Yaşam

TÜRKİYE'NİN "ÇOCUK" ANNELERİ ŞANLIURFA (A.A)

31 Temmuz 2011 13:34
-TÜRKİYE'NİN "ÇOCUK" ANNELERİ ŞANLIURFA (A.A) - 31.07.2011 - Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ortaya çıkan çocuk yaşta evlilikler, genellikle polis merkezlerinde son bulan trajik hikayelerin yaşanmasına neden oluyor. Henüz 15 yaşında bile basmadığı halde doğum için hastaneye getirilen çocuk annelerin ilginç yaşam hikayeleri genellikle sağlık personelinin ihbarıyla ortaya çıkarken, kimisinin tecavüze uğradığı, kimisinin ise zorla evlendirildiği belirleniyor. Kimi zaman devlet korumasına alınması için girişimde bulunulan çocuk annelerin nikahsız olarak birlikte yaşadığı kişiler ise ''çocuğun cinsel istismarı'' suçundan gözaltına alınabiliyor.  Çocuk yaşta bebek sahibi olan anne ile eşi, ailelerinin kendileri için biçtiği rolün psikolojik yükü altında olgunlaşmaya çalışırken, evliliklerini aynı yaşlarda gerçekleştirmiş olan ebeveynler ise ''azmettirici'' oldukları iddiasıyla hakim karşısına çıkıyor. Daha çok tanıdıkları bir ailenin oğluna başlık parası veya berdel (karşılıklı kız alıp verme) karşılığında evlendirilen kız çocukları, çocukluk evrelerini tamamlayamadan, erken yaşta yaşamın ağır yükünü psikolojik sorunlarıyla omuzlamaya çalışıyor. Türkiye'nin yanı sıra Ortadoğu'da ve eğitim seviyesi düşük olan bazı ülkelerde de sıkça yaşanan bu tür evliliklerin önlenmesi için ailelerin ciddi yaptırımlarla karşı karşıya bırakılması istenirken, kimileri de özellikle din adamları ve kanaat önderlerinin toplumu uyarması ve kız çocuklarının mutlaka eğitimlerini tamamlaması gerektiği görüşünü bildiriyor. -''HER 4 EVLİLİKTEN 1'İ BU TÜR EVLİLİKLER İÇERİSİNDE''- Şanlıurfa Baro Başkanı İrfan Güven, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de yaklaşık her 4 evlilikten 1'inin bu tür evlilikler içerisinde yer aldığına dikkat çekerek, bu durumun bir cinsel istismar türü olduğunu söyledi. Küçük yaşta evliliklerin toplumun bir sosyal yarası olduğunu kaydeden Güven, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin sadece Türkiye'de ve Ortadoğu'da değil Peru, Arjantin, Şili, Lübnan ve Azerbaycan gibi gelişmişlik düzeyi düşük ülkelerde de görüldüğünü belirtti. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi düştükçe ''çocuk gelinler''e daha yüksek oranlarda rastlandığını ifade eden Güven, şunları kaydetti: ''Belki işin başında terminolojik bir farkındalık yaratmak gerektiğini düşünüyorum. Bu yapılan çocuk yaşta evlilik değildir bizce. Bu hukuksal anlamda çocuğa karşı yapılmış bir cinsel istismar türü olarak tanımlanmış ve ciddi ceza yaptırımlarıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Çocuk evliliği denilinen bu cinsel istismar, kız çocuklarında ciddi sorunlar, ağır tahribatlar yaratmakta, onları travmaya sevk etmektedir. O körpecik bedenlerin kaldıramayacağı bir yükün altına sokmak, beraberinde aile içi şiddete maruz kalmasına neden olmaktadır. Özellikle erken yaşta gebelikler, kız çocuğunun yaşamının sona ermesine neden olabilecek, beraberinde çocuklarla ilgili ölümcül sonuçlar doğurabilir. Araştırmalar gösteriyor ki ülkemizde yaklaşık her 4 evlilikten 1'i bu tür evlilikler içerisindedir. Bu bir cinsel istismar türüdür. Bu durum TBMM Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından elde edilen bir sonuçtur. Çok çarpıcı bir veridir. Tabi biz bunun resmi istatistiklere aynı düzeyde yansıdığını görmüyoruz. Özellikle de 15-18 yaş arası çocuklarla ilgili veriler resmi olarak yansımamaktadır. Bunlar şikayete tabi suçlardır ve adliyeye yansımayınca TÜİK verileri arasına da girmemektedir.'' -''YOZGAT İLK SIRADA''- Bu evliliklerin en yoğun olduğu bölgelerin genellikle kırsal kesimler olduğunu ancak gelişmişlik düzeyi düşük olan kentlerde de aynı durumun söz konusu olduğunu vurgulayan Baro Başkanı İrfan Güven, aynı araştırma sonucuna göre, Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bu tür evliliklerin yoğun şekilde görüldüğünü dile getirdi. Alan araştırmacılarına göre, çocuk yaşta evliliklerin Türkiye genelinde en çok Yozgat'ta, Güneydoğu'da ise Şanlıurfa'da görüldüğünü bildiren Güven, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Aslında bu tür evliliklerin çok nedeni var. Çok parametreli bir bilmece gibi adeta. Ama en başta gelen nedenlerden birisi yerleşik örfi hukuktur. Bu bir adet olarak, meşru bir durum olarak algılanıyor toplum nezdinde. Burada bir sorgulama söz konusu değil. Aileler çocuk yaştaki kızlarının birileriyle evlendirilmek suretiyle himaye altına sokularak, onun cinsel yönden korunduğunu düşünüyor. Böylece yörede namus olarak tanımlanan olgu da korunmuş oluyor. Bunun yanında başlık parası, yoksulluk, bilgi eksikliği, ekonomik güçsüzlük bu tür sonuçları beraberinde getiriyor.'' Söz konusu evliliklerin hukuksal boyutları hakkında da bilgi veren Güven, uluslararası sözleşmelerin herkese özgür iradesiyle evlenme hakkı tanıdığını, Türk Ceza Kanunu'nunda da kadına yönelik her türlü ayrımcılığın önlendiğini hatırlattı. ''Türk Ceza Kanunu'na baktığımızda 15 yaşını bitirmeyen çocuklarla ilgili kesinlikle her türlü cinsel girişim bir istismar türü olarak tanımlanmış ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür'' diyen Güven, cinsel saldırılarla ilgili bazen 20 ile 40 yıla kadar hapis cezalarının öngörülebildiğini kaydetti. Güven, bu tür konularla ilgili cezaların caydırıcı olması açısından mevcut yasal düzenlemelerin çocuk lehine yorumlanarak uygulanması gerektiğini de sözlerine ekledi. -ÇOCUK OLAN BİR KİŞİNİN ÇOCUK YETİŞTİRMESİ- Psikolog Sevda Güner de erken yaşta evliliklerin sakıncalı olduğuna işaret ederek, bunun çocuk yaştaki anne ve babalar üzerindeki etkilerine dikkat çekti.  Kimi ailelerin, ''ne kadar erken evlendirilirse, o kadar erken hayata karışır'' anlayışına hakim olduğunu ifade eden Güner, şöyle konuştu: ''Her şeyden önce seçme şansı yok. Sürekli kendini yok sayan bir insan haline geliyor. Bir birey böyle bir davranışla yok oluyor. Bu hiç sağlıklı bir psikoloji değil. Çocukken anne oluyor. O çocuk ama çocuk yetiştirmeye çalışıyor. Bir evin ana arteri kadındır, kadın ne kadar kültürlü olursa, evlat da o kadar kültürlü olur. Kadın ne kadar bilinçli olursa, aile o kadar dirayetli olur. Bu şartlarda zaten çocuk olan bir kişinin çocuk yetiştirmesi yanlış. Olgunlaşmayan bir meyveyi yiyebilir misiniz?''