Magazin

"Tesettüre girdikten sonra rol arkadaşıma sarılabilmem mümkün değil"

Büşra Apaydın: Bikinilerle oynarken 5 vakit namaz kılıyordum

28 Ağustos 2016 13:15

Altı ay önce tesettüre bürünen oyuncu Büşra Apaydın, "Belki de özgürleşmek istedim. Ben de kapanarak özgürleştim" dedi. Apaydın, "Bana mesela tesettüre girdikten sonra bir iş geldi. 'Tesettürlü bir kız için yazılmış' dediler. Baktım giriş sahnemde abimi oynayan oyuncu arkadaşıma sarılıyorum. Dedim ki 'Böyle bir şey olamaz!' Algı olarak abim de, gerçek hayatta değil. İnancım gereği ona sarılabilmem mümkün değil" ifadelerini kullandı.

Geçen yıl Muğla’da çektikleri ‘Aşk Zamanı’ dizisinde mini şortlarla, bikinilerle oynadığını hatırlatan Apaydın, "Ama 5 vakit namaz kılıyordum. Kimse bilmez" diye konuştu. 

Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan (28 Ağustos 2016) Büşra Apaydın'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

Biz seni 8 yaşında oyunculuğa başlayan, ‘Kurtlar Vadisi’, ‘Muhteşem Yüzyıl’ gibi dizilerde yer alan, bir süre önce de tesettüre giren oyuncu olarak tanıyoruz. Böyle tanınmak seni rahatsız ediyor mu?

-Hayır, hiç etmiyor! Kapandığım için çok mutluyum, herkesin bilmesinde de bir sakınca yok...

 

"Para ve şöhret, içimdeki
maneviyatı dolduramadı"

 

Tesettüre girmiş olman oyunculuğunu etkiledi mi?

-Dengede tutmaya çalışıyorum. Benim daha önce de belirli kurallarım vardı. Her teklifi, her projeyi kabul eden bir oyuncu değildim. Şimdi tabii bir de tesettür sorumluluğu girdi. Ama pişman değilim. Hür irademle verdiğim bir karar. Belki de hayatımda verdiğim en anlamlı karar. Oyunculuk bambaşka bir aşk benim için, o ayrı. Ama bir de şöyle bir hakikat var; fani olan şeyler var, baki olan şeyler var. Evet ben oyuncuyum, harika bir duygu, insanlar sokağa çıktığımda beni tanıyor. Yaşıtlarım yerimde olmak istiyor. Allah için kazancım da iyi. 23 yaşında pek az gencin yapabileceği yatırımları yaptım. Ama işte para, şöhret ve bu yaşadığımız dünya içimdeki maneviyatı dolduramadı. Bir şeyler hep eksik kaldı. O yüzden de böyle bir karar aldım. Başörtümle ben sanki tamamlandım, çok da memnunum aldığım karardan...

Mağdur olduğuna dair haberler çıktı. Onlar nedir? İş bulamıyormuşsun filan...

-Uydurma onlar! Tekliflerde ne artma oldu ne de azalma... Koskoca röportajdan bir cümleyi alıyorlar, cümlemin de yarısını bölerek yalan yanlış haber yapıyorlar. Zaten “Mağdur oldun mu” sorusunu, kapandıktan hemen sonra sordular. O kadar yeniydi ki, mağdur olmaya vakit yoktu. İlgi çeksin diye öyle bir başlık attılar...

Bir de tam tersi, “Nemalanmak için kapandı!” diyenler var...

-O da ayrı bir komedi! Öyle bir şey de yok. Herkes istediğini düşünebilir. Ama benimle tanışıp da samimiyetimden şüphe duyan bugüne kadar olmadı.

Peki zorlanmadın mı bu kararı verirken?

- Bir gecede “Kapanacağım!” kararını vermedim ki... İki-üç yıldır zaten sürekli düşünüyordum. Bu bir süreç, bir yolculuk. Bardak doluyor, doluyor. Son damla zor değil yani. Zaten o zamana kadar günlerce, gecelerce düşünmüşsün, tartmışsın...

Ailen? Ailenin tepkisi ne oldu?

