Fatima Çelik
Türkiye 6 Ekim 2021 itibarıyla küresel ortalama sıcaklık artışını sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlamayı hedefleyen Paris İklim Anlaşması'nı onaylayarak 2053'te Net Sıfır Emisyon hedefini kabul etti. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) son değerlendirme raporuna göre Dünya Net Sıfır Emisyon hedefinde başarılı olursa şu anda 1,25 derece olan sıcaklık artışı bu yüzyıl sonuna kadar 1,5 derecenin altında sınırlanabilecek. Bu hedef doğrultusunda, 2018'den itibaren kalan karbon bütçesi, yani atmosfere küresel çapta salınabilecek maksimum karbondioksit miktarı ise 580 GtCO2 olarak belirlenmiş durumda.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi'nin (İPM) hazırladığı "Türkiye'nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2050'de Net Sıfır" başlıklı yeni raporuna göreyse Türkiye'nin 2015'te niyet beyanı olarak sunduğu Ulusal Katkı Beyanı (NDC) Net Sıfır hedefini karşılamıyor. Araştırmacılara göre Türkiye'nin ilk iş olarak 2053'te Net Sıfır hedefiyle uyumlu orta ve uzun vadeli bir yol haritası belirlemesi ve hedeflerini güncelleyerek yeni bir Ulusal Katkı Beyanı (NDC) hazırlaması gerekiyor.
Türkiye'nin ne kadar karbondioksit bütçesi kaldı?
Paris İklim Anlaşması, küresel bir hedef belirlese de ülkelerin emisyon azaltım yükümlülüklerini neye göre belirleyeceğine ilişkin net bir yöntem geliştirmiyor. Ancak hakemli bir grup olan Paris Equity Check'in (PEC) bilimsel yaklaşımlarıyla küresel sera gazı emisyonlarından sorumlu başlıca ülkelerin karbon bütçelerini adil paylaşım ve hakkaniyet ilkesine uygun bir şekilde hesaplamak mümkün.
Türkiye, 2017 itibarıyla küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 1,2'sini salıyor. İPM'nin yaptığı hesaplamaya göre 2018'den itibaren Türkiye'nin harcayabileceği maksimum karbondioksit bütçesi 7,95 GtCO2 civarına denk düşüyor. Bu da küresel bütçenin yüzde 1,37'sini oluşturuyor. Bu hesaplamaya göre Türkiye'nin gelişmiş ülkelerden ve dünya ortalamasından daha geç ve daha yavaş azaltım yapabileceği varsayılıyor.
"2050'ye dek karbondioksit emisyonu yüzde 66 artabilir"
İPM'nin raporunda ayrıca Türkiye'nin 2053'te Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşabilmesine dair bir yol haritası sunuluyor. İPM İklim Değişikliği Koordinatörü Dr. Ümit Şahin'in "Türkiye'nin büyüme yaklaşımı, inşaat sektörü ya da otomobil kullanımı gibi mevcut ekonomik yapısını bütünüyle değiştirmeden nasıl bir azaltım sağlayabileceğini görüyoruz" sözleriyle açıkladığı rapor, iki senaryo üzerinden ilerliyor.
Raporun yazarları ve araştırmacıları arasında İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, EPRA'dan Doç. Dr. Osman Bülent Tör ve Dr. Saeed Teimourzadeh, ODTÜ'den Dr. Bora Kat ve Prof. Dr. Ebru Voyvoda, VENESCO'dan Arif Künar, GTE Carbon'dan Kemal Demirkol ve Kadir Has Üniversitesi'nden Prof. Dr. Erinç Yeldan bulunuyor.
Raporda Türkiye'de mevcut ekonomik yapısı içinde sera gazı emisyonlarını azaltmak için herhangi bir politika izlenmediği senaryoda, toplam karbondioksit emisyonunun 2050'de 2018 seviyesine göre yüzde 66 artarak yaklaşık 700 milyon tona çıkacağı öngörülüyor.
Oysa rapora göre Türkiye, 2050'de Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda gerekli politikaları izlerse, ekonomik yapı, nüfus artışı, ekonomik büyüme gibi mevcut makroekonomik varsayımlarını koruyarak karbondioksit emisyonunu 2050'de 2018'e göre yüzde 70 azaltarak 132 milyon tona düşebilir.
"Elektrik üretimi en hızlı azaltım sağlanacak sektör"
Rapor hedefe ulaşmak için elektrik, ulaşım, binalar, sanayi, hizmet ve tarım sektörü için bir dizi müdahale öneriyor. Buna göre tüm sektörlerde enerjiden kaynaklanan karbondioksit emisyonları 2030'da 2018 seviyesine göre yüzde 37, bütün karbondioksit emisyonları ise 2030'da 2018 seviyesine göre yüzde 32 azaltılabilir.
Elektrik üretiminin en hızlı azaltım sağlanacak sektör olmasından hareketle elektrik sektöründen kaynaklanan emisyonların 2030'da yarıya indirilmesi hedeflenebileceğine işaret edilen raporda, enerji üretiminde kömürün 2035'te tamamen terk edilmesi hedeflenebileceği, ayrıca elektrik üretiminde doğal gaz, şebeke esnekliğiyle ilgili daha iddialı çözümler üretmek yoluyla 2050'den önce tamamen terk edileceği belirtiliyor.
Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokülte gibi modern yenilenebilir enerji gücünün elektrik kurulu gücündeki payı 2030'nın yüzde 50'ye çıkarılabileceğine işaret eden uzmanlar, diğer önerilerini "2030'a kadar her yıl ortalama 3 GW güneş ve 2,5 GW rüzgar enerjisi santrali yapılarak 2030'da her iki yenilenebilir enerji kurulu gücünün yaklaşık 35 GW'ye ulaştırılması, elektrikli araçların toplam binek araçları arasındaki oranının 2030'da en az yüzde 20'ye, toplu taşımada ve yük taşımada kullanılan araçlar arasındaki oranının en az yüzde 10'a çıkarılması, ayrıca binalarda kömür kullanımının en kısa sürede sonlandırılması, doğal gazdan elektriğe geçilmesi ve ısı pompalarının kullanımının hızlandırılması yoluyla 2030'da 2018 seviyesine göre yüzde 50 emisyon azaltımı hedeflenebilir" şeklinde sıralıyor.
Sanayi ve diğer üretici sektörlerin enerji tüketiminden kaynaklanan emisyonları 2018 seviyesine göre 2030'da yüzde 26, 2050'de yüzde 67 azaltılabileceği vurgulanan rapora göre sıralanan bu müdahaleler yapılırsa, Türkiye'nin 2018 ile 2050 yılları arasında enerji tüketiminden kaynaklanan kümülatif karbondioksit emisyonları 7,4 GtCO2 ile belirlenen karbon bütçesinin (7,95 GtCO2) altında kalabilir.