14 Mayıs'ta başlayan Cannes Film Festivali'nde 18 film, en iyi film ödülü Altın Palmiye için yarıştı. Ödüller, 24 Mayıs cumartesi akşamı Cannes'da yapılacak törenle sahiplerini bulacak. Büyük ödül için yarışan filmlerden biri de daha önce de Cannes'da ‘en iyi yönetmen' ödülünün da aralarında bulunduğu çeşitli ödüller kazanan ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın yönetmenliğindeki ‘Kış Uykusu' oldu.
“Zerre” adlı ilk uzun metrajlı filmiyle büyük başarı yakalayan ve bu filmle 49. Altın Portakal film festivalinde 'En İyi Yönetmen' ödülü başta olmak üzere çok sayıda ödül kazanan Türk sinemasının başarılı genç yönetmenlerinden Erdem Tepegöz, 2014 Cannes Film Festivali'ni takip eden isimlerden biriydi. Tepegöz, festivalle ilgili izlenimlerini DW'ye aktardı.
DW: Siz hangi vesile ile festivalde bulundunuz?
Erdem Tepegöz: Bu sene Cannes'a ilk gidişim. Daha önce birçok kez diğer festivalleri gezdim ilk filmim Zerre dolayısıyla. Bu sene ikinci filmimiz Jarabulus'la, İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar kapsamında Fransız Sinema Fonu ödülünü aldık. Bu sebeple Cannes'da görüşmeler için orada bulundum. Çok verimli geçti açıkçası çünkü önemli ve büyük bir pazar. Sinemayla ilgili yapımcı, dağıtımcı veya ortak yapımcı bulmak için çok önemli, birçok insana daha rahat ulaşabiliyorsunuz, bilgiye daha rahat ulaşılan bir ortam. O yüzden verimli geçti diyebilirim.
DW: Ne var ki Türk sineması adına biraz da hazin bir yıl oldu bu sene. Soma faciası nedeniyle bütün etkinlikler iptal edildi. Nuri Bilge Ceylan'ın Kış Uykusu filmi ise favoriler arasında. Siz Türk sineması açısından bu sene Cannes'ı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdem Tepegöz: Oradaki hem Tük pavyonunda hem de Türk sinema camiasındaki herkeste büyük bir dinginlik vardı bu sene, herkesin yaka kartları vardı Soma üzerine, bayrağımız yarıya indirilmişti, bütün etkinlikler iptal edildi. Hem ayrı bir sevinç yaşıyorduk ‘Kış Uykusu' Cannes'da yarışmada olduğu için, hem de büyük bir burukluk vardı içimizde. Bu tabii ki üzücü bir ikilem. Ama şunu fark ettim ki, Türk sineması gerçekten çok güçlü. 21 tane Türk kısa filmi vardı katalogda, aynı zamanda bir Türk filmi de ana yarışmada yarışıyor ve şu an favoriler arasında ve bu bir başyapıt niteliğinde, çok iyi bir film. Bu tabii ki Türk sinemasının bulunduğu noktayı gösteriyor, gerçekten çok iyi noktada. Hangi ortak yapımcı görüşmesi için gitsek, hangi yapımcıyla veya bir sinema yazarıyla konuşsak herkes Türk sinemasının büyük bir yükselişte olduğunu ve çok iyi öyküler izlediklerinden bahsediyordu. Bu çok umut ve heyecan verici bir olgu. Belki oradan daha rahat bizi gözlemliyorlar sinemamız adına, bu anlamda daha heyecanlı ve motive olarak döndüm ben Cannes'dan.
DW: En iyi film ödülü Altın Palmiye yarın yapılacak ödül töreninde sahibini bulacak. Sizin favoriniz hangisi?
Hepsini izleyemedim fakat izleyebildiğim kadarıyla ben de Nuri Bilge Ceylan'ın Kış Uykusu'nun Altın Palmiye'nin en güçlü adayı olduğunu düşünüyorum. Gerçekten çok büyük bir film, başka bir film, diğer filmlerden öte olduğunu düşünüyorum. Haluk Bilginer'in ‘en iyi erkek oyuncu' için çok güçlü bir aday olduğunu düşünüyorum, hem rolünün karakteri, hem senaryodaki dramaturji hem de göstermiş olduğu oyunculuk performansı çok şaşmaz bir birliktelik sağlıyor. Yine en iyi senaryo olarak bile aklımda Kış Uykusu var. Ama tabii bir iki tane rakip var. Naomi Kawase'nin filmi güçlü adaylar arasında, Rus filmi Leviathan'ın çok güçlü bir film olduğu söyleniyor. Bence bu üç film Altın Palmiye'nin en önde gelen adayları. Ama ben yine de hem kalbimden geçen, hem de heyecanla beklediğim Kış Uykusu'nun ülkemize Altın Palmiye'yi getirecek olması umuyorum.