Politika

"Trump'ın pragmatik kimliğiyle, Erdoğan'ın yaklaşımlarında önemli bir esneklik bulacağı tartışılmaz"

Sedat Ergin: Ankara'nın bu krize diplomasiyi ön plana çıkartan bir tepki vermesi dikkat çekiyor

07 Ağustos 2018 15:47

Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, Türkiye ile ABD arasında yaşanan ve karşılıklı yaptırım boyutuna ulaşan ‘Brunson krizi’ne dair Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmalarda nasıl bir dil kullandığını inceleyen bir köşe yazısı kaleme aldı. 

Gazetenin bugünkü (7 Ağustos 2018) nüshasında yayımlanan yazısında Ergin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajlarını ‘iki ayrı düzlemde’, iki ayrı dil kullanarak verdiğini ifade etti.

''İkinci düzlemde ‘sorunun müzakerelerle aşılması' hedefi ağır basıyor''

Birinci düzlemde, 'ABD’nin yaptırım kararının eleştirisinin ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde başvurulan aynı tarzdaki önlemler’in olduğunu söyleyen Hürriyet yazarı; ikinci düzlemde ise ‘sorunun müzakerelerle aşılması ve ilişkilerin yeniden ‘stratejik ortaklık’ düzeyine çıkartılması hedefinin ağır bastığını’ söyledi ve ekledi: "Trump’ın pragmatik kimliğiyle, Erdoğan’ın yaklaşımlarında önemli bir esneklik bulacağı tartışılmaz."

Sedat Ergin’in ‘’Erdoğan’dan Trump’a ‘Maksat üzüm yemek’ yaklaşımı’’ başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:

‘’Trump yönetiminin Amerikalı rahip Andrew Brunson’ın tutukluluğu nedeniyle geçen çarşamba günü (1 Ağustos) iki bakana yaptırım uygulayacağını açıklaması Türk-ABD ilişkilerini ağır bir krizin içine soktu.

Ankara’nın bu krize soğukkanlılığın ağır bastığı, köprüleri atmaktan kaçınan, diplomasiyi ön plana çıkartan kontrollü bir tepki vermesi dikkat çekiyor.

Kuşkusuz, Ankara’nın resmi tepkisini okuyabilmek açısından belirleyicilik taşıyan nokta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda ne söyleyeceğiydi.

Cumhurbaşkanı, yaptırım kararına tepkisini göstermek için dört gün bekledi ve ilk açıklamasını geçen cumartesi günü (4 Ağustos) AK Parti Kadın Kolları Kongresi’nde yaptı. Erdoğan’ın konuşması, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Singapur’da ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile cuma günü (3 Ağustos) yaptığı ve ‘yapıcı’ olarak nitelendirdiği görüşmenin ertesi gününe rastladı.

Altını çizmemiz gereken bir husus, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığının ilk 100 günlük programını açıkladığı cuma günkü basın toplantısında yaptırım krizine doğrudan girmemiş olmasıdır. Erdoğan, yalnızca ‘Münbiç konusunda Amerika ile yürüttüğümüz ortak çalışmaların, aramızdaki diğer sorunlardan etkilenmeden sürmesini bekliyoruz’ demekle yetinmiştir. Bu sözlerinden Erdoğan’ın, krizin ilişkilerin diğer alanlarına, örneğin Suriye konusundaki askeri işbirliğine sirayet etmesini önleme çabası içinde olduğunu anlıyoruz.

Bu genel tespitlerden sonra şimdi Cumhurbaşkanı’nın cumartesi günkü konuşmasının analizine geçebiliriz. Hemen belirtelim ki, Erdoğan konuşmasında mesajlarını iki düzlemde veriyor. Birinci düzlemde, ABD’nin yaptırım kararının eleştirisi ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde başvurulan aynı tarzdaki önlemler var. ABD’nin içişleri ve adalet bakanları için alınan benzer yaptırım kararlarını ‘Men dakka dukka’, yani ‘Eden bulur’ şeklindeki Arap atasözüyle açıklıyor Cumhurbaşkanı.

İkinci düzlemde, sorunun müzakerelerle aşılması ve ilişkilerin yeniden ‘stratejik ortaklık’ düzeyine çıkartılması hedefinin ağır bastığını görüyoruz.

Cumhurbaşkanı’nın tutumunu açıklarken kullandığı dil, benzer krizlerde sıkça başvurduğu çatışmacı tarza kıyasla çok daha dikkatlidir. Örneğin, yaptırım kararı için Cumhurbaşkanı ‘Saygısız’, ‘Mantıklı değil’, ‘Kabullenilmesi asla mümkün değil’, ‘Fevri tutum’ gibi eleştirel, ancak yine de gerilimi tırmandırmayan, özenle seçilmiş sözcüklere başvuruyor.

Erdoğan’ın konuşmasında, ABD’nin bu meseleyi büyüttüğüne ilişkin serzeniş tonu da dikkat çekici. ‘ABD’nin çok basit bazı meseleleri bu derece büyütmesini, bu arada sapla samanı karıştırmasını da üzüntüyle takip ediyoruz’ şeklindeki ifadesinde bu tonu görmek mümkün.

Ayrıca, ‘mantık’ kavramına vurgu yapması, diplomasinin rolünü ısrarla ön plana getirmesi konuşmasının en kuvvetli mesajlarından biridir. Erdoğan, ABD’nin ‘aklıselimedöneceğini ümit ettiğini’ belirterek, ‘Diplomasi kanalları çok yoğun bir şekilde çalışıyor. Yakında aklın yolundan giderek aramızdaki ihtilaf konularının önemli bir bölümünü geride bırakacağımızı düşünüyorum’ diyerek iyimser bir dille konuşuyor.’’


Sedat Ergin'in yazısının tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.