2024, şimdiye kadarki en kötü dang hurması yılı olarak kayıtlara geçerken, Türkiye'nin komşusu İran'da 12 vaka ortaya çıkması ve hastalığı bulaştıran Aedes sivrisineklerin Türkiye'de de bulunması endişe yarattı.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) ocak ayının başından 22 Temmuz’a kadar olan zaman diliminde 176 ülkeden yaklaşık 11 milyon şüpheli dang humması vakası bildirildi. Toplam 6 bin 508 kişi hayatını kaybetti, ağır vakaların sayısı 24 bini aştı. İran ise 14 Haziran 2024’te ‘yerel olarak bulaşan’ iki dang humması vakasını duyurdu. İlk iki vakanın üzerinden sadece bir ay geçtikten sonra vaka sayısı 12’ye yükseldi.
Yerel olarak bulaşan, hastalığın seyahatle taşınmadığını, doğrudan o bölgedeki enfekte sivrisinekler aracılığıyla bulaştığını belirtiyor. Dang humması, Aedes sivrisinekleriyle bulaşıyor ve bu sivrisinekler Türkiye’de de bulunuyor. |
10Haber'den Özgür Gökmen Çelenk'e konuşan Koç Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül, “Türkiye dang humması açısından topun ağzında, bugün veya yarın vaka çıkarsa bunda şaşılacak bir şey yok” dedi.
Ergönül, şunları kaydetti:
"Şu ana kadar yerel vaka bildirilmedi. Uzak Asya veya Güney Amerika’ya gidip hastalanan çok sayıda vatandaşımız oldu ama Türkiye kaynaklı bir enfeksiyon bugüne kadar saptanmadı. Fakat bir ay önce komşumuz İran’da ilk kez yerel vakalar ortaya çıktı.
Ayrıca dang humması son yıllarda Avrupa’da da ciddi sorun haline geldi. Çünkü Aedes, Avrupa Birliği’nin 13 ülkesine yerleşmiş durumda. İtalya, İspanya ve Fransa’da 2023’te Dang humması salgınları yaşandı. Yani Türkiye hem batıdan hem doğudan gelen iki taraflı riskle karşı karşıya. Bununla birlikte Aedes sivrisinekleri Türkiye’de zaten yerleşik. Dolayısıyla Dang humması bizde de her an patlak verebilir.
Dang humması vakalarının çoğu grip gibi atlatılıyor. Fakat hastalık ikinci kez geçirildiğinde durum farklı. Çok daha ağır seyrediyor, ölüme varan sonuçlara neden olabiliyor.
İnsandan insana bulaşma riski çok ama çok düşük. Teorik olarak hastalığı geçirmekte olan bir insanın kan vermesiyle bulaşabilir ama pratikte bu pek mümkün değil. Ayrıca hastalığın solunum yoluyla bulaşmadığını belirteyim. Virüs esas olarak sivrisinek ısırığıyla yayılıyor. Bununla birlikte enfekte gebelerden bebeklerine enfeksiyon bulaşabileceği unutulmamalı.
Tedavi yöntemleri neler?
Dang hummasında kullanılan özel bir ilaç yok, sadece destek tedavisi yapılıyor. Burada en önemli nokta doğru tanının konulması, ardından uygun destek tedavisinin verilmesi. Dang hummasının tanısı şu anda sadece Ankara’daki Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nda (eski adıyla Hıfzıssıhha Enstitüsü) konuluyor. Bazı üniversite hastaneleri de tanı koyacak sistemlere sahip. Örneğin bizim merkezimiz bunlardan biri. Ama bu tür bulaşıcı hastalıkların asıl referans merkezi Halk Sağlığı Genel Merkezi.
Bu durum tanının hızlı konulmasını engellemiyor mu? Bir kere doktorun henüz Türkiye’de bildirimi yapılmamış bir hastalıktan şüphelenmesi lazım. Sonra örnek alması, o örneği Ankara’ya göndermesi ve sonuçları beklemesi gerekiyor.
Elbette bu tür bürokratik adımlar, tanının hızla konulmasının önünde ciddi bir engel. Olası bir salgında bu gecikmeler hastalığın çok hızlı yayılmasına yol açabilir.
Bu noktada hem toplumun hem de hekimlerin farkındalık seviyesinin artması çok önemli. Şu gerçeği aklımızdan çıkarmamalıyız: Türkiye dang humması açısından topun ağzında. Bugün veya yarın vaka çıkarsa bunda şaşılacak bir şey yok."