Kötü haber Cuma günü başlayan festivalin açılışından birkaç hafta önce geldi.
Türkiye Kültür Bakanlığı geçmişte yaklaşık 60 bin euroya kadar ulaşan mali desteğini herhangi bir açıklama yapmadan kesti. DW'ye konuşan Festival Direktörü Adil Kaya, Türkiye'nin geçen sene de geriye dönük olarak teşvik vermeyi kestiğini ve bu sene de destek verilmemesinin kendilerini şaşırtmadığını söyledi.
Almanya Dışişleri Bakanlığı, Goethe Enstitüsü ve Robert Bosch Vakfı ile Bavyera Eyaleti tarafından mali destekle bu sene 23'üncüsü düzenlenen Türkiye-Almanya Film Festivali, her şeye rağmen 9-18 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek.
Kültürlerarası diyaloğa ilgisizlik
Türkiye Kültür Bakanlığı'nın duruşunun belki de "fazla milli” olduğunu kaydeden Kaya, Türkiye'nin bugünlerde kültürlerarası diyalogdan çok, milli kültürel işlerle ilgili olduğunu söylüyor.
Festival Direktörü, özellikle kriz zamanlarında kültürel diyaloğu devam ettirecek etkinlikler düzenlemenin ve sürdürmenin önemli olduğunu savunuyor. Kaya, "En azından Alman tarafı böyle görüyor” diye ekliyor.
Türkiye'nin festivale verdiği desteğin kesilmesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın giderek milliyetçiliğe kayan politikaları eşliğinde iki ülke arasındaki gerginliğin tırmanışına isabet etti. Kaya, film yapımcısı ve yönetmenlerinin bugünlerde Türkiye'de kendilerini ifade etmelerinin giderek zorlaştığını ve birçoğunun korku içinde olduğunu düşünüyor. "Nefes almak için bu festivallere ihtiyaç duyuyorlar” diyor Kaya ve Almanya'ya bu yüzden geldiklerini ekliyor.
Festival Direktörü, Türk yönetmenlerin çok daha dikkatli davranmaya başladığını ve mesajlarını ulaştırmak için çoğu zaman bugün hayatta olmayan önemli şahsiyetlere başvurduklarını anlatıyor. Bu yılki festivalde 1923-2015 yılları arasında yaşamış Yaşar Kemal ve 1937-1984 yıllarında yaşamış Yılmaz Güney hakkında belgeseller gösterilecek.
Önümüzdeki 10 gün boyunca aralarında kısa film, belgesel ve uzun metraj olan 43 film sergilenecek. Festival yöneticilerinden ve küratör Frank Becher seçkideki filmlerin çoğunun yaşadığımız dünyayı yansıttığını düşünüyor. Becher, "İlk bakışta öyle görünmeseler bile filmler siyasi içerikli” diyor.
Becher, bu yılki festivalin Türkiye'de ifade özgürlüğü ve demokrasinin karşılaştığı kısıtlamalardan dolayı yaşanan siyasi ve sosyal durumu yansıttığının farkında. Küratör bu durumu "Festivalde temsil edilen birçok sanatçının ekonomik ya da siyasi nedenlerden dolayı sadece hayalini kurabildikleri bir özgürlük” olarak değerlendiriyor.
Yönetmen Christian Petzold'un Berlin Film Festivali'nde galası gerçekleştirilen "Transit” isimli uzun metraj filmi Nürnberg seçkisindeki aynı tarz 10 filmden bir tanesi. Bazı filmler mülteciler ile yerinden edilenler ve yurtlarından kaçanlara odaklanırken, bazıları ise Türk- Alman ilişkileri, önyargılar ve Doğu Anadolu'da bir genç kızın hayatını mercek altına alıyor.
Halil Ergün ve Volker Schlöndorff'a onur ödülü
Festival Türk ve Alman sinemasında önemli birer yere sahip iki isme onur ödülleri verilmesiyle başladı. Oscar ödüllü yönetmen Volker Schlöndorff, "kültürlerarası muazzam anlayış” ile yoğrulan sinematik işleri doğrultusunda yaşam boyu onur ödülüne layık görüldü.
"Türkiye'nin en yaratıcı oyuncularından” birisi olarak görülen Halil Ergün de 40 yıllık kariyeri boyunca defalarca yeni rollerle ekranlara çıktı ve özellikle eleştirel işlerde yer alması izleyiciler tarafından takdir edildi.
Festival Direktörü Kaya, Ergün'ü "Demokratik prensiplere bağlı cesur siyasi duruşu ve her daim eleştirel bakışı ile izleyicinin vicdanı” şeklinde tanımlıyor. Kaya'ya göre Halil Ergün'e gösterilen saygı açık bir şekilde mevcut siyasi duruma da bir gönderme yapıyor.
Jochen Kürten
© Deutsche Welle Türkçe