Aylin Yazan
İngiltere'de 8 milyon sterlinlik prestijli Longitude (Boylam) Ödülü, İsveç'te bir antimikrobiyal direnç testini geliştiren ekibe verildi. Testin mucitlerinden Türk bilim insanı Özden Baltekin de ödülü kazanan ekipte. Ödül, süper mikroplarla mücadelede fark yaratacak bir buluşa verilmek üzere 10 yıldır sahibini bekliyordu.
Test, idrar yolu enfeksiyonlarında, enfeksiyonun bakteri kaynaklı mı olduğunu tespit ediyor ve bakteriye karşı uygulanması gereken doğru antibiyotik tedavisini belirliyor. Böylelikle yanlış ya da gereksiz antibiyotik kullanımı önleniyor.
Mevcut geleneksel yöntemlerle sonuçlar yaklaşık 3 günde çıkanken, bu testle 45 dakikada sonuç alınıyor.
Test, antibiyotik direncine karşı "çığır açıcı nitelikte" görülüyor. 17 kişilik jüri, ödülü kazananı 250'den fazla başvuru arasından seçti.
Testin mucitlerinden girişimci Özden Baltekin, bu konudaki çalışmalarına doktora yapmak üzere gittiği İsveç'in Uppsala Üniversitesi'nde başlamıştı. Araştırmada icat ettikleri tekniği daha sonra kurdukları şirket yoluyla geliştirerek sonunda ödüle uzandılar. Şu an Sysmex Astrego'da Program Yönetim Direktörü olan Baltekin, tekniklerinin çığır açıcı yanının, kullandıkları nanoçipler sayesinde tek bir bakterinin gelişimini gözlemleyebilmeleri olduğunu söylüyor:
"Herkes bakterilerin sayısını saymaya çalışırken, biz boyunu ölçüyoruz".
Test, Sysmex Astrego şirketi tarafından Avrupa'da piyasaya sürüldü.
"Sessiz pandemi"
Maddi değeri Nobel Ödülleri'nin yaklaşık 10 katı olan Longitude (Boylam) Ödülü tarihte ikinci kez veriliyor. Verilen para ödülüyle, buluşun desteklenip geliştirilmesi hedefleniyor.
1714 yılında kabul edilen "Boylam Kanunu" ile o dönem ödülün, denizciliğin en büyük sorunu olan "boylam belirleme"yi çözebilecek kişiye verileceği açıklanmıştı.
2014'te açıklanan son Longitude Ödülü'nün teması ise İngiltere'de yapılan bir kamuoyu yoklamasıyla "antimikrobiyal direnç" olarak belirlendi.
İlaçlara karşı dirençli enfeksiyonlar her yıl 1 milyondan fazla insanın ölümüne neden oluyor.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2019'da 1 milyon 270 bin kişi doğrudan antimikrobiyal direnç nedeniyle, 4 milyon 950 bin kişi de bağlantılı sebeplerle hayatını kaybetti.
Bu yüzden buna "sessiz pandemi" deniyor.
Antibiyotiklerin enfeksiyonların tedavisinde hayati olduğu aşikar. İngiliz fizikçi Dame Sally Davies, "Antibiyotikler olmadan bildiğimiz modern tıp çökmenin eşiğine gelir" diyor. Ancak her antibiyotik kullanımı, vücuttaki bakterinin o antibiyotiğe karşı direnç kazanacak şekilde evrilmesine fırsat veriyor.
Geliştirdiği bu direnç sayesinde bakterinin hayatta kalma şansı artıyor ve yayılıyor. Bu nedenle hayat kurtarıcı bu ilaçların ancak gerçekten işe yarayacağından emin olunduğunda kullanılması gerekiyor.
Baltekin, geliştirdikleri testle "Birincisi gereksiz antibiyotik kullanımını azaltıyoruz, ikincisi de hangi antibiyotiği kullanmamız gerektiğini çok kısa sürede görebiliyoruz" diyor.
Test nasıl çalışıyor?
Test idrar yolu enfeksiyonlarında işe yarıyor. Bu, çoğu kadını hayatlarının bir evresinde etkileyen ve İngiltere'de reçete edilen antibiyotiklerin de beşte birinin verilme nedenini oluşturan bir enfeksiyon türü.
Baltekin de her yıl yaklaşık 150 milyon kadının idrar yolu enfeksiyonu geçirdiğini ekliyor.
Bir hastaya yapılan ilk muayenede enfeksiyonun bakteri mi yoksa virüs ya da mantar kaynaklı mı olduğunu saptamak zor.
Şu an dünyada yaygın olarak izlenen yolda, doktorlar hastadan alınan örnekleri mikrobiyoloji laboratuvarına gönderip sonucu beklemek zorunda kalıyor. Örnek petri tabağında (bakteri üretme tabağı) bekletilip sonunda hangi antibiyotiğin kullanılması gerektiğine karar veriliyor. Bu işlem 3 gün sürebiliyor.
Ancak sonuçlar gelene kadar semptomların daha da kötüleşmesi riskine karşı, genellikle tahmini olarak bir antibiyotik tedavisine başlanıyor.
Baltekin, "Araştırmalar hastaların yaklaşık yüzde 50’sinde bakteri bulunmadığını gösteriyor. Yani hastaların yarısı gereksiz yere antibiyotik almış oluyor. Boşu boşuna ya da yanlış antibiyotik kullanımıyla insanlardaki antibiyotik direnci gelişme hızı da artıyor" diyor.
Ödülü kazanan test, önce enfeksiyonun bakteri kaynaklı olup olmadığını tespit ediyor, ardından 5 tip antibiyotiğe karşı direncini ölçerek, hastaya verilecek doğru antibiyotiği tespit ediyor. Test cihazında nano-akışkan çipler kullanılıyor.
Testi geliştiren ekip, bu sürecin hızlandırılıp, doğru antibiyotiğin kısa sürede tespit edilmesiyle, gereksiz ya da yanlış antibiyotik kullanımının büyük ölçüde azaltılabileceği görüşünde. Testin bakteri tespiti ve sonrasındaki doğru antibiyotiği belirmedeki doğruluk oranı ise yüzde 90 seviyesinde.
Testin piyasa haklarını elinde tutan Sysmex Astrego şirketi, testi Nisan ayında Avrupa'da bazı ülkelerde kullanıma sunduğunu, İngiltere'de de çalışmaların sürdüğünü açıkladı.
Şirketin CEO'su Mikael Olsson, "8 milyon sterlinlik ödül farklı idrar yolu enfeksiyonları ve antibiyotik türleri üzerinde çalışmamızı ve daha fazla hastaya daha hızlı erişim sağlamamızı kolaylaştıracak" dedi.
Baltekin de ürünün ilk modelinde Avrupa’da kullanılan 5 çeşit antibiyotiği sunduklarını, ancak ancak bu teknikle farklı antibiyotikleri de test edebildiklerini söyledi:
"Ödülü tabii ki bir aşamada ürünümüzdeki antibiyotik çeşitliliği artırmak ve ülkelere göre özel tasarımlar yapmak üzere kullanmak istiyoruz."
İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS) yapılacak testlerin ardından testi ulusal sağlık programına alıp almamaya karar verecek.
Özel olarak yaptırmak istenirse, testin fiyatı 25 sterlin (yaklaşık 1050 TL) .
Baltekin, testin Türkiye'ye getirilmesi için de sürecin başlatıldığını söyledi.
Global Antibiyotik Araştırma ve Geliştirme Ortaklığı'ndan Prof Laura Piddock ise testin maliyetine dikkat çekerek, bunun sadece testi maddi olarak karşılayabilecek ülkelerde "çığır açıcı" bir yenilik olacağını ancak antimikrobiyal direncin giderek daha da kötüleşmekte olan küresel bir sorun olduğunu belirtiyor.
Türkiye'de durum ne?
Antimikrobiyal direnç, Dünya Sağlık Örgütü'nün 15 yıldır en fazla üzerinde durduğu sağlık sorunlarından.
Her yıl 18-24 Kasım Dünya Antimikrobiyal Farkındalık Haftası olarak kutlanıyor.
Türkiye'de de "kıyaslanabilir ve güvenilir direnç verilerinin toplanması amacıyla" 2011 yılında Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü bünyesinde Ulusal Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Sistemi (UAMDSS) kuruldu.
Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) verilerine göre, 2011'den bu yana kişi başına düşen antibiyotik tüketimi azalıyor. 2011'de 42,2 birim olan 1000 kişi başına günlük antibiyotik tüketimi, 2016'da 40,1'e geriledi. Yıllar içinde belli oranlarda azalma ve kısmi artışların ardından geçen yıl itibarıyla 1000 kişine başına düşen günlük antibiyotik tüketim miktarı 34,2 oldu.
Dünya Sağlık Örgütü'nün son raporuna göreyse Türkiye, Avrupa'da antimikrobiyal direncin en yüksek olduğu ülkeler arasında. Koli basili, klebsiella pneumoniae, acinetobacter türleri ve streptococcus pneumoniae bakterilerinde Türkiye'de antimikrobiyal direnç yüzde 50 ve üzerinde (*2023'te yayımlanan rapor 2021 yılı verilerine göre derlendi).
Baltekin de Türkiye'de bilincin arttığını ve olumlu gelişmeler olduğunu söylüyor:
"Türkiye’deki antibiyotik direnç oranları yüzde 50 düzeyinde…Hindistan’da mesela durum daha kötü, direnç oranları yüzde 90’ı buluyor. Bu da şu demek; bir hastaya antibiyotik verdiğinizde bu antibiyotiğin çalışıp çalışmayacağını garanti edemiyorsunuz. Türkiye’de ise birçok ilacın çalışma şansı yüzde 50".
Longitude Ödülü'nün dünyayı değiştiren hikayesi
18. yüzyılda gemilerin denizde bulundukları boylamı hesaplayabilecekleri bir cihazın bulunmaması nedeniyle hem ticari hem de askeri birçok gemi kayboluyor, batıyor ve büyük can ve mal kaybı yaşanıyordu.
Çözüm bulunması için yapılan baskı üzerine İngiliz hükümeti 1714 yılında bu sorunu çözebilecek keşfe imza atacak kişiye 20 bin sterlin ödül vereceğini açıkladı.
O dönemde uzun yolculuk yapan gemilerdeki nem ve ısı değişimiyle titreşime dayanabilecek saatler henüz geliştirilmemişti. Gemiler denizde her gün güneşin pozisyonuna göre bulundukları yerdeki saati anlayabilse de, yola çıktıkları limandaki saati bilemiyorlar, bu nedenle ne kadar doğu ya da batıda olduklarını anlayamıyorlardı.
Dönemin bütün bilim insanları bu sorunu çözmeye uğraşmış; Ay'dan, hatta Jüpiter'in uydularından faydalanarak lokasyon belirleme yöntemleri üzerine çalışmışlardı.
Çözümse, sıradan bir saat zanaatkarından geldi. John Harrison, 40 yıldan üzün süre çalıştı ve gemilerdeki fiziksel koşullarda bile çok küçük bir hata payıyla çalışan bir saat geliştirdi.
Toplumun ayrıcalıklı kesiminden gelmeyen Harrison'ın sonraki mücadelesi ise Longitude Ödül Komitesi'ni icadının çalıştığına inandırmak oldu. Yıllar içinde saatinin yeni versiyonlarını da üreten Harrison'a ödül komitesi yaptığı her yenilik için yıllar içinde belirli miktarlarda para ödülü verdi.
Bu yıl verilen Longitude Ödülü ise inovasyon ajansı Nesta'nın Challenge Works birimi tarafından yürütüldü.
Challenge Works Müdürü Tris Dyson, "Acil çözüme ihtiyaç duyulan çok büyük sorunlarda, ödüller en zeki kişileri bu soruna çözüm üretmeye sevk ediyor" dedi.
4,4 milyon sterlinlik bir sonraki Longitude Ödülü, demans hastalarının başkalarına bağımlı olmadan yaşamalarını sağlayacak bilimsel gelişmelere verilecek.