- Endişelendiler benim için. Şaşırdılar da. Erken geldi bu karar onlara. Ama tabii saygı duyuyorlar. Ailemin korkusu çevrenin tepkisiydi. Beni ne kadar hırpalar insanlar? Hırpalarlar mı? Ne kadar üzerler? Tüm bunlardan benim psikolojim ne kadar etkilenir? Bense “Korkmayın! Ben hazırım!” dedim. Yapı olarak da zaten mücadeleci bir insanım. Sonuçta, benim kararım, benim hayatım. Ben nasıl ki insanların hayatlarına, kararlarına saygı duyuyorsam, onlar da benim hayatıma ve kararlarıma saygılı olmak zorundalar.

Ailen dindar mı?

-Sorunuzu anladım. Ailenden mi etkilendin? Hayır, Benim ailem dinsiz değil ama aşırı muhafazakâr da değil. Annemin başı açık.

Bir gün açılmaya karar verir misin peki?

-Şu andaki fikrim, yapmam gibi. Ama büyük konuşmayı sevmem.

Ne kadar okudun bu konuda?

-Çok derin bir din bilgim yok, bunu soruyorsanız. Ama içinde tanımlayamadığım maneviyata karşı yönelme var. Huzur buluyorum, kendimi buluyorum. Fakat bütün din kitaplarını devirdim, din âlimlerini okudum diyemem. Ama tesettüre girdikten sonra özellikle tasavvuf konularına daha çok yöneldim. O alanda okuyorum.

Örnek aldığın insanlar oldu mu? Açıkken kapanan, daha fazla huzur bulan ya da sana yol gösteren...

-Hayır, etkilendiğim birileri olmadı. Arkadaş ortamımda sadece bir tesettürlü arkadaşım vardı. Onunla da çok sık görüşemiyorduk. Ablam benden bir süre önce tesettüre girdi. Ama o da Mersin’de yaşıyor, ablamdan etkilendim durumu da yok. Tamamen maneviyatım ağır bastı.

Anne-baba neci?

-Annem çalışmıyor. Babam metrobüs şoförü.

Eğitim?

-Maalesef yarım kaldı. İki üniversitemi de dondurmak zorunda kaldım. Önce İstanbul Üniversitesi İşletme’yi kazandım. Dershaneye filan gitmeden kazandım. 2 sene de idare ettim. Ama hep çok aktif bir oyuncuyum, genellikle 2-3 projeyi bir arada götürüyordum. Üniversite 3 ve 4’ü yoğunluktan okuyamadım, dondurdum. Sonra dedim ki: “Bari açıktan kendimi geliştireyim!” Eskişehir Anadolu’da 4 senelik sosyolojiyi kazandım. O da yarıda kaldı. Bir gün dönüp, iki bölümü de bitireceğim.

 

"Kapanarak özgürleştim"

 

İnancının bütün gerekliliklerini yerine getiriyor musun?

-Sonuçta ben İslam âlimi değilim, öğrendiğim kadarını uygulamaya çalışıyorum. Ama beş vakit namazımı kılıyorum. 3 senedir düzenli kılıyorum. Namazın, tesettüre girmemde çok büyük etkisi oldu. Yukarı ile birebir temasta olduğun için daha çok yakınlaşıyorsun.

Oruç?

-Tabii ki tutuyorum.

Seninki bir başkaldırı mı yoksa... Ben şöyle bir hisse kapıldım; Ailen senin için iyi bir şey yapmış. Sana küçük yaşta bir gelecek sunmuş. 8 yaşından 23 yaşına kadar deli gibi çalışmışsın, ailene faydan olmuş, kendine güvenin de gelmiş, ama bir anlamıyla, senin hayatın da çalınmış. Pek çok kararını ailenle almışsın. Ama bu kapanma kararı, kendi başına verdiğin bir karar. Bana bir tür başkaldırı gibi de geldi. Ailene, çevrene, tüm dünyaya...

-Doğru teşhis! Belki de özgürleşmek istedim. Ben de kapanarak özgürleştim. Çelişki var gibi duruyor ama benim açımdan yok...

 

"Rol arkadaşıma sarılabilmem mümkün değil"

 

Peki seçtiğin yol, oyunculuk açısından sana kısıtlama getirmez mi?

-Tabii ki getirir.

‘Oyuncu’ dediğin, her şeyi oynar. Ama senin durumunda bazı sahneler için mümkün değil. Bir oyuncu için ‘günah’ ya da ‘günah değil’ gibi bir sınırlama olabilir mi?

