İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve Ulusal Influenza Referans Merkezi Yöneticisi Prof. Dr. Selim Badur, Türkiye'de H1N1 olgusuna rastlanmadığını belirterek, merkezde 68 örnek incelediklerini, bunların 40-45'inin yabancı ve Dalaman, İzmir ile İstanbul'dan giriş yapan, termal kamerada ateşli olduğu saptananlar olduğunu söyledi.
Belçika domuz gribine karşı önlem aldı
Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Influenza Çalışma Grubunca Hyatt Regency Otel'de düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Badur, H1N1 virüsünden "domuz gribi" olarak bahsetmemek gerektiğine işaret ederek, virüsün domuzları infekte eden insanları etkileyen yepyeni bir virüs olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Badur, H1N1 virüsünün insanlarda daha önce görülmediği için koruyucu bağışıklığı olmadığına da dikkati çekerek, dünyada bu sabah itibariyle 5 bin 728 doğrulanmış H1N1 olgusu bulunduğunu kaydetti.
Bunlardan 2 bin 59'unun Meksika'da, 3 bin 9'unun ABD'de görüldüğünü ve Meksika'da 56, ABD'de de 3 ölümün gerçekleştiğini anlatan Prof. Dr. Badur, Dünya Sağlık Örgütünün bu virüse karşı aldığı alarm düzeyinin de doğru olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Badur, H1N1 virüsünün 4 farklı parçadan oluştuğunu, bunların bir bölümünün insandan, bir kısmının Kuzey Amerika'daki kuşlardan, bir bölümünün Avrupa'daki domuzlardan ve kalanın da Kuzey Amerika'daki domuzlardan geldiğini anlatarak, bu virüsün hastalık yapma ve bulaşma riskinin yüksek olduğunu, ölümcül hastalığa yol açma oranının da çok bilinmediğini vurguladı.
"Türkiye'de henüz H1N1 olgusu yok. Merkezimize 23 ilden gelen 68 örneği inceledik. Bunların 40-45'i yabancı ve Dalaman, İzmir ile İstanbul'dan giriş yapan, termal kamerada ateşli olduğu saptananlar" diyen Badur, virüsün kuzey yarım kürede havaların ısınmasının ardından güneye ineceğini ve riskin süreceğini anlattı.
"H1N1 virüsüne karşı ulusal olarak alınan önlemler çok önemli ve yeterli" diyen Prof. Dr. Badur, H1N1 virüsüne karşı etkili olan ilaçların evlerde stoklanmaması ve virüsün direnç kazanmaması için gereksiz kullanılmasının önlenmesi gerektiğini kaydetti.
H1N1 aşısının önemi
Türk Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer de H1N1 virüsüne karşı olgu sayısının çokluğuna rağmen önlemlerin çok fazla olmadığına dikkati çekerek, hastaların da büyük oranda gripten değil, akut solunum yetmezliğinden hayatını kaybettiğini söyledi.
Prof. Dr. Usluer, hastalığın ilk haftasında evde dinlenmenin önemli olduğunu, böylece başkalarına bulaşmayacağını belirterek, hastalığın normal grip gibi baş ağrısı, halsizlik, 38.5 derece ateş, boğaz ve baş ağrısıyla kendini gösterdiğini, bazı vakalarda kusma ve ishalin de görüldüğünü anlattı. Hastalıktan korunmada hijyen kurallarının çok önemli ve etkili olduğunu da dile getiren Prof. Dr. Usluer, ellerin sabunla yıkanması ve alkol bazlı el dezenfektanlarının kullanımının önemli olduğunu ifade etti.
H1N1 virüsüne karşı aşı üretiminin hazırlıklarının yapıldığını ama henüz üretimine başlanmadığını da belirten Prof. Dr. Usluer, Eylül-Ekim aylarında görülmesi olası olan 2. salgın dalgasında aşıya gereksinim olacağını kaydetti.
Mevsimsel grip aşısının da risk grubunda olan 5 yaş altı çocuklar, 65 yaş üstü yetişkinler, gebeler, kronik böbrek, kalp, akciğer ve şeker hastalarında mutlaka uygulanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Usluer, bu risk gruplarında gribin yol açtığı hastalıklar nedeniyle ölümlerin önlenmesi için pnömokok aşısının da gerekli olduğunu söyledi.
İÜ İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Emel Bozyaka da H1N1 virüsünün ulaşımın çok kolaylaştığı ve herkesin seyahat edebildiği dünyada başka bir yere taşınmasının kolay olduğunu belirterek, Türkiye'nin de bu konuda önlemler aldığını anımsattı.
(AA)