Kültür-Sanat

'Türk şiiri değil İsmet yozlaştı’

Şair - yazar Hilmi Yavuz, “Türk şiiri yozlaştı” diyen İsmet Özel’e cevap verdi: Yozlaşan Türk şiiri değil, İsmet’in kendisi.

16 Mayıs 2009 03:00
İsmet Özel'in "Türk şiiri yozlaştı" sözlerine başta Hilmi Yavuz olmak üzere şairlerden cevap gecikmedi. Yavuz, yozlaşının aslında Özel'in kendisi olduğunu söyledi.

Şair İsmet Özel, Taraf gazetesinde yaptığı söyleşide Türkiye’nin edebiyat ve sanat çevresinden mahrum olduğunu belirterek şunları söylüyordu: “Son dönemde para girdi işin içine ve bu, resimle başladı. Şiir satılabilen bir şey olmadığı için orada yozlaşma daha kolay oldu. Eskiden insanlar kendi şiirlerinin okuru idiler, ben onu ısrarla devam ettiriyorum. Sen beni şair say ben de seni ressam sayayım diye gidiyor”. Aynı röportajda şiirin artık yozlaştığını söyleyen ve Hilmi Yavuz hakkında “Benim dönemden devam eden Hilmi Yavuz var, Hilmi’yle alıp vereceğim yok, neden yok? Çünkü ‘fena değil bu çocuk da aramızda bulunsun’ denilen birisiydi.... Hilmi ilk kitabı Bakış Kuşu’nu 1969’da yayımladı, halbuki 39 doğumludur, benden biraz daha ilerde. 69’da benim ikinci kitabım yayımlandığım zamandır. Bu bir fikir verebilir” 

Türk şiirine ağır eleştirilerde bulunan Özel’e Hilmi Yavuz’dan ve şairlerden yine Taraf gazetesi aracılığıyla yanıt geldi:

Hilmi Yavuz: Türk şiirinin yozlaşması söz konusu değil. Şiirin, resim piyasasıyla karşılaştırılarak para getirmediği gerekçesiyle yozlaştığını öne sürmekse düpedüz saçmalıktır. Yine de bazıları şiiri yozlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yozlaşma konusunda en mükemmel örnekleri ismetozel.org sitesine bakarak görmek mümkün. İsmet Özel’in yayınlanan söyleşisinde ne demek istediğini anlamak mümkün değil. Söyledikleri düpedüz deli saçması... İsmet’in, epey gecikti ama acilen kapatılması gerekir.

Ahmet Telli: Ne söylemiş İsmet Özel: “Türk şiiri yozlaşıyor” demiş. Bu türlü yargılar ilk kez ileri sürülmüyor; otoritesinin üstünde biriken tozları silmeye çalışan birileri böylesi bir totolojiyi hep yapmıştır. Türkçe şiirin gelişkinliğinden söz aralayıp, İsmet Özel’in ne kadar yanıldığını falan söyleyecek değilim. 1982’de şairlerin intelektin pençesinde olduğunu ileri süren Özel’in, bugün, edebiyat çevresinden mahrum kaldığından yakınması karşısında, onun “fiyaka”sını bozmaya cesaret edebilecek bir edebiyat çevresinden yoksun olduğumuzu ben de biliyorum. Cihan Oğuz’dan ödünç alarak söylersem, Türkiye solunun ve şairlerinin (Ataol Behramoğlu dahil) İsmet Özel’e açtığı kredi bitmediği sürece, bu türlü önemseyişler de eksik olmayacak. Kendi adıma 1972’den bu yana İsmet Özel önemsizdir benim için. Önemsizdir ama, bu önemsizliğin 1993 Temmuz’undan sonra arkadaşlarımca hâlâ fark edilmemişliği hüzünlendiriyor beni...