-Bu öyle bir şey ki, inanç söz konusu olmadığında da herkesin sınırları değişiyor. Benim “Ben oyuncuyum, şartsız kuralsız her rolü oynarım. Rolüm için her şeyi yaparım!” diyen arkadaşım da var, “Bu ülkede belli şeyleri asla yapmam, yatağa girmem, öpüşmem, çünkü magazin basınının dilinden kurtulamam!” diyen de. İnançla da alakası yok. Anlatabiliyor muyum? Yaşadığımız coğrafyada zaten “Oyuncuyum, her şeyi yaparım!” ters tepebiliyor. Ben evvel eski, o tür sahneleri kabul etmedim. Fakat bu filmde iki tane öyle sahnem var. Şimdiki aklım olsa çekmezdim. Onun pişmanlığını yaşıyorum.

Tesettüre girmen, bu filmin hemen üstüne geldi değil mi?

-Evet. “Ben kapandım, artık o sahneleri istemiyorum, çıkartın filmden!” deme hakkım da yoktu. Yaptığımın arkasında duruyorum. Zaten başım da açık bu filmde...

İyi de oyuncu olarak sadece belli şeyleri oynayabilmek seni keser mi? Bu nasıl oyunculuk demezler mi?

-Diyebilirler ama benim gerçeğim bu. İnancım için mesleğimden de taviz vereceğim.

Muhafazakâr oyunculuk...

-Evet, öyle de denebilir.

Öpüşmeyi, sevişmeyi, yüzmeyi filan bırak... Rol gereği saçını açman da mümkün değil mi artık...

-Tabii ki değil! Bana mesela tesettüre girdikten sonra bir iş geldi. “Tesettürlü bir kız için yazılmış” dediler. İyi de olay sadece başımın kapalı olması değil ki, baktım giriş sahnemde abimi oynayan oyuncu arkadaşıma sarılıyorum. Dedim ki “Böyle bir şey olamaz!”

Abini oynuyor ama...

-Algı olarak abim de, gerçek hayatta değil. İnancım gereği ona sarılabilmem mümkün değil!

O zaman, senin oyunculuk hayatın bitti!

- Yooo. Ben öyle düşünmüyorum...

Filmdeki abine sarılamazsın, babana sarılamazsın, kardeşine sarılamazsın, yüzemezsin, duşa giremezsin, şort giyemezsin...

- Evet. Ama ben bu tarz işlerin de yaygınlaşacağına inanıyorum.

“Bu dönemde, bu rüzgârda bana rol çıkar” mı diyorsun?

- Hayır, inanın bunun derdinde değilim! Böyle bir korkum olsaydı, zaten bu yaşta bu kararı almazdım. Tekliflere bakarım, bana uyuyor mu uymuyor mu. Uymuyorsa kabul etmem, olur biter.

Peruk işlerine filan girecek misin?

- Hayır. O da samimi değil. Evet, seçtiğim yol, tutkuyla bağlı olduğum mesleğimi kısıtlıyor. Ama demek ki inancım daha ağır basıyor. Söylüyorum, ben baki olanı fani olana tercih ettim...

 

"Bikinilerle oynadım, 5 vakit namaz kıldım"

 

- Çekimler sırasında beş vakit nasıl kılabiliyorsun? İnsanlara “Bir dakika bekler misiniz bir namaz kılıp geleceğim” mi diyorsun...

-Yoooo hayır, ben asla yansıtmam. Kılabildiğim zaman kılıyorum, yoksa kazaya bırakıyorum. Mesela geçen sene Muğla’da ‘Aşk Zamanı’ diye dizi çektik. Orada ben mini şortlarla, bikinilerle filan oynadım. Ama 5 vakit namaz kılıyordum. Kimse bilmez. 

İnsan kapanmadan da inançlı olamaz mı?

-Tabii ki olur. Ama ben kapanmak istedim.

“Ben şu anda böyle hissediyorum, böyle yaşıyorum. Ama 10 yıl sonra ne hissedeceğim bilmiyorum” mu diyorsun...

-Evet! Şu an kapalıyım. Ama bu demek değil ki,  bir gün açılmayabilirim. Bu da kimseyi ilgilendirmez. “Açılacağım” demiyorum, aman yanlış anlaşılmasın... Kimse 10 yıl sonrasını bilemez, bir insan hangi konuda büyük konuşursa, başına geliyor ve onu yaşıyor demek istiyorum. Bu yüzden de “Asla açılmam!” gibi cevap vermem. Ne olacağını bilemeyiz çünkü...


Söyleşinin tamamı için tıklayın