Türkiye'nin, Kyoto Protokolü'ne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin tasarı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.
Kyoto Protokolü nedir?
Türkiye'nin, Kyoto Protokolüne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.
Düzenlemenin gerekçesinde, Türkiye'nin, uluslararası toplumun en önemli gündem maddelerinden olan çevre konularına büyük önem verdiği belirtildi. Türkiye'nin, iklim değişikliği ile mücadele konusunda uluslararası toplumla birlikte hareket ederek, 1992 tarihli BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine (BMİDÇS), 2001 yılında Marakeş'te yapılan BMİDÇS'nin 7. Taraflar Konferansında özgün şartlarının tanınmasını müteakip, 2004 yılında taraf olduğu anımsatılan gerekçede, şöyle denildi:
"Sözleşmenin 1995 yılında Berlin'de gerçekleştirilen 1. Taraflar Konferansında, 2000 yılından sonraki dönemler için belirli zaman dilimleri içinde, 'Sayısal sera gazı azaltım veya sınırlandırma' konusunda politika ve tedbirleri detaylandırmaya odaklı başlatılan süreç, 1997 yılında Japonya'nın Kyoto kentinde yapılan 3. Taraflar Konferansında ortak eylemlerin genel çerçevesini çizen Kyoto Protokolünün benimsenmesiyle sonuçlanmıştır."
Sözleşmeye taraf olan ülkelerin, 1997 tarihli Kyoto Protokolüne taraf olmaya çağrıldığı kaydedilen gerekçede, Protokolün 16 Mart 1998 tarihinde New York'ta imzaya açıldığı ve bir yıl süreyle imzaya açık kaldığı hatırlatıldı.
Protokole, 177 ülke ve AB'nin taraf olduğu ifade edilen gerekçede, Protokolün ilk yükümlülük döneminin 2012 yılında sona ereceği belirtildi.
Türkiye'nin Kyoto Protokolüne taraf olmayan çok az sayıdaki ülkeden biri olduğu belirtilen gerekçede, iklim değişikliği ile mücadele alanındaki çalışmaları çerçevesinde Türkiye'nin, 2004 yılında Sözleşmeye taraf olduktan sonra 1997 tarihli Kyoto Protokolüne de taraf olmaya davet edildiği kaydedildi.
Gerekçede, Türkiye'nin Protokole taraf olmasının sağlayacağı yararlar da şöyle sıralandı:
"Ülkemizin, kurucu üyelerinden olduğu BM'nin saygın bir ülkesi olarak, Protokol'e taraf olması, uluslararası gündemin en öncelikli ve acil sorunlarından biri haline gelen iklim değişikliği ile mücadele konusundaki kararlılığını ve uluslararası toplumun güvenilir bir ülkesi olduğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
Protokole taraf bir Türkiye'nin, hemen hepsi Protokole taraf olan Sözleşmeye taraf ülkeler nezdinde itibarı ve 2012 sonrasına ilişkin müzakerelerde ağırlığı artacak, iklim değişikliği ile mücadele konusunda 2012 sonrasının şekillenmesinde ülkemiz kendi özgün koşullarını daha iyi müzakereedebilecektir.
Kyoto Protokolü kapsamındaki uluslararası rejime katılacağımız için, özel sektörde sera gazı salım azaltımı için yapılabilecek projeler daha kolay teşvik edilebilecek ve özellikle uzun vadede başta enerji güvenliği olmak üzere ülke ekonomisine katkı sağlanabilecektir.
Kyoto Protokolü, AB çevre müktesebatının bir parçasıdır. AB, Protokolün yerini alacak olan yeni anlaşmayı da müktesebatına dahil edecektir. Dolayısıyla, 2012 sonrasını önemseyen AB, ülkemizin Protokole taraf olarak, geleceğe yönelik hazırlıklarını bir an önce başlatmasını istemektedir.
Ülkemizin Kyoto Protokolüne taraf olması halinde, AB ile iklim değişikliği ile mücadele ve uyum konularında ve AB müktesebatına uyum bağlamında işbirliği olanaklarını geliştirmesi de mümkün olacaktır."
Neler konuşuldu?
Tasarının maddeleri üzerindeki görüşmelerde MHP grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, Kyoto Protokolüne katılmanın, Türkiye'ye ne getireceği ve ne götüreceğinin iyi hesaplanması gerektiğini söyledi.
DTP grubu adına söz alan Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Kyoto Protokolüne taraf olmasının, geç kalınmış ama sevindirici bir gelişme olduğunu ve desteklediklerini belirtti.
AK Parti Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu, Kyoto Protokolüne katılmanın önemine değinerek, iklim değişikliğine karşı daha etkin önlemler alınacağını ifade etti.
Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, "Dağıtılan kömür yerine, doğalgaz çeki verilebilir mi?" diye sorması üzerine, doğalgazın ithal edildiğini belirtti. Eroğlu, "Doğalgaza döviz ödüyoruz ama dağıtılan kömürler öz kaynaklarımız. Onları da değerlendirmemiz lazım. Onun, maliyet ve döviz ödemesi açısından ekonomik olarak dikkate alınması gerektiği kanaatindeyim" dedi.
Kyoto Protokolünde, kömür kullanımını engelleyen bir husus bulunmadığını bildiren Eroğlu, "Zaten Kyoto'da şu anda hiçbir mükellefiyetimiz yok" diye konuştu.
DSİ'nin baraj inşaatlarının hızla devam ettiğini ve geçen günlerde 13 santralin devreye sokulduğunu anımsatan Eroğlu, gelecek yılda hedeflerinin bu sayının 20'ye yükseltilmesi olduğunu söyledi.
Bundan sonra ne olacak?
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen yasa Cumhurbaşkanı'nın onayının ardından uygulamaya girecek. Yasa daha sonra Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryasına gönderilecek. 90 gün süreyle askıda kalacak. Türkiye, herhangi bir ülke itirazda bulunmazsa Kyoto'ya taraf olacak.
2012 yılına kadar sorumluluk yok
2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü'ne 180 ülke ve Avrupa Birliği'nin (AB) taraf durumda. Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri, protokole taraf olmayan tek ülkenin ABD olduğunu anımsatan yetkililer, yeni ABD Başkanı Obama'nın bu protokole taraf olacaklarını açıkladığına işaret etti.Yetkililer, Türkiye'nin özel bazı koşulları olduğunu belirterek, 2012 yılına kadar hiçbir yükümlülüğün söz konusu olmadığını kaydetti.
Ankara’nın havasında arsenik iddiası
Ankara'nın havasında arsenik bulunduğu iddiasına da yanıt veren Eroğlu, "Kömürlerde arsenik olabilir ama kömürde özellikle kireç olduğu zaman, arsenik havayla karışmaz. Kireçle beraber külde kalır. Kömür içindeki arseniğin, baca gazıyla çıkması söz konusu değildir. İlmi olarak mümkün değildir" dedi.
Eroğlu, Siirt'te içme suyu problemi kalmadığını ifade etti.
Tasarının, açık oylamasına, 252 milletvekili katıldı. Kanun tasarısı, 3'e karşı 243 oyla kabul edildi. Oylamada 6 milletvekili de çekimser kaldı.