*Gülnur Gözübek
İstanbul'da doğumlu olan H.A., Ankara Üniversitesi'nde Tiyatro Bölümü öğrencisi. Üniversite sebebiyle Ankara'ya taşınmasının ardından, LGBTİ derneklerinin yardım ve desteği cinsel yönelimiyle tanışan H. A., kimliğini açık bir şekilde yaşamaya başladı. Bununla birlikte de toplumdaki ikiyüzlülüğe karşı savaşı başladı.
H. A.'yla, bir oyuncu olarak, kendisini anlatabilmenin en iyi yolu olduğunu düşündüğü tiyatroda varolabilmek için verdiği mücadeleyi, cinsel yönelimini açık bir şekilde yaşamaya çalışırken karşılaştığı sıkıntıları, LGBTİ aktivizmi ile tanışmasını, annesi ile yaşadığı sancılı dönemi konuştuk. Kimliğini saklamak zorunda kalan, toplum, mahalle ve aile baskısıyla hiç istemedikleri kimlikleri yaşamak zorunda kalan LGBTİ bireylere umut olmak istediğini söyleyen genç oyuncunun cesur hikayesini kendi ağzından dinleyelim:
'Mücadele benim için yaşamın bir parçasıdır'
"İstanbul'da doğdum. Türkiye'deki milyonlarca LGBTİ bireyden sadece birisiyim. Kendimi fark etmek çok zaman almasa da hayat mücadelem tam olarak 15 yaşında başladı. Mücadele benim için yaşamın bir parçasıdır."
Muhafazakar bir anne ve tutucu bir babanın oğlu olarak 1994'te İstanbul'da dünyaya gelen H.A., kendisini tanımaya, cinsel yöneliminin farkına varmaya ortaokul yıllarında başladı. Bir süre bu yeni durumu kendisine konduramasa ve kendisini kandırıp kendinden utanmış olsa da, zamanla bunun utanılacak bir şey olmadığını kavramaya başladı. İstanbul'da geçirdiği ortaokul yıllarının sonrasında annesiyle Ankara'ya taşınan H.A., o zamana kadar bir kimliğe sahip olmayan bir gençti ancak zamanla belli görüşler edinmeye ve bunlar üzerinde tartışmaya başladı. Bu dönemde kendisini kuş gibi özgür hissettiğini söyleyern genç tiyatrocu, artık eskisinden daha mutluydu. Sorunların büyük olması savaşmanın da o kadar zevkli olacağının bir göstergesiydi onun için.
'Hiçbir zaman herkes beni kabul etmelidir demedim'
Başlangıçta çevresinden gelebilecek olan tepkilerden ve alay edilmekten korkan H.A. şimdi ise bunların hiçbirinin bir önemi olmadığını söylüyor:
“O dönemde insan kendini tanıyamıyor , nasıl tepki vereceğini bilemiyor şimdi ise bu durumu anlamanız için size ’empati kurun’ diye baskı yapamam sadece rica eder ve umarım. Hiçbir zaman herkes beni kabul etmeli demedim.
“Arkadaşınız Mehmet, Ayşe’den hoşlanırken siz dönüp Mehmet’e bir şeyler hissediyorsunuz. Ha bir de böyle durumlarda o Ayşe sizden hoşlanıyorsa değmeyin keyfinize, tam bir pembe dizi aşk üçgeni.”
'Açılmanın kötü yanı ağızda bıraktığı tattır'
Kendisini ifade etmeye hazır olduğunda, yakın arkadaşlarıyla kimliğini paylaşma konusunda tedirgin olan H. A., korktuğu gibi bir tepki almadı, arkadaşları onu anlamaya çalıştı ve destek verdi:
"Açılmanın kötü yanı ağızda bıraktığı tattır. O beş kişi daha sonrasında on ve yirmi gibi rakamlara ulaşır ama gel gör ki herkesin tepkisi aynı olamıyor. Daha sonra bütün okul çalışanları ve öğrencileri öğrendi. Bense yıkılmak yerine Anka Kuşu misali tekrar canlanmıştım."
'Annemin öğrendiği gün, ölmek istediği tek gündü'
Çevresine yavaş yavaş açılmaya başlayan H.A., arkadaşlarından aldığı tepkiyi, şans eseri kimliğiyle tanışan annesinden alamadı:
"10. sınıfta ilk defa Ankara'daki LGBTİ derneklerine gitmiş, atölyelere katılmıştım. Kader, porno dergileri ile basılan ergenleri es geçmiş; annemin bütün kitapçıklarımı bulmasına neden olmuştu. Tabii ki hiçbir şey güllük gülistanlık geçmedi. Eve geldiğimde ciddi kavgalar koptu. Karşılıklı ağlamalar, iç dökmeler, bağırışlar...
"O gün hayatımda ciddi olarak ölmeyi düşündüğüm tek gündü. Çok korkaktım, olmadı. Bir dilek hakkım olsaydı eğer annemin beni ben olarak kabul etmesini dilerdim. Bu dönemde beni ölümden, yaşamın kıyısından döndüren insanlarla tanıştım. LGBTİ dernekleri, onların düzenlediği atölyeler benim yaşama tekrar bağlanmamı sağladı."
Annesinin cinsel yönelimini anlamasının ardından gösterdiği tepkiyle ölümü bile düşünen H. A., bu dönemden LGBTİ derneklerinin yardımıyla çıkmasının ardından, kendisi de bir LGBTİ aktivisti haline geldi:
"LGBTİ bireylerinin nasıl acılar çektiği bilinmeli, her hayatın nasıl birer karabasana dönüştüğü duyulmalı. LGBTİ birey olmak hayatın rengi, tadı; biraz da karabiberidir. LGBTİ birey olmak tüm bu zorluklara karşı göğüs gerip dayanışmanın kendisi olmaktır. LGBTİ Onur Yürüyüşlerinin aslında bir kutlama değil, her yıl yaklaşık 20 trans bireyin katledilişinin bir yas tutuluş şeklidir. Onur yürüyüşleri coşkulu geçmesinin yanı sıra bir o kadar da hüzünlüdür.
"Şu an hayatımdan çok memnunum. İlk kez tiyatro yaparken ben olmuştum. Oyuncu olabilmek en büyük hayalim ve ben bunun için ilk adımı attım bile."
'Faili devlet, faili toplum, faili normal'
Geçtiğimiz yıl İzmir’de intihar eden 17 yaşındaki trans erkek Okyanus Efe için çok fazla üzülen H.A., “Okyanus'un yaşı çok gençti yaşayacak uzun, engebeli ama güzel bir hayat vardı önünde. Hani derler ya 'herkesin derdi kendine ağır gelir' diye. Kaldıramamıştı gitmişti bu dünyadan bizi kendi çatışmalarımızla baş başa bırakmıştı. Faili devlet, faili toplum , faili normal" dedi.
*Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü