Kültür-Sanat

Toz Bezi filmi için destek çağrısı

Yönetmen ve senarist Ahu Öztürk, gündelikçi kadınların yaşadıklarını teyzesinin hikayesi üzerinden anlatacağı 'Toz Bezi' filmi çekimlere hazırlanırken, desteğe ihtiyaçlarının olduğunu söyledi

06 Mayıs 2014 18:18

Hayata tutunmak için ekmeğini ‘toz bezinden’ çıkaran iki kadının öyküsünün yer alacağı ‘Toz Bezi’ filminin çekimlerinin 21 Mayıs’ta başlaması planlanıyor. Filmin tamamlanması için maddi desteğe ihtiyacı olan filmin yönetmen ve senaristi Ahu Öztürk, teyzesinin yaşadıklarından yola çıkarak kaleme aldığı film için “Sade bir hikâye olduğu için desteğe ihtiyaç var” diyor.

Damla Yur’un Milliyet'te yer alan haberine göre, ‘Toz bezi’ filmi Maltepe Gülsuyu’nda, kentsel dönüşüm tehdidi altındaki bir mahallede yaşayan ve Kadıköy’deki evlere temizliğe giden Nesrin ve Hatun’un hikâyesini anlatacak. Onların hikâyesi binlerce ev işçisi kadından çok da farklı değil. Yönetmen Ahu Öztürk, kendi teyzesinin hikâyesinden esinlenerek senaryoyu kaleme almış. Çekimlerine 21 Mayıs’ta başlanacak olan film için “Bir film yapıyoruz, hep birlikte yapalım istiyoruz” diyen film ekibi destek bekliyor.

 

‘Annemin ruhu dolaşıyor’

 

Ev işçisi Hatun ve Nesrin’in hikâyesini teyzesinin hikâyesinden etkilenerek ele alsa da filmin tamamen Hatun ve Nesrin karakterleriyle işlendiğini de vurgulayan Öztürk, “Binlerce ev işçisi kadının hikâyesini temsil etse de aslında 2 gündelikçiden ziyade Hatun ve Nesrin’in hikâyesi bu. Teyzemin sırrıyla yola çıksam da hikâyeler teyzemden tamamen bağımsız. Tam aksi bütün filmde ev işçisi olmayan annemin ruhu dolaşıyor” diyor.

 

Öztürk: Orta sınıfla gündelikçi teyzem sayesinde tanıştım

 

Ahu Öztürk, ev işçisi kadınların hikâyesinin sır olarak kalmaması için beyaz perdeye yansımasının önemli olduğunu belirterek, teyzesinin hikâyesini şöyle paylaşıyor:

“Çocukluğumdan hatırladığım net anlardandır. Yaşadığımız şehirden İstanbul’a akraba ziyaretine gelmiştik. İlk durak teyzemdi ve ben bir Sabah onunla, bir oda bir mutfaktan oluşan evinden uzun bir yolculukla üç oda bir salonlu bir eve geldim. Bu benim orta sınıfın mahrem alanıyla gündelikçi teyzem sayesinde ilk tanışmamdı. Teyzem temizlik yaparken, hiç görmediğim nesneleri görmüş, kaçamak dokunmuş ve büyülenmiştim. Evde kimse yoktu, yatağın üstüne yatacak kadar bizimmiş sandığım bir yakınlıkla eşyalara dokunamamamı sağlayan hayali bir duvar arasındaydım. Bu benim yoksulluk yaşantımdan sezgisel olarak bildiğim bir mesafeyi işaret ediyordu. Bu mesafeden rahatsız olan ve aşılabilir bulan annem, yaşadığımız şehre döndüğümüzde, bana üstü utançla kaplı bir sır emanet etti. Sır, teyzemin temizlikçi olduğu ve bu bilginin kimseye söylenmemesi gerektiğiydi.”