyse ki, bütün bu, uçak süsü verilmiş bir tımarhanede geçmekteymiş duygusu veren konuşmalar, gerçek bir uçuştan alınma değil.
Bu, on yıl önce kurulmuş ve Rusya-Türkiye arasında, henüz devletler düzeyinde bir yakınlaşma yokken, bunun halklar arasında gerçekleştirilebileceğinin en güzel örneklerini vermiş olan Türkiye Kulübünün (www.turkishclub.ru) düzenlemiş olduğu, hoş bir gösterinin başlangıcından.
Moskova’dan Türkiye’ye, sanal bir uçuş kurgusu içinde, pek çok ilginç, eğlendirici, öğretici, kaynaştırıcı motifler serpiştirerek oluşturulmuş, gerçek bir kaynaşma ve dostluk gecesi, söz konusu.
Gel gelelim, böyle çalmalı çığırmalı bir ortamda, enerji dolu, bakımlı onca genç, güzel insanın arasında, heyecana gelip de, bu on saatlik uçuşu tamamlamaya hazırız falan diye bağırışıp, sonra da aradan iki üç saat geçmeden bu sevdadan vazgeçiverişimiz; ve de uçuşu muçuşu bir yana bırakıp, bir an evvel eve kapağı atıp, pijamalarımızın içinde yerimizi alma hayalleri kurmaya başlamamız, insanın aklına türlü türlü şeyler getiriyor.
Bizler bu on saatlik, şamatalı-gırgırlı, sözde yolculuğa bile dayanamazken, acaba ilk Moskova’dan Türkiye’ye kimler, hangi koşullarda uçmuştu?
Günümüzde, hepsi topu topu birkaç saat süren yolculuklardan edilen şikayetler; havaalanlarında zaman zaman yaşanan gecikmelerde, sıkıntılarda, insanların nasıl sefil olduklarını, tazminat davası açmaya hazırlandıklarını anlatan haberler, insanoğlunun yaşam biçiminin ve anlayışındaki değişimi çarpıcı bir biçimde gösteriyor.
Bu 12 nisanda, insanoğlu adına uzaya ilk adımı atmış olan Gagarin’in başarısının 50. Yıldönümü kutlandı.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