Metin Kaygalak: İsmet Özel zehirli laflar etmeyi çok seviyor. Bu durum onun şiirinin bir parçası da. Fikri manada şiirinin koyduğu filozofik ağırlık, yerini tuhaf, pragmatik bir hafifliğe bırakıyor uzunca bir zamandan beri. Bugün bir düşünürden, bir şairden beklenen, olan bitenin hem içinde hem de dışında olabilmesi değil midir? Meselelere bir mesafe ve derinlikle yaklaşmak, sıradan ve kötülüğün o iğrenç retoriğinden uzak durmak... Öyleyse neydi bir şairi sıradandan bir insandan ayrı kılan cevher? Bir ölünün arkasından cehennemin dibini gördürtmek, Müslüman ahlakına da sığmaz! Bunlar bir şairin cümleleri olmamalıydı, yazık! Narsizmin asıl kötülüğü sadece kendini sevmek değil, başkasını sevememektir. Onun likit, kabına göre süren milliyetçi tasavvuru yazık ki hâlâ durulmuş değil. Kendi deyimiyle hâlâ “teğelli” konuşuyor. Vicdanını yitirmiş, heba olmuş bir deha! Zekâ ahlaki bir kategoriyse eğer, İsmet Özel aklın bir hilesi olmalı. Asıl mesele, bunca olan bitenin karşısında kendini evinde hissetmemek ve o yüksek ahlakın bir parçası olmayı becerebilmektir, kendi evindeyken bile! “Ben başkasıdır” diyebilecek bir dil kuramamak, bir ikbal indirememek bu toprakların tuhaf bir ironisi gibi. İsmet Özel kendi kültürünü bir ideoloji gibi tasarlıyor. Tıpkı resmî ideolojide olduğu gibi. Eğer tüm bunlar bir trajediyle son bulmayacaksa, mutlak bir ironiye dönüşecektir bir gün.

Madem şair dünyaya gelmiştir, o vakit dile de gelecektir. Hayatın yozlaşması ile şiir ters orantılıdır: Hayat yozlaştıkça büyük şiirin ayak seslerini duymaya başlarız. Evet, hayat yozlaşmış olabilir, ama buradan şiirin yozlaştığını çıkarmak, çok basit manada, bir düz mantık koymaktır. Bu da şaire yakışmaz. İnsanlık, haysiyet sınamalarının yaşandığı dönemlerde büyük fikirler, şiirler ortaya koymadı mı hep? Tam da bu düşüşün, yozlaşmanın bizatihi kendisinin şiirin Tanrısına doğru uzanan bir el olduğunu söylemeliyim. İşte bu yüzden Tanrı bunca kötülüğün arasında şairle konuşur! Tam da bu yüzden!

Tuğrul Keskin: İsmet Özel’in aklı “özel” alanlarda ne kadar karışıksa, şiir alanında da o kadar karışık. İsmet Özel hangi anlamda kullandı bunu bilmem güç, ancak, sözlük anlamı ile şiirde bir yozlaşma var ise bu şiir, yalnızca İsmet Özel’in şiiri olabilir. Son yazdığı ve internet ortamında bir süredir dolaşan şiirlerinden haberliyiz. Tam da kendisinin tanımladığı gibi bir şiire ulaşmış görünüyor. 5. yüzyılda yaşamak arzusu ve aklı ile modern şiirimizin geldiği son noktayı İsmet Özel’in anlaması kolay görünmüyor. Kaldı ki bunları söyleyen İsmet Özel, 2 Temmuz 1993’te şairler Sivas’ta Madımak Otel’inde hunharca yakılarak katledilirken, bu katliamı “haklı” görebilmiş, bir “şair” olma “özel”‘liğini de taşıyor. Bir de şu var, bu tespit son derece cahilane bir tespit. Çünkü onun anladığı anlamda dahi yozlaştırıcı olan paradır. Kapitalizm girdiği her yeri yozlaştırır. Bir “şeyin” değişim değeri yok ise, o “şey”deki yozlaşma, kendisinin anladığı anlamda bile, daha geç olur. Şiirin değişim değeri olmadığını söyleyip, ardından bu cümleyi kurmayı da, yalnızca İsmet Özel başarabilir galiba. Türk şiiri bahsine gelince, Türk şiiri binlerce yıllık devasa bir çınardır. Kökü o kadar derindedir ki, bugün istense dahi yoz, hayat dışı ürünler veremez. Şiirin tarihselliği buna izin vermez. Elbette yer yer, şiirden uzak insanlar, şiirden uzak metinler yayınlayabilirler, bu da Türk şiiri denilen ve engin nehirler gibi çağıldayan o büyük şiiri bağlamaz. Bir dönem iyi şiirler yazmış “kimi şiir yazıcıları”nın artık Türk şiirini bağlamadığı gibi. Ki bunu da en iyi İsmet Özel bilir.

Yavuz Özdem: Bu bir görüştür ama bırakın şiiri, herhangi bir şey sahip olduğu iyi niteliklerini para girdiği için mi yoksa para etmediği için mi yitirir, her şeyin para ile alınıp satıldığı bir dönemde buna verilecek cevap bellidir. Para eden şey yozlaşır. Şiir bence hâlâ alınıp satılan bir meta olmadığı için yozlaşmamıştır. Türk şiirinin bugünkü durumuna gelince; gençler yüzlerce dergi çıkarıyor, binlerce şiir yazılıyor, satma şansı olmasa da şiir kitapları basılıyor bu da canlılığın göstergesidir. İyi, büyük, yeni, kötü... şiir yazılıyor, tartışılıyor...