HDP il eşbaşkanları, 24 Haziran seçimlerinin ardından ilk kez toplandı. HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli’nin katılımıyla gerçekleşen toplantının başlangıcında konuşan Temelli, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında, "İçişleri Bakanı yeniden bakan olabilmek amacıyla saldırmaya, tehdide devam ediyor. Bunun üzerinden prim sağlamaya çalışıyor. Bakanın suçluların yakalanması konusunda çaba göstermesi gerekirken bakanlık faaliyetini seçim faaliyetine çevirdi" dedi.
24 Haziran seçimlerini geride bıraktık. Seçimleri en iyi özetleyecek cümle, “her şeye rağmen HDP parlamentoda”. “Her şeye rağmen” ifadesinin ne anlama geldiğini en iyi sizler biliyorsunuz. Emeğinize çabanıza teşekkürlerimle başlamak istiyorum. En büyük teşekkürü direnen Kürt halkına etmek istiyorum. Hem Kürt halkı hem demokrasiden yana tavır almış tüm Türkiye halkları “HDP’siz olmaz” diyerek barajı bir kez daha yıkmıştır. Seçimlerin en büyük başarısını HDP gerçekleştirmiştir. Bunda da sizlerin emeği büyüktür.
İçişleri Bakanı yeniden bakan olabilmek amacıyla saldırmaya, tehdide devam ediyor
OHAL koşullarında seçime gittik. OHAL’le bile sınırlı olmayan, baskıların ciddi boyutlara ulaştığı bir atmosferde seçimlere gittik. Belki de bu iki aylık dönemin en acı tablosunu da Suruç’ta yaşadık. Üç insan Suruç Devlet Hastanesinde katledildi ve hala bir kişi bile gözaltına alınmadı. Savcılar soruşturmayı sürdürdüklerini söylüyorlar ama henüz hiçbir suçluya ulaşmadılar. Oysa her şey herkesin gözü önünde gerçekleşti. Herkes suçluları gördü. Her şey tüm çıplaklığı ile ortada, bu ülkenin İçişleri Bakanı da ortada. İçişleri Bakanı yeniden bakan olabilmek amacıyla saldırmaya, tehdide devam ediyor. Bunun üzerinden prim sağlamaya çalışıyor. Bakanın suçluların yakalanması konusunda çaba göstermesi gerekirken bakanlık faaliyetini seçim faaliyetine çevirdi.
Bu koşullarda bir seçim atmosferinden çıktık. Sadece baskılar da değildi. Seçim hileleri de yasal kılıfa kavuşturuldu. Birçok kamu görevlisi Erdoğan kampanyasında bilfiil görev aldı. Bu tablonun sonucu toplumun içine sindi mi? Hiç kimsenin içine sinmedi. Evet, biz parlamentodayız ama bu tablo şaibeyi ortadan kaldırmıyor. Hakkari’de, Şırnak’ta ortaya çıkan garnizon etkisiyle yaratılan seçim sonuçları şaibeyi daha da belirgin hale getirdi.
Bütün bu seçim sonuçlarını sandık sandık değerlendireceğiz. Bunu yaparken biz parlamentoda da mücadelemizi yükselteceğiz. Yeni dönemin parlamentosu, içinde yaşadığımız baskı rejimine karşı bir mücadele zemini olacak. Bu zemini de HDP güçlendirecek. Bu “HDP’siz olmaz” sözünün karşılığıdır. Bu sözün karşılığını hayata geçireceğiz, demokrasi mücadelesi vereceğiz. Bu ülkeye barış gelene kadar demokrasi gelene kadar sürdüreceğiz. Mücadelemize hem parlamentoda hem parlamento dışında sürdüreceğiz. İktidarın bütün OHAL zihniyetine, bütün baskıcı zihniyetine karşı biz demokrasi mücadelesinde kararlı şekilde yürüyeceğiz.
Bu ülkede sadece şekli olarak değil gerçek anlamda OHAL kalkana kadar, KHK’lerle yönetilmeyen, yerel demokrasi ile güçlendirilmiş parlamenter sistemi inşa edene kadar mücadele edeceğiz. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, evrensel hukuk değerlerinin var edilmesine kadar tüm alanlarda gerçek anlamda demokrasi inşa edilene kadar mücadelemiz sürecek.
"HDP parlamentoda baskı rejimine karşı mücadelesini yükseltecek"
Bugün Türkiye’de ortaya çıkan cumhurbaşkanlığı sistemi barışın önünü tıkayan bir sistemdir. Türkiye büyük bir krizin içinden geçiyor. Dedik ki, “bu ülkeye demokrasi gelmeden iktisadi krizin de çözülmesi mümkün değil. Toplumsal krizlerin çözüme kavuşması mümkün değil. Tüm bunlara bütünlüklü yaklaşılması gerekir.” Tablo ortada. Bakın, en son açıklanan enflasyon rakamları ülkenin nereye sürüklendiğini gösteriyor. IMF’li ya da IMF’siz bir kemer sıkma politikası izlenecektir. Zamların ardı arkası kesilmeyecek. Ezilen yine halklarımız, emekçiler olacak. Yoksulluk artacak. Yoksulluğu yöneterek ayakta duran Erdoğan rejimi bugünden sonra daha fazla baskıya başvuracaktır. O yüzden HDP parlamentoda bu baskı rejimine karşı mücadelesini yükseltecek.
Sadece suçluya yönelik ceza ile bu toplumsal krizi önlemek mümkün değil
Toplumsal krizin yarattığı mağduriyetleri de baskı ve şiddetle aşmaya çalışan bir iktidar olacak. Buna karşı da direneceğiz. Son günlerde çocuklara yönelik tacizin, tecavüzün, cinayetin yaşandığı bir fotoğraf ortada. Çocuklara yönelik şiddetin arttığı, çocukların öldürüldüğü bir yerde iktidarın topluma önerdiği idam. İnsan toplumsal bir varlık. Sadece suçluya yönelik ceza ile bu toplumsal krizi önlemek mümkün değil. Oysa bu iktidarın topluma yönelik ortaya koyduğu siyasi yaklaşım bu suçun kaynağını oluşturuyor. Kadına yönelik şiddetten, çocuğun istismarına kadar 16 yıllık hafızaya baktığımızda görmezden gelen, ciddiyetle yaklaşmayan iktidarın bugünkü tabloda payı çok yüksek. Tüm bunlara rağmen çocuklarımızı korumak, toplumsal barışı var edebilmek için mücadeleyi yükseltmemiz gerek. Önümüzde zor bir dönem var ama biz zoru seven bir partiyiz. Bu zor dönemi de hep birlikte aşacağız.
Yerel seçim tartışmalarını sürdürenler kayyumlardan hiç bahsetmiyor
8-9 ay sonra yerel seçimlere gideceğiz. Örgütümüz tüm hazırlıklarını hızlıca tamamlayacak. Yerel seçim tartışmalarını sürdürenler kayyumlardan hiç bahsetmiyor. Oysa Türkiye coğrafyasının büyük kısmı kayyumlarla idare ediliyor. Bu zihniyet kayyumcu zihniyet devam etsin diye çabalamaktadır. Kayyumlardan bu coğrafyayı kurtaracak olan biziz. O yüzden önümüzdeki dönem tüm eksikliklerimizi gidererek yerel seçimlerde halkın iradesini bir kez daha iktidara taşıyacağız. Bu sürecin sonunda Türkiye demokrasisi önünde önemli bir yol açılacak.
Şimdi hep birlikte hem yerel seçimlere hem örgütsel yapımızın çalışmalarına dair tartışacağız hem ortaklaşacağız. Tekrar emekleriniz için teşekkür ederim.
Soru: Olası erken yerel seçime hazır mısınız?
Evet, biz her türlü seçime her zaman hazırız. Genel seçime de hazır olduğumuzu söylemiştik, ciddiye almamışlardı. Seçim sonuçları ortada. Ama mesele seçime hazır olmak olmamak değil. Kayyumların var olduğu bir ortamda, OHAL koşullarında seçime gitmenin ne sonuçlar doğurduğunu Türkiye 24 Haziran’da yaşadı. Şekli olarak OHAL’in kaldırıldığı ama OHAL’’in devam ettiği koşullarda, hile ve şaibelerle, kayyumlarla bu sürecin yaşanması kabul edilemez. Seçimleri 3-4 ay öne almak tartışması tüm esas tartışma konularını örten bir tartışmadır. Yoksa seçimlerin 3-4 ay öne alınması örgütsel çalışmalarımız açısından farklılık yaratmaz. Esas farklılık Türkiye’deki demokrasi meselesidir. Türkiye önündeki sorunları aşmak için çaba sarf etmelidir. Özellikle de kayyumların kaldırılması öncelikli talebimiz olacaktır.
Soru: İdam meclise gelirse tavrınız ne olur, idam çözüm mü?
Biz idama karşıyız, karşı olmaya devam edeceğiz. Çocuk konusu hepimizi derinden yaralıyor, etkiliyor. Gerçek anlamda toplumsal travma yaratıyor. Biz çocuk konusuna uzun yıllardır dikkat çekiyoruz. Çocuk Bakanlığı kurulmasını istiyoruz. Ama bu konuda, çocuklara yönelik suçlara karşı hiçbir çalışma yapılmıyor. Ne yapılıyor, idam gündeme geliyor.
İdam cezası olan ülkelerde suç oranları düşmüyor. Suçu önleyici bir etkisi yok. Devletin insanları bu şekilde cezalandırması şiddeti daha da artırıyor. Bunu en iyi hukukçular tartıştı bu ülkede. İdam cezası kaldırıldığı dönem ayrıntılı çalışmalar ortaya çıktı. İdamın çözüm olmayacağını, bu suçlarla da sınırlı kalmayıp siyaset üzerinde farklı bir vesayet oluşturacağını belirtmek isterim. Elbette suçlular yakalanmalı, cezalandırılmalı, toplum vicdanı rahatlatılmalı. Ama bu suçun yaygın hale gelmesinin önlenmesi gerekiyor. Eğitimden başlayarak birçok alanda çalışmalar yapılması gerekiyor. Çocukları koruyacak mekanizmalar geliştirmeliyiz. Bugün çocuklarımızın bu tür vakalarla karşılaşmasına olanak sağlayacak bir yapı var. Bu konuda hiçbir düzenleme yapmadan, kestirmeden iki üç idamla konuyu geçiştiren zihniyet bu önlemleri neden almadığını açıklamalıdır. Çeşitli önemlerle bu suçların önlenmesini sağlayabiliriz, ama bunun yolu idam değil.
Soru: Pazartesi yeni sisteme geçiliyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pazartesi günü yeni bir sistem başlıyor. Bu yeni sistem Türkiye’nin politik kimyasına, politik kültürüne uygun bir sistem değil. Bunu uzun süredir dile getiriyoruz. Türkiye toplumuna, Türkiye halklarına baktığınızda çoğulculuğu esas olan bir sisteme ihtiyaç olduğunu görebiliriz. Bu sisteme karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. İnsan hakları, ifade özgürlüğü gibi konular çoğulcu bir sistemde hayat bulabilir. Bunu sağlayabilmek için de demokrasi mücadelenin kesintisiz sürmesi zarurettir. Bizim temsiliyetimiz niteliksel olarak ana muhalefet niteliğindedir. Biz bu sistemin bir an önce yerel demokrasiyle güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. İddialı bir şekilde söylüyoruz, bu sistem Türkiye’de hiçbir sorunu çözmeyecek, kendisi giderek sorun haline gelecektir. Ama inanıyoruz ki Türkiye halkları bu sorunu çözmenin yolunu bulacaktır. Bu da demokrasi içinde olacaktır. Demokrasi içindeki mücadelemize devam edeceğiz.