Yaşam

Tüm kadınlar için bas çığlığı!

Çığlık protestosu sosyal medyada ses getirdi.

08 Kasım 2011 02:00

 

IŞIL ÖZ / T24

 
Çığlık protestosu sosyal medyada ses getirdi.


Kadınlar, Türkiye’de ezilen, dayak yiyen, öldürülen, tecavüz edilen, çocuk yaşta evlendirilen, hakarete, işkenceye uğrayan, okula yollanmayan, kimliği bile çıkarılmayan, insandan sayılmayan kadınlar için gırtlaklarını boşaltıp ciğerleri sökülene kadar, avaz avaz, haykıra haykıra, ağlaya ağlaya çığlık atıyorlar. Ve sesleri duyulana kadar da susmayacaklar!


“Utanmıyoruz, utanmayacağız, susmuyoruz, susmayacağız! Eğer laftan anlamıyorlarsa, çığlık çığlığa anlatacağız!” diyorlar…


Eylemi başlatan isim sanatçı Elif Savaş Felsen’den başkası değil. Kendisi Los Angeles’ta yaşıyor. Görüştüğümüzde, Türkiye’nin bir süredir çok zor şeyler yaşadığından bahsettik. Aslında Türkiye’nin zor dönemlerinin hiç bitmemesinden; gündemin günlük değil, dakikalık olduğundan dem vurduk. Felsen, “Daha birine hakkıyla eğilip, düşünüp, araştırıp öğrenemeden başka bir zorluk çarpıveriyor suratımıza. Böylece devamlı bir endişe, öfke, üzüntü halindeyiz. Hiçbir şey duygularımızdan düşüncelerimize süzülemeden, sürekli kalp çarpıntısı…” dedi.


Çarşamba sabahı, yine kara haberlere açmış bilgisayarını, çoğumuz gibi… Bir de bakmış, küçük bir kız çocuğunun “rızasıyla” uğradığı tecavüzler meğer bir de yasallaştırılmış. Artık sinirlerinin tam tepesine tüy dikildiğini anlattı:


“İnanın orada şakaklarım zonklamaya başladı, gözlerim karardı, yeter yeter yeter beeeee diye çığlığı basmasam, o öfke beni boğacak! Ya da beynimle kalbim arasındaki damarlar sonsuza kadar kangrenleşecek, artık kanı yürümeyen bir zombiye dönüşeceğim eğer bir şeyler yapmazsam.”


Bütün bu korkunç duygular ve utançla; çünkü Türkiye’de işlenmiş bir töre cinayetinde, bir tecavüz suçunda, okuluna yollanmayan bir küçük kızın solan geleceğinde hepimizin tek tek parmağı olduğunu söyledi. Haklı,  umursayan herkese açık bir eylem başlatması da bu sebepten…


BU ÇIĞLIĞA KULAK VERİN! - VİDEO


Neden çığlık?


Önce benim çığlığım. Sonra binlercesinin çığlığı. O hale gelmeli ki, duymayan kulakların zarları patlasın, hissetmeyen kalpler parça parça dökülsün, kanlar donsun, çığlıklar kâbusa dönüşsün.


Çığlığın sinirleri harap eden bir yapısı vardır. Sinirleri harap etmek istedim. Üstelik utangaç bir milletiz. Öyle kolay kolay çığlığı basamayız. Ve de kadınlarımız, “ama ne derler, kim ne düşünür, ay acaba komik mi görünüyorum” gibi dertlerden, başkasını düşünmekten kendi çığlıklarını atamaz haldeler. Bu eylemde çığlığı basabilmek, başkasına yardımcı olmayı bırakın, sadece kendimizin bile aşması gereken bir şeyler olduğunu gösteriyor bize. Aldığım özel mesajlardan anlıyorum ki, burada çığlık atmak, hem kız kardeşine el uzatmak için verilmiş bir sözdür ama ayrıca bir terapidir her birimize.


“Her bir kadını tek tek kardeş görmek, eğitimi, eğilimi, kıyafeti, işi, hayatı, inancı, dini, dili ne olursa olsun, sözü kolay ama yapması zor bir şeydir.” dedi Felsen her birimizin içinde o korkunç yılanın pusuda yattığını düşünerek: “Ama hak etmiştir belki. Kıyafetine baksanıza! Çok açılmış, çok kapanmış. Bu genç yaşta evlenmeyeymiş, acaba dayağı hak edecek bir laf mı etti? Çok ileri gitmiş, çok geç kalmış. Benim başıma asla gelmez. Aman ben karışmayayım. Neme lazım? İşte o neme lazım yok mu? O bizi mahveden. Ve o korkunç yılan bizi bölen. Ben diyorum ki, bırakın devlet babayı. Boş verin kadının kılık kıyafetini. Polise, babaya, ona, buna güvenmeyi. Dile kolay, milyonlarca kadınız Türkiye’de. ÇIĞLIK! Kadınlar kendilerinin ve birbirlerinin de farkına varılsın diye ortaya koyuldu. Birbirimize arka çıkmak zorundayız. Birbirimizin çığlığını duymalı, kapıları camları kapatmamalı, duymazdan, görmezden gelmemeliyiz. Hiçbir soru sormadan, hiçbir şart koymadan birbirimizi desteklemeliyiz.”


Özel mesajlarda insanlar çığlık atamadıklarını, çığlık atmaya cesaretlerinin olmadığını ve bunu şimdiye kadar fark etmediklerini yazıyorlarmış. Bazıları başlarından geçen tecavüz olaylarını ilk kez ona anlatmaya cesaret bulmuş. Meğer ne yaralı bir toplummuşuz biz!


“Yok, bizden adam olmaz, biz beceremeyiz” diyenlere söylediklerinin altını çizeyim: “Sen tökezlersen ben elimi uzatırım sana. Sen de bana uzat. “Biz”ler lazım değil, bir tek sen yetersin bana. Bu eylemi bir kişi başlattı ama tamamen insanlara aittir bu eylem. Kartopu yapmak için yerden bir parça kar alıyorsun ama sonra üzerine her biri kendine özgü milyonlarca kar kristali ekliyorsun. Öyle ki, çok geçmeden o ilk kar tanesi, diğerlerinin arasında kaybolup gidiyor. Bu eylemi ilk kim başlatmıştı, unutulduğu anda ben de kendimi bir şey başarmış hissedeceğim. Kendi işimizi kendimizin yapmasının zamanı gelmiştir. Tepelerden anlayış, yardım, acıma istemiyoruz. Geleneksel olarak kadın dediğin birbirine yardım etmiştir, el vermiştir, bundan gayri de birbirimize sahip çıkarız biz. Ve bir kardeşimizi bile zalim eline bırakmayız. Politika, gel geç gündem üstüyüz. Birkaç günlük değil, devamlı ve kalıcı eylem peşindeyiz.”

Kendi gücümüzün farkında değiliz!


Hedefiniz, ulaşmak istediğiniz
nokta nedir?


Her şeyden önce kadınların duyarlılığını arttırmaya çalışıyoruz. Kadınlar konu komşularından haberdar olsunlar, yardım eli uzatsınlar. Uzak ufuklara bakıp bakıp nefesi kesilmesine gerek yok ki insanın. Kim bilir hemen yanı başımızda kimlerin yardıma ihtiyacı var. Kadınların inancı, politik görüşü, kılık kıyafeti ne olursa olsun, aslında kökte bir olduğumuzu hatırlamalıyız. Bir de
bezginlik, usanmışlık var. Devletten beklemek var. Oysa devlete kalmadan yapabileceğimiz şeyler var bizim. İlla koca koca dernekler kurmak, bir liderin peşinde koşturmak, ünlü birilerinin çektiği trenlere atlamaya çalışmak şart değil. Küçük şeylerden başlayalım ama ne olur bir şeylerden başlayalım! Bu eylem bütün kadınlara ait, hep beraber daha aktif hale getireceğiz. Gündem değişimiyle terk edilmeyecek, devam edecek. Kadınların dayanışmasını sağlayacağız. Hedefimiz varılması çok zor bir hedef. Ama zor diye de pes edecek değiliz. En kısa zamanda fiziksel bir örgütlenmeye dönüşmeyi, politikalar üstü bir sivil hareket haline gelmeyi umut ediyoruz.



Bilginize: Türkiye’de 65 adet kadın sığınma evi var. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun araştırmasına göre, Türkiye’de her 100 aileden 34’ünde kadınlar fiziksel şiddete maruz kalıyor. Araştırmaya katılan kadın ve erkeklerin yüzde 56’sı, kadını hiçbir gerekçe olmaksızın, her şart altında suçlu olarak değerlendirirken, yüzde 34’ü şiddet olaylarında suçlunun taciz eden taraf olduğuna inanıyor.



Çığlık protestosu